Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


30 Eylül 2011 Cuma

Ben de test ettim… (Yamaha XT 1200Z Super Tenere)



    Uzun zamandan sonra içinde motosikletin cismen varolduğu bir yazı yazıyorum nihayet.
    Bu bir test yazısıdır ama aynı zamanda da değildir. Zira bendeniz ilk kez bu cc’de bir motosikleti test eden, bir anlamda amatör bir faniyim. Bu sebeple bu yazıya bir şekilde ulaşıp da okuyacak olan profi abiler bu testi yavan bulabilirler baştan söyleyeyim. Benimkisi daha ziyade benim gibi daha önce büyük cc’lerle minik deneyimleri olanlar ya da bu segmenti hiç denemeyenler içindir. Çok kısa da olsa 500, 600 ve 900cc deneyimlerim olmuştu. Ama 1200cc şaftlı bir enduroyu daha önce denemedim açıkçası. Bundan sebep, bu test denemesinden büyük beklentisi olanlar şu anda okumaktan vazgeçebilirler, vallahi darılmam, gücenmem.
Şakası bir yana Süper Tenere geçen yıl ilk geldiğinde,  Yamaha’ya test sürüşü için başvurmuş ve en yakın bayiiye yönlendirilmiştim. O zaman fırsat bulup da bu işe girişememiştim. Geçtiğimiz günlerde Yamaha Türkiye sitesinde gezinirken baktım ki halen Fazer8 ve Süper Tenere için test sürüşleri devam ediyor, hemen maili attım. Yamaha Yetkilisi Emre Bey geri döndü ve bana doldurmam için bir form mailledi. Bu formu doldurdum, artık Tenere testi için motorlar Yamaha’nın Sancaktepe’deki genel merkezinden teslim alınıyormuş. Uygun tarihleri belirttim ve birkaç gün sonra Emre Bey aradı, randevulaştık ve bugün sabah 10:00’da test için motoru teslim almak üzere Yamaha Türkiye genel merkezine yola çıktım.

    Emre Bey gençten, çok saygılı ve nazik biri çıktı. Teslim tutanağını doldurdum, biraz hoşbeşten sonra motoru hazırlatmak, benzin takviyesi filan yapmak için ayrıldı. Az sonra Süper Tenere kapıda beni bekliyordu. Emre Bey motorun başında, biraz genel özelliklerinden bahsetti. Motorun kombine fren sistemine sahip olduğunu ön ya da arka frenlerden herhangi birine dokununca diğerinin de frenlediğini söyledi.  Tabii ABS’de mevcut. Motorda Turing, Sport ve Offroad mod olmak üzere üç adet sürüş seçeneği mevcut. Yalnız offroad modu diğerleriyle aynı düğmeden ayarlanmıyor ve yol dışı olduğu için elcik üzerinde değil gösterge panelinde onun ayarı. Tahmin edileceği gibi sport moda alınca motor daha agresif ve güçlü davranıyor. Bu Touring ve Sport modları değiştirme işi sağ elcikteki bir düğmeyle yapılıyor zira sürüş esnasında da modu değişmek mümkün, bunu yaparken gazı kesip sonra modu değişmek gerektiğini söyledi Emre Bey. Zaten yeniden gazı açtığınızda modun değiştiğini hissediyorsunuz özellikle sport moda geçtiyseniz. Motor agresifleşiyor, hızı  ve torku artırıyor. 

    Gösterge panelinden de, geçtiğiniz modu (T \ S) görüyorsunuz. Diğer dijital ayarlar gösterge panelinden yapılıyor. Motorda yukarıda bahsettiğim gibi off road kullanım için bir sistem de mevcut, dilerseniz arazide arka tekerin patinaj çekip türlü canavarlıklar ve çamur partisi yapmasını sağlayabilir ve enduronun tadını çıkartabilirsiniz. Tabii 37000 tl'yi verdikten sonra o motora ağır arazide kıyacak mangal gibi de yürek olur herhalde adamda.
    Bu arada Super Tenere’de bana ilginç gelen bir özellik de, telli jantlarda  tubeless(dublex) lastiklere sahip olması  oldu. Bir enduro için iyi bir özellik denilebilir. Motor şaftlı ve siyah ve göze fazla batmayan bir şaft bu. Yakıt sordum, 5,5 - 6 litre civarı 100km'de dedi. Ve yol bilgisayarında benden önceki son kullanımdan kalan 6 litre verisini gösterdi Emre Bey.
    Bugüne dek bu aleti 150 kişi test etmiş, ben 151'inci oluyormuşum, vay bee, bu iyi bir şey mi, yoksa kötü mü anlayamadım, iyiymiş gibi gülümsedim, havalandım.

Sürüş Başlasın
    Emre Bey’in kısa sunumunun ardından,  motoru çalıştırıp sırtına bindim. Ve yine onun tavsiyesi ile Sancaktepe’den Şile yoluna doğru gaz açtım. Yaklaşık iki saat birlikte olacaktık bu tork canavarıyla. Epeyce zamandır motosiklet kullanmamıştım, bu yüzden içimde bir heyecan zaten vardı,  Tenere’nin gaz açtıkça patırdayan acaip dizaynlı egzosu ve benim ilk kez  1200cc şaftlı bir enduro selesinde oluşum da  ekstra bir heyecana gark eyledi  bendenizi.  Ama  daha ilk kilometrelerde anladım ki, yetilerimde neredeyse hiçbir azalma yok, üstelik son motorum YBR125’den sonra, altımda 260 kiloluk bir dev olmasına rağmen. Ve ilk izlenimim Emre Bey’in de bahsettiği gibi, motorun cc’sinden ve cüssesinden beklenmeyecek kadar çevik ve rahat kullanımlı oluşu oldu. İlk ışıklarda kombine frenajın ciddi bir güven verdiğini anladım. Ara ara özellikle ön ve arka fren yaptım motorun tepkilerine baktım, evet gerçekten de kombine fren tepkisiydi bu. Şehir içi bir süre sürdükten sonra Şile yoluna çıktım. Yolda ara ara kamyonlar olmasına rağmen sol şerit Süper kahramanındı, Tenere düşük viteslerde bile hızını çabuk artırıyor, özellikle 5000dev/dk. ötesinde şahlanmaya başlıyordu.  Vites geçişleri gayet rahat ve şaftta ses yok. Yalnız motorun ön camının kesinlikle yükseğe ayarlanması gerekli, zira hız arttıkça rüzgar abiden fena dayak yemeye başlıyorsunuz.
Motorun selesi geniş ve rahat yalnız (belki benim kullanımımdaki yanlıştan da olabilir ama) 4500 dev./dk civarında selede ve aynalarda hafif de olsa bir titreşim vardı.

    Bu arada aynalar demişken, motorda beni şaşırtan şey YBR125’le birebir aynı aynalara sahip olmasıydı. Bunu Yamaha sitesindeki fotoğraflarda görünce,  benziyordur aynısı değildir demiştim, ama 1 yıl 15000km YBR125 kullanmış biri olarak gördüm ki koskoca Süper Tenere, resmen 125 cc’lik torunuyla (yada aslında dedesi mi demeli) aynı aynaları kullanıyor. Biri 4000tl, öbürü 37000 tl. Doğrusu YBR125’in aynaları gerçekten çok rahat  görüş sağlayan aynalardır, (mesela cbf150 sahiplerinin bir kısmı aynalarını ybr’ninkilerle değişirler), nitekim geniş gidonlu Tenere’de de aynı aynalar harika görüş açısı sağlıyorlar, ancak bu kadar yüklü fiyatı olan alete yan sanayide 10tl’ye bulunabilen ybr aynalarını ben yakıştıramadım ve beni şaşırttı bu durum. Bir de yüksek hızlarda ilginç şekilde aynalar ilk ayarladığım şeklini hafiften kaybetmeye başlıyordu, belki de iyi sıkılmamışlardır diye düşündüm, ama yokladığımda sağlam duruyorlardı. Bunun sebebi bahsini ettiğim titreşim de olabilir.  Bunları motoru kötülemek için değil objektif olma adına yazıyorum. Yoksa genel olarak motor gayet başarılı geldi bana. Zira doğru devirlerde öyle ciddi titreşim filan yok. Benim en hoşuma giden yanı epeyce yüksek hız ile giderken bile sanki o hızla gitmiyormuşçasına dengeli ve güven veriyor oluşu oldu.(Camı iyi ayarlamak ya da değiştirmek şartıyla tabii).

    Viraj kabiliyeti ve 250cc bir motor kullanıyormuş gibi kolay sürüşü çok hoşuma gitti doğrusu. Bir motosikletle benim düşündüğümden daha yüksek hızla viraj yapmanın nasıl bir şey olduğunu da tatmış oldum Süper kahraman sayesinde (Yatır, yatır, yatıırrr!:)). Düzlüğü yakalayınca bir iki kez 6’ıncı vitesi buldurabildim ve Tenere güle oynaya bir altı ve beşin yanyana geldiği km/hıza kadar çıktı :) ama ne yazık ki, Şile yolunda bu hızları ancak saniyelerle sürdürebiliyorsunuz, kaldı ki üç haneli hızlara çıkmak tehlikeli ve sağlıksız da aynı zamanda, siz gaza gelip çıkmayın emi...:) (Memleketimizde ne yazık ki 300km/hız yapabilen motosiklet satışı yasal ama aynı motosikletle hız limitleri kanunen oldukça komik olduğu için bunu böyle yumuşattım kusura bakmayın) Anladım ki, bu motor yol istiyor, macera peşinde, up uzun yollar lazım bu alete.

    Motorun önünde ters teleskopik amortisörler var arkada ise ortada tek amortisör var. Ön ve arka amortisörleri ayarlayabiliyorsunuz.  Bu arada kasislerde ve ufak tefek çukurlarda gözlemlediğim kadarıyla amortisörleri gayet başarılı buldum.

    Kombine frenlerden yukarıda bahsetmiştim, oldukça başarılılar. Yalnız ayak fren pedalının çok küçük olması dikkat çekiciydi doğrusu. Arka frene basma konusunda sıkıntı yaşamamama rağmen bu minik pedal enteresan geldi bana. 

    Ayak pegleri ise yeterli ve sağlam görünüyordu. Bu arada okuduğum bazı test yazılarında yan ayaklıktaki sorundan ve motor üstünde ayaklar yerde dururken ayak peglerinin kaval kemiğine dayanıp rahatsız etmesinden bahsedilmişti. Doğrusu ben bunu yaşamadım zira her iki ayağımı da yere koyduğumda peglerden açıkta kalıyorlardı. Benim boyum 1.85 ve bacak boyum da vücuduma göre biraz uzun sayılır bu arada. Belki de boyları yüzünden ayakları peglere yakın kalıyordu yere basarken bilemiyorum, ben böyle bir sorun yaşamadım. Yalnız yine aynı yazılarda bahsedildiği gibi yan ayaklığı açmak aşırı güç olmasa da biraz sıkıntılı gibi. Dikkatle açmak gerekiyor, gerçi ayaklıkta topukla itilebilecek şekilde çubuğumsu bir kol var bunu denediğimde daha kolay açıldığını gördüm ben. Yani kafaya takılacak kadar büyük bir sorun gibi gelmedi bana. 

    Sağ ve sol elciklerdeki tüm düğmelere kolayca ulaşılabiliyor ve elciklerde rüzgar korumalar mevcut.
Gösterge paneli sade ve anlaşılır. Off road ve kötü hava koşulları düşünülerek suya dayanıklı bir panel yapılmış, yol bilgisayarı filan var zaten olmaması şaşırtıcı olur, geçelim; panelin hemen sağ altında karenaja monte edilmiş elektrik çıkışı mevcut.
    Daha önce de yazdığım gibi bu amatörce bir test olduğu için teknik bilgiler benden bu kadar.
Çok kısa da olsa mola amaçlı mıcırlı bir yol kenarına yanaşırken ve bir kez de kırmızı ışıkta sağa doğru dönerek kalkarken arka teker kayma eğilimleri gösterdi, yüksek torkun ve benim gazın dozajını iyi ayarlayamamamın da etkisi vardır mutlaka bunda, ama motor hemen kendini toparlayıp yola devam etti. Bu da hoşuma gitti doğrusu. Dengeli gidiyor meret, ağırlık merkezi yere yakınmış ondan olsa gerek.

    Bir amatör tester olarak lafı fazla bile uzattım biliyorum ama, son birkaç şey ekleyeyim öyle gideyim müsaade edin.  (Etmeseniz de konuşacam, blog benim, beni oynatmazsanız kapatır blogu giderim :)

    Motor genel olarak iyi bir motor gibime geldi, kullanımı çok kolay ve rahat, hızlanması gayet iyi, viraj kabiliyeti gayet iyi, genel görünüm de sınıfının genel görünümüne uygun, ben biraz Transalp - Varadero karışımı gördüm bu alette tip olarak. Şu an için tek rakibi herkesin dediği gibi BMW 1200GS, ama fiyat ve performans düşünülürse bu alet tercih edilesi gibi ve GS kadar büyük de durmuyor. BMW fanatiği değilseniz ve ülkedeki servis ağı gibi şeyler önemliyse Yamaha tercihte öne geçebilir. Nitekim satışları da hiç fena değilmiş.

    Yalnız eklemek istediğim asıl şey şu ki, üstüne bindiğimde de, yanında dikilip baktığımda da, Süper Tenere denilen  bu Japon harikası, çok açık söyleyeyim 37000 TL edecek bir alet gibi gelmedi bana.(Diğerleri eder mi, bence onlar da o paraları etmez) Motorun bana verdiği hissiyat buydu açıkçası. Kişisel olarak motosiklet denilen alete bu kadar büyük paraları vermenin yanlısı da değilim, bana bir motosikletin bu kadar para etmesi de hep şaşırtıcı gelir. Zira üzerine bindikten sonra aldığınız haz pek çoğunda neredeyse benzer bir şey. Artı hemen hepsinde küçük bir yana yatırmada bile düşündüğünüzden çok daha acayip tamirat masrafları çıkabiliyor. Ve daha da acayibi sürüş esnasında “Ulan bu alete ben o kadar para saydım, aman yavaş gideyim, amanın o çamura girmeyeyim” demiyorsunuz ve bu zevkle ilgili her haltı yemek istiyorsunuz, motosiklet bu anlamda sizi biraz dürten de bir alet. Bu dürtüden kaçmaksa zevki ertelemek ya da zevk alamamak gibi bir şey.  Bu sebeple de onca parayı verip de 4000 liralık bir 125 cc (ki o da 4000 etmez aslında) gibi onun da aslında pek çok aksamının verilen parayla doğru orantılı olmadığını gözlemlemek düşündürüyor beni, param olsa bile verir miydim diye… Motor aksamı gerçekten ne değerdedir , kaç para eder bilemem ama , benim pek çok büyük cc’de de gözlemlediğim şey bir çok kısmının verilen parayla eşdeğer oranda kaliteli görünmemesi. Nitekim Tenere’nin YBR aynaları ve karenajı ve hatta sele ile depo arasında kalan boşluğa kadar bir takım aksam ve görüntüsü verilen parayla eşdeğer konfor ve kalite gibi gelmedi bana. Tabii bunlar tamamen benim saçma kişisel görüşlerim olarak da algılanabilir ki çekinmeden öyle algılayabilirsiniz, darılmam. 

    Tüm bunların sonunda testi bitirip motoru teslim ederken, içeride podyuma çıkmışçasına bir standın üstünde yeni kasasıyla duran YBR125esd göz kırptı yine bana ve benim gibi amatör bir faninin, yeniden böyle bir - bozulmayan ve 90’la gitse bile hep ama hep giden - aleti alıp, motosiklet adına yarım kalan tüm yetilerini sonuna kadar zorlaması gerektiği hissiyatı hakim oldu bünyemde. Ybr ile bonkörce motosiklet yetilerimizi har vurup harman savururken tam da o esnada bir loto filan tutturursak, kimbilir üstüne bir de kırmızı kar filan yağarsa Süper Tenere niye almayalım, di mi ama? (Gülmeyin, lotonun değil ama kırmızı karın yağma ihtimali epeyce yüksek  :-)  )

    Emre bey’e teşekkür edip, test formunun sonuna Süper Tenere için geçer notumu verdikten sonra beni bekleyen otomobilime bindim. Otomobile bindiğimde ise az önce indiğim 110 beygirlik tork canavarının ben de bıraktığı adrenalin etkisiyle de olsa gerek evimin koltuğunda hareket ediyormuşum hissine kapılmadım dersem yalan olur. Ve bir kez daha anladım ki motosiklete binmenin otomobille filan alakası yok ve bu iş öncelikle gerçekten de sportif bir faaliyet; Süper Tenere gibi bir motosikletten hemen sonra otomobile binmek bunu daha iyi hissettiriyor insana.

    Ve yüksek vergilere, dünyanın en pahalı benzinine, belki çoğun değmeyecek motosiklet satış fiyatlarına rağmen, bir şekilde bu motosiklet işine dalınca her şeye ve herkese rağmen vazgeçemiyorsunuz meretten. Vazgeçmeyin de zaten, motosiklet hala toprak üstünde size en büyük hazları tattırmaya aday alet olarak orada duruyor zira. Kaç cc olursa olsun, o haz namzetine şans verme cesaretinde olmak önemli olan.

Kalın sağlıcakla! Nice Yollara!




Yamaha XT 1200Z Super Tenere ile ilgili detaylar için Yamaha’nın resmi sitesi şurada:

18 Eylül 2011 Pazar

Yaşasın Motosiklet Kardeşliği!



















    Motorcular arasında, motosiklet sitelerinde sık sık motosiklet kardeşliğinden bahsedilir. Daha ziyade yolda hiç tanımadığınız motorcuların başınız sıkıştığında yardımınıza koşması olarak öne çıkan bir şey gibi dursa da, farklı işlere de yaradığı kesin. Nasıl mı? Anlatayım.

    Dün işyerimde yoğun şekilde çalışırken telefonum çaldı. Bir ses ismimle hitap ederek, halimi hatrımı sordu. Önce tanıyamadım, ama tanıdık bir sesti bu. Kendini tanıttı, yıllardır görmediğim, bir dönem beraber çalıştığımız eski bir iş arkadaşıydı arayan. Birbirimizin telefon numarasını kaybedeli epeyce zaman olmuştu. "Sen nereden buldun beni, (feysbukum filan da yok benim diyorum içimden)" dedim şaşkınca. Anlattı.

2009'dan beridir o da motosiklet kullanıyormuş. Önce bu bloga rastlamış webde, sonra blogdaki bir kaç fotoda bendenizin gül cemalini görünce anlamış okuduğu blogun eski bir arkadaşına ait olduğunu. Tabii numara filan olmayınca ulaşamamış bana. Ama başka bir motorcu arkadaşla, yine sanal alemde bir motosiklet sitesi aracılığıyla tanışması ve benim de aynı arkadaşla tanışıyor olmam yıllar sonra bana ulaşmasını sağlamış.

    Çok şaşırdım bu işe, diğer arkadaşı da tebrik ettim. Biraz hoş beş ettik, bir Shadow'u varmış. Diğer arkadaşa verdi sonra telefonu. Dedim, "Yahu sen nasıl bir adamsın, nereden nereye vesile oluyorsun, vallahi bravo!".
"Abi biliyorsun camiada az çok tanınıyoruz, her ikinizi de tanıyor olmam, konu meslekten açılınca senin lafının geçmesine sebep oldu, o sayede senin ortak tanıdığımız olduğunu anladık ve bende telefonun olduğu için bi arayalım dedik" dedi. "İyi ki aradınız" dedim. Biraz lafladık, telefon numaralarımızı kaydettik.

    Motosikletsiz olmama rağmen motorculuk insanın peşini bırakmıyormuş demek ki, dedim kendi kendime telefonu kapatınca. Bunu yakınmak için söylemiyorum, bilakis bu harika bir şey ve insanın kendini iyi hissetmesini de sağlıyor. Yoğun işlerin arasında bu telefonla bir an motorcu ruhum depreşti. Yeni gelecek motor için biraz daha vaktim olsa da, motorcu kardeşliği şu an klavye başında bu satırlara aracı olmuş oldu.

    İşte, Motosiklet Kardeşliği denilen şey böyle bir şey, yani sadece motosiklet sırtında ve yoldayken ya da bir motorcu toplantısındayken ortaya çıkan bir şey değil. Her daim sizi takip eden, düşünmediğiniz bir anda moralinizi düzelten de bir şey. Her ikimiz de motosiklet kullanmıyor olsaydık, belki de bu arkadaşımla çok uzun yıllar daha birbirimizi arayıp bulamayacaktık, ama motosiklet sayesinde ortak tanıdğımız bir motorcu arkadaş buna vesile oluyor... Aslında motosiklet işine bulaşmakla ne kadar da iyi bir şey yaptığınızı size hatırlatıyor.

    Motosiklet Kardeşliği, hiç tanımadığınız yolda kalmış bir motorcuya bir ihtiyacı olup olmadığını sormak, gerektiğinde motor çantanızdaki malzemeyi onunla paylaşmak, deponuzdan benzin aktarmak demek. Ve bunu başka bir araçla yaşamanızın ne kadar imkansız olduğunu anlamanız demek. Kimi zaman da, böyle yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı, sırf motosiklet ortak paydası sebebiyle telefonun öbür ucunda bulmak demek. Günümüzün tüm yabancılaştıran aletlerine karşı insanı sosyalleştiren bir şey demek... İyi bir şey demek yani..

Yaşasın Motosiklet Kardeşliği!


Not: Unutmadan ekleyeyim, kardeşlik de, kardeşlik kavramından anlayacak olgunluğa ermiş insan evlatları içindir tabii. Motosiklet Kardeşliği harika bir şeydir, ama her motosiklete binenin motorcu olamadığı gibi, bazı kendini motorcu sananların da, kardeşlik kavramıyla uzak yakın alakaları yoktur ne yazık ki.

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!