Motosiklet eğitimi üzerine bir kaç söz

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Sanaldan Gerçeğe - İlk Motosikletim




    Neredeyse bir buçuk yılı aşkın bir süre sanal alemden, kitap ve dergilerden motosiklet ve motosiklet dünyası üzerine okumalarım, araştırmalarım, bilgilenmelerimin sonunda ilk motosikletimi edinme yolunda girişimlerde bulunmaya başlamıştım. Bu bir buçuk yıllık debelenmeler esnasında hem maddi olarak beni üzmeyecek, hem de acemi bir motosiklet kullanıcısı olarak beni yolda bırakmayacak bir motor almam gerektiğini anladım. Zira ilk motosikletimdeki deneyimlerimin tatsız başlaması beni motosikletten soğutabilirdi ve devamını getirmek istemeyebilirdim. Açıkçası Türkiye'de başlangıç motosikleti olabilecek çokça motosiklet alternatifi ne yazık ki hala yok. Zira motosiklet satıcısı firmalar çoğunlukla bu işi tamamıyle hobi olarak yapanlara yönelik yüksek cc ve pahalı motosikletleri ithal etmekte ısrar ediyorlar. Tamam düşünürseniz Çin malı motosikletlerin pazarda olması nedeniyle fazlasıyla düşük cc ürün var piyasada, ama acemi ve biraz da benim gibi ince eleyip sık dokuyan bir motorcu adayı iseniz düşük kaliteli, arkasında yeterince distribütör desteği bulunmayan, henüz marka olarak uzun yıllardır kendisini ispat etmemiş motosikletlerden uzak duruyorsunuz doğal olarak. Daha doğrusu bunu öğreniyorsunuz. Ben de işin en başında neredeyse bir Çin malı motosiklet alacaktım. Ama sanal alemdeki deneyimlerim başlangıç için bunun tatsız bir deneyime dönüşebileceğinin sinyalini verdi bana. Ve bir süre daha bekleyerek hiç değilse tanınmış markalardan birinin küçük cc motosikletine yöneleyim dedirtti. Burada Çin mallarının asla kullanılmaması gerektiği ya da tamamının çok kötü olduğu yolunda sözler etmek gibi bir niyetim yok, ancak gerek motosiklet sitelerindeki forumlarda yer alan kullanıcı deneyimleri, gerekse yakın çevremden duyup, gözlemlediğim tatsız deneyimler beni fiyatça biraz daha yüksek olsa da bir Japon Malı motosiklete yönlendirdi. Bu durumda da önümde sadece bir kaç tane alternatif vardı. Geçmişten içimde ukte kalan ama artık Türkiye'ye getirilmeyen ikinci el bir Suzuki GN125 ilgimi fazlasıyla çekiyordu. Yamaha'nın yavaş yavaş efsaneleşmeye başlamış küçük dev motoru YBR125'de başlangıç için fena sayılmazdı, ama nedense daha cüsseli bir motosiklet olsa diye iç geçiriyordum fotoğraflarına baktıkça. O zaman için her şeye rağmen görüntü ilk motosiklet için az da olsa beni cezbetsin istiyordum (Oysa YBR125, başlangıcı bırakın uzun süreli kullanım için bile biçilmiş kaftan bir motordur, bunu sonradan anladım).
2006 yılında bu arayışlarım sürerken Honda'nın CBF150 modeli Türkiye pazarına adım attı. Bir kaç ay da bu motoru takip ettim sanal alemde. Ve pek fazla deneyim bulma şansım olmasa da Honda markasının verdiği güvenle bir CBF150 almaya karar verdim.

    Bu arada tüm bunlar olurken motosiklet kursundaki direksiyon derslerimi de aksatmadan bitirdim ve motosiklet ehliyetimi cebime koydum. Tabii motordan önce motosiklet kıyafetlerimin de pek çoğunu almıştım. Bazı arkadaşlarım benimle dalga bile geçmişti yeni aldığım kaskımı ve montumu gördükleri zaman. "Daha motosikletin yok, sen kask almışsın" diyenleri hala hatırlıyorum. Ama ben "Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur" ata sözünü hayata geçirmemek adına motorumu almadan kıyafetlerimi tamam etmiştim.

    Honda CBF150 hakkındaki son kaygılarımı da motoru gidip bayii de görerek giderdim. Motosiklet benim düşündüğümden ve fotoğraflardakinden çok daha çekici görünmüştü gözüme. Açıkçası ilk motosiklet için görüntüden çok işlevselliğin önemini bir buçuk yıl zarfında pek çok tecrübeli motorcu arkadaştan gerek sanal, gerekse gerçek dünyada öğrenmiştim. Bu doğrultuda bayiideki izlenimimden bir hafta kadar sonra ilk motosikletimin satış sözleşmesini imzaladım. Motosikletin plaka ruhsat işlemleri halledilecek ve iki gün sonra gidip teslim alacaktım.
    Ve evet sonunda benim de bir vitesli motosikletim olmuştu işte. O gün o bayiiden nasıl bir heyecanla döndüğümü hala hatırlıyorum.
    Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdaki bisiklet, moped ve Vespa deneyimlerimden sonra ilk kez bir vitesli motosikletim oluyordu. Tam otuz dört yaşındaydım ve 2006 yılının Ekim ayında İstanbul'daki ilk Honda cbf150'lerden biri benim olmuştu. Heyecan, mutluluk ve şaşkınlık, hepsini bir arada hissederek sırıtan bir ağızla evimin yolunu tuttum.





Devam edecek... 

 Sonraki Yazı: İlk Motosiklet İlk Deneyimler
Önceki Yazı: Sanal Alemde Motosiklet

2 yorum:

  1. Tam da 31 yaşında yapmayı planladığım şeyi yapmışsınız:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. E güzelmiş. İlham kaynağı olabilmek güzel. Ama lütfen tam korumalı ve eğitim (ehliyet de tabii) alarak binin ilk motosikletinize, şimdiden hayırlı olsun.

      Sil

İlginize teşekkürler!