Motosiklet eğitimi üzerine bir kaç söz

16 Nisan 2016 Cumartesi

Döndüm babo, döndüm işte, ohh beeee!!!



Nasıl geçti motorsuz o güzelim yıllarım :)

   Bir şeyleri yapmak için doğru zamana, doğru zemine inanırım, fena halde de sabırlı bir insanımdır, buna rağmen 6 küsur yıl nasıl geçti motorsuz bir de bana sorun. Trafikte bunalmalar, otomobille 15 dakikalık yolları 1 - 1,5 saatte almalar, 10 dakikada hedefe varıp 20 dakika park yeri aramalar, çekicilerin peşinde koşturmalar artık iyiden iyiye bunaltmıştı beni. Hep "motosiklet de motosiklet, ah şimdi bi motosiklet olsaydı" dedim durdum. Eşim benim bu yakınmalarımdan usandı, ben motosiklet demekten usanmadım. Ve sonunda yine onun da onayını alarak bir motosiklete sahip oldum.


Yeniden motosiklet aldım, aklımı seveyim!

   Neredeyse 7 yıl aradan sonra nihayet yeniden motosiklete dönüş yaptım. Hem de yepyeni bir marka ve modelle, Bajaj PulsarNS 150 ile.  Uzunca bir süredir araştırdığım bir marka ve modeldi, test sürüşü yapmayı bekliyordum karar vermek için, onu da yapıp beklediğimden de iyi bulunca Pulsar'ı almaya karar verdim. Böylece dördüncü motorumu da farklı bir marka ve model almış oldum, aynı marka ve modellerden bir taneye daha binmemiş olacağım böylece. Bu arada şüphe yok ki 150cc olsa da bu alet bir commuter değil, bu sebeple test yazısında da değindiğim gibi esasında cbf, ybr ya da benzeri motorlarla kıyaslanmamalı Pulsar diye düşünüyorum, Bajaj'ın Discover modelleri commuterlerle kıyaslama yapmak için daha doğru modeller kanımca. Ve daha rahat sürüş pozisyonu, belki bir nebze daha iyi konfor adına cbf150, ybr125 alınmaz mıydı alınırdı, uzun bir süre her ikisini de düşündüm, hatta her ikisi için fiyat bile aldım bayilerden, ama vereceğim parayı, performansını, tipini düşününce bu kez farklı bir küçük cc olsun istedim, bütçem bir KTM Duke 125 almaya elvermeyecekti ya da çok beğendiğim Suzuki Inazuma, bu sebeple küçük cc de olsa bir nebze daha güçlü daha iyi tipli bir alet olamaz mı derken Bajaj'ın NS200'den sonra NS150'yi de Türkiye'de satışa sunduğunu gördüm. Ne yalan söyleyeyim bütçem 200NS için bile dardı, bu sebeple ve kullanım amacımı da düşünerek 150'liğe yöneldim. Düşündüğümden de iyi bir fiyata aldım üstelik, cbf 150 ya da Hero'yu gözardı etmemi bana özel olarak verilen bu fiyat da biraz sağladı doğrusu. (Burada fiyat belirtmeyeceğim, alana da satana da engel teşkil etmesin diye. Ki bence teknik verileri görünümü filan hesaba katınca Bajaj ve Hero gibi Hintlilerin liste fiyatları da makul sayılır.)


   Şimdi artık bunca yıl sonra açıkçası hobisini, eğlencesini de geçtim, daha ziyade tamamen acil durum ve İstanbul içi bireysel ulaşım aracı olarak aldım motosikleti. Bu sebeple ne yalan söyleyeyim başta hiç Bajaj filan düşünmemiştim, hatta haberim bile yoktu kısa zaman öncesine kadar Bajaj NS150 ve Hero'nun yeni modellerinden, öyle kopmuşum alemden yani. Ancak bir süredir araştırdığım bazı marka ve modelleri (bunların arasında çok uygun fiyatlarıyla "ulan acaba mı?" dediğim Çin malları da var) yaptığım, araştırmaların ardından eledim, zira uzun süreli ve daha ziyade ulaşım amaçlı kullanmayı düşündüğüm için diğerlerine kıyasla sorunsuzluk ya da sorun olduğunda kısa sürede çözüm bulmak gibi şeyler önemliydi benim için ve bizzat Bajaj satın alma müdürü Ekrem Ata'nın hiç yüz yüze gelmemiş olmamıza rağmen yakın ilgi, alakası ve  mailleşmelerimiz sonrasında Bajaj konusundaki satış sonrası ve servis  bilgilendirmeleri, bu motosiklet hakkındaki kararımı netleştirmeye yaradı. Daha fazla ödeyerek daha azına razı olup, sırf markaları için yeniden Honda ya da Yamaha almanın çok da mantıklı olmadığında karar kıldım. Ve YBR125'i net biçimde çok sevmeme, cbf'den bile fazla severek kullanmış olmama, hatta şu son kasasını ve beyaz rengini acayip beğenmeme rağmen, fiyatının inanılmaz derecede abartı hale gelmiş olması nedeniyle, hiç değilse aynı fiyata 150cc ve birazcık daha cüsse, 7 hp fazlalık, daha fazla tork olsun dedim. (Ki bana göre malzeme ve işçilik kalitesi de oldukça iyi görünüyor.) Bajaj'ın tüm modelleri ve tabii ki Pulsar NS150 ile ilgili daha detaylı bilgiyi Bajaj Türkiye'nin sitesinden edinebilirsiniz, adresi şu: http://www.bajaj.com.tr/turkce/

   Test yazısında da belirtmiştim, Hero olsun, Bajaj olsun gidip bayiilerde yakından görün derim, tahmininizden çok daha iyi bulabilirsiniz bu markaları. Benim karar vermemde bu yakından görüp selesine oturmaların da etkisi büyük. Hero'nun da hakkını yemek istemem, Bajaj Pulsar olmasaydı Hero'nun bir modelini de alabilirdim. Bajaj Pulsar'ın tasarımı ve sürüşü beni biraz daha cezbettiği için öne geçti bu iki marka arasında. Yani zevkler ve renkler meselesi bir anlamda, sizin gönlünüzü bir Hero da çalabilir, bu yüzden gidin bayilerde görün, mümkünse test edin diyorum. Yıllarca malum Japonlara (en azından küçük cc'de) alternatif aradık durduk, bence Hintliler bu konuda önemli birer alternatif olmaya başladılar. Bunu sokaklarda ticari kullanıcılarda da gözlemlemek mümkün. Aynı zamanda her iki markanın da satış ve servis müdürlerinden edindiğim izlenim müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutmaya çabaladıklarıdır. Tabii bunu zaman gösterecek, ancak bizlerin de kimi zaman (bilhassa da motosiklet gibi kişisel tatmin kısmı da önemli olan bir üründe) yüreğimizin sesini de dinlememiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bu kez öyle davrandım biraz.

   Eskisi gibi değilim, kafamda motosiklet adına da hayat adına da çok fazla şey farklı artık, eh 2006'da aldığım ilk motordan beridir de 10 yaş daha almışım, orta yaşlı olmuşum, artık bir çocuğum var, sorumluluklarım çok daha fazla, önceliklerim motosikletle gezmek ya da onu en önemli hobim olarak görmekten çok daha önemli şeyler artık. Bu sebeple, eskisi gibi zırt pırt kaçamak geziler ya da toplu sürüşler yap(a)mayacağım aşikar, ama en azından çoğunlukla işe gidip gelmek, yeni taşındığım evimin civarında fazlasıyla ihtiyaç haline gelen işi gücü halletmek için bile kullanırken, içimdeki motosiklet sevgisini tatmin etmiş de olacağım, orası kesin.

  Açıkçası çok özlemiştim motosiklete binmeyi, kafama kask takmayı, motosiklet montu, eldiveni giymeyi bile özlemiştim. Son bir yıldır ise acil durumlarda fazlasıyla gereksinim duyduğum için artık burnumda tüter olmuştu. Yıllardır hep bu yaz, bu yaz diye diye şartlar nedeniyle, öncelikler nedeniyle bir türlü dönüş yapamadım motosiklete. Üç otomobil, iki ev değiştim, çocuğum oldu, onu az büyütüp yuvaya verelim filan derken, nihayet bazı şeyleri hem madden hem zihnen geçtiğimiz bir kaç ay içinde bi nebze oturtmayı başardım. Motosiklet için çanlar çalmaya başlamıştı artık. Araştırdım yine çokça, düşündüm taşındım, yeni bir marka model mi, eski dostlardan birine dönmek mi? v.s. derken, sonunda üzümün sapı armudun çöpünü bi tarafa bırakıp, yüreğimin sesini dinledim ve herkesin gittiği yoldan gitmedim, belki bazıları için bu doğru yol değil, belki tanıdıklarım dahil bir çokları beni eleştirecekler ama "bu benim yolum" ve iyisiyle kötüsüyle neticeleri beni bağlayacak olan yol. Son tahlilde 150cc bir motosiklet için de niye bu markayı ya da modeli aldım diye kimseye hesap verecek değilim, kimse de değil. Esas amacım ulaşımımı sağlamaktı ve aynı paraya daha yüksek HP, daha fazla tork ve hatta düzgün görünüm varken, tıpkı son otomobilimde olduğu gibi sırf o logoyu taşıyor diye daha azına daha fazla para vermek istemedim (otomobilimden çok memnunum, umarım motosikletimden de olurum uzun vadede).
   İlk gün için söyleyebileceğim, motorla ilgili test sürüşünde edindiğim izlenimlerin pekişmeye başlamasıdır açıkçası. Henüz ilk gün ve rodaj dönemi tabii net veriler elde etmek için çok erken, sadece şunu söylemem mümkün ilk günkü 65km'lik sürüşün sonunda, sürüşü oldukça keyifli bir motosiklet, sevdirdi kendini. Büyük bir aksilik olmazsa günler de iyi gelirse uzun süreli olarak Pulsar NS150 ile birlikte olmayı planlıyorum.

   Daha sayfalarca yazabilirim çünkü klavye başında hele konu da motosikletse çenem düşer, ama hikayenin bundan sonrasını zamana bırakalım, sürüş yapıp tecrübe ettikçe yazmayı deneyelim.



              Yeni motosikletim PulsarNs150, ona Geronimo adını verdim. Bir sonraki yazıda sebepleriyle bu adı alışını da anlatacağım.




Son söz olarak:

   Darısı olmayanların başına, darısı bu alete hala şeytan icadı deyip de o trafiği, park problemlerini çekenlerin başına. Darısı bu memlekette motosiklet kullanımının çoğalmaya devam etmesinin, insanların da motosiklete ve sürücüsüne normal insan muamelesi yapmayı öğrenmesinin başına.(Sonuncusu biraz olmayacak duaya amin biliyorum, kökten bir bakış açısı, zihniyet değişimi lazım.)

   Motosikleti olanlara sağlık ve güvenli sürüşler, olmayanlara daha iyilerini dileyerek bitireyim. Ve unutmayın, en iyi motosiklet satın alabildiğiniz, binebildiğiniz, erişebildiğiniz motosiklettir.

   Yeniden motosiklet aldım, aklımı seveyim!

   Nice yollara!





Notlar:
-Cuma günü motosikleti teslim aldım ve ilk günden 65 km yol yaptım, sanırım rodaj çabuk bitecek. 

-Sahil yolundan artık eve dönmek üzere son bir mola verdiğim yerde arkam dönükken acı bir fren sesi ve güüm diye bir çarpma sesi işittim, maalesef karşı şeritte bir panelvan yola atlayan yaşlı bir amcaya çarptı. İlk günkü sevincim bir anda kursağımda kaldı ve bir süre olay yerinde kalıp eve döndüm. Aklıma bir an motosiklete binmeden de başınıza kaza gelebiliyor düşüncesi geçti yerde yatan kazazedeye bakarken. Ambulans geldiğinde ben eve dönüyordum.

-Yaz geliyor, lütfen dikkatli sürelim, lütfen maceralara kalkışmayalım, biz ne kadar iyi sürersek sürelim bizim dışımızda kazaya sebebiyet verecek çok faktör var.

-Bir sonraki yazıda becerebilirsem detaylı fotolarla, belki bir video ile motorun genel görünümünden ve özelliklerinden bahsetmeyi deyeceğim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginize teşekkürler!