Motosiklet eğitimi üzerine bir kaç söz

25 Ağustos 2017 Cuma

Bir standardımız olamıyor abi. (Yine yeni motosiklet sorunsalına düşeyazdım)

    Yine yeni motosiklet sorunsalına düşeyazdım.

   Maalesef Euro4 normuna geçilmesi sebebiyle bizim NS150'ler artık memlekete gelmeyecek, onun yerine NS160 getiriliyor bu saatten sonra. Bu asla kötü bir şey değil bilakis artık abs'li hale getirilmiş durumda Pulsar'lar ama belki maddi anlamda kötü yanı fiyatları epeyce bir yükselmiş durumda ne yazık ki. Üstüne üstelik bir de yakın zamanda çıkan motosiklete ekstra %20 gümrük vergisi de bizim motosiklet işlerine sekte vuracak gibi. Ben Geronimo'yu ilk aldığımda 3 yıl civarı kullanmak niyetindeydim ama durum bu olunca artık daha fazla mı kullanırım yoksa paraya kıyar bir abs'li motosiklete  mi geçerim bilemiyorum.
   Ama şu anki maddi boyuta bakıldığında elimizdeki motorların değerini bilmekte fayda var gibi görünüyor. Ülkenin siyasi ve ekonomik belirsizlik durumunun da motosiklet sektörüne ve son tüketiciye iyi etki etmeyeceği aşikar gibi.
   Ama kişisel olarak motosiklet üretici ve ithalatçılarına da bir serzenişim var, eskiden hep küçük cc'lerde asla olmaz sandığımız abs fren sistemi demek ki istenirse olabiliyormuş, bunun için ille de AB standartlarının euro4 ve abs zorunluluğu getirmesi mi gerekiyordu? Bu durumda bu işten 1.5 - 2 yıl hatta belki de 6 ay önce bu aletleri alan müşteriler bir anlamda kazıklanmış gibi olmadı mı yani?
   Küçük cc de abs ne kadar gereklidir tartışılabilir belki ama daha güvenli motosikletlere ve otomobillere binmek herkesin hakkıdır. Bu durum aynı ilk otomobilimi aldığım zaman gibi oldu. Zamanında maddi imkanların da etkisi ile Hyundai getz marka otomobilimi maalesef abs'siz olan en alt donanımdan alabilmiştim. Üstünden bir kaç yıl geçmeden tüm otomobillerde abs zorunlu hale gelmiş hatta esp bile zorunlu olmuştu, uzun yıllar kullanmak istediğim otomobilimi sırf bu güvenlik açığı nedeniyle 4. yılında satmak durumunda kalmıştım. Pulsar ns150'mi de daha en az 1 yaz daha kullanmak arzusundayım ama belki de yine sırf bu sebeplere benzer sebeplerden tüm şartlarımı zorlayıp hem bir üst cc hem de abs'li bir modele geçmek arzusuna düştüğümü de itiraf etmeliyim.
Buna rağmen halen Geronimo'dan oldukça memnunum, 1.5 yılı aşkın bir süredir bilhassa işe gidip gelirken çokça işimi gördü ve görmeye de devam ediyor. Bu anlamda ikinci elini almayı düşünenlere de hala tavsiye edebilirim. İmkanınız varsa tabii ki abs'li ns160 daha iyidir, ama o kadar para veremem abs olmasa da limitleri zorlamam ve frenaj kabiliyetimi de geliştiririm diyenler için veya belki küçük yerleşim birimlerinde kullananlar için de iş görebilecektir NS150.
Yanlış anlaşılmasın, ben satacağım ve ikinci elini övüyor değilim, ben de bugün alsam gider abs'li ns160 alırdım, hatta motosiklette mümkünse sıfır alabilmek arzusunda olan biriyimdir ama maddi imkanlar ve beğeni meselesi bu iş biraz da; hayatı boyunca hiç sıfır otomobil ya da motosiklet almayıp hep ikinci el alan bu sayede karlı da çıkan pek çok insan var neticede.
   Ben kişisel olarak (ve maddi imkanlarımın da dahilinde) uzun bir süre daha 250cc üstü bir motosiklet alma arzusunda değilim. Bir sonraki motosikletimi de bir 250cc düşünüyorum ve muhtemelen de İstanbul'daki emekliliğe kadar olan hayatımın son iki tekerli taşıtı olacak bu alet. O yüzden iyi düşünüp gerçekten en az 5 - 6 sene benimle olabilecek ve bu sürede beni üzmeyeceğini umduğum bir motosiklet alacağım. Şahsen aynı motosikleti 10 - 15 sene kullanan insanlar biliyorum ve onlara imreniyorum açıkçası. Umarım bir sonraki motosikletim 15 sene olmasa da en az 5 sene benimle olur ve belki de neden olmasın 10 yıl ya da evladiyelik olarak benimle kalabilir :) Harika olurdu, bugünkü seri üretim mantıklı araçlarda bu durum epey güç olsa da. (malum zamanla yedek parça bulamamak ya da onarımını yapabilecek iyi usta bulamamak gibi durumlar baş gösterebiliyor). Oysa normları koyan AB ülkelerinde pek çok kullanıcı, babalarının zamanının motosikletleriyle uluslararası turlara bile çıkabiliyorlar. Bu keşke bizde de olabilse, ki motosiklet fiyatları bu şekilde artmaya devam ederse ileride olabilir. (Nasıl ki birden bire dört yan 80'li 90'lı yılların sıfır güvenlikli teneke otomobilleriyle dolduysa, bu durum motosiklette de yaşanabilir bu gidişle).

   Bugüne kadar (ve belki bir süre daha) NS150 ile ilgili iyi kötü ne yaşadıysam NS150 günlüğü başlığında anlattım, kullanmaya devam ettikçe de anlatacağım, zira bu aleti kullanmakta olan ve bundan sonra da kullanacak olanlara belki faydası dokunacaktır diye düşünüyorum. Hep söylediğim gibi kendime de (neler yaşamışım diyebilmek için) bir arşiv oluşturmuş oluyorum.

   Yeni bir motosiklete geçebilirsem zaten aynı şekilde onun günlüğünü de buradan yazmaya devam ederim. Bakalım günler neler getirecek, bekleyelim görelim.

   Ve bu arada, daha iyisini alana dek en iyi motosiklet, kullanmakta olduğumuz motosiklettir. :)

   Herkese kullandığı ya da alacağı motosikletlerle keyifli ve sağlıklı sürüşler.

   Nice yollara!



Not yazmazsam blogun şanına yakışmaz :)

NOT:
Açıkçası ülkenin ekonomik durumuna paralel yaşanan, hemen her türden ithal eşyada inanılmaz derecede uçan sıfır ürün fiyatları gerçekten feci durumda. Bu sebeple halen binmekte olduğum otomobilin de, NS150'nin yerine gelen 160'ın da ve almayı düşlediğim 250cc motosikletlerin de fiyatları, normalde olması gerekenin neredeyse 2 katı ederinde. Bu aletlerin hiç biri bu paraları edecek aletler değil, ne yazık ki dolar, euro kurları, üretimi az ve vergi ile ayakta kalmayı deneyen memleketin inanılmaz boyuttaki vergileri sebebiyle bu fiyatlar böyle uçmuş durumda. Bu yüzden orta ve alt seviye ekonomisi olan insanların bir şeyi (hele de sıfır)  alabilmeleri hiç bir zaman tam istedikleri zaman olamıyor ve hatta borçsuz da olamıyor ne yazık ki. Aynı durum benim kişisel ekonomim için de geçerli. Belki de düşlediğim 250cc motosiklete uzun süre sahip olamayacağım ya da sanki bir otomobil alır gibi uzun süreli kredi ödemeleri ile bunu gerçekleştirebileceğim. Bu açıdan bakılınca da bilhassa 250cc ve altı motosikletlerin işletme maliyetlerinin hiç bir cazibesi kalmıyor. Eskiden küçük cc ekonomi amaçlı alınırdı genellikle, şimdilerde bunun da pek bir cazibesi kalmadı. O sebeple sıfır alınan araçlar ne kadar erken satılırsa zaten yemiş olduğumuz kazık ikiye katlanıyor.
Biliyorum ki 2017 yılı itibariyle 20 bin tl'nin üstüne çıkmış 250cc motosiklet ve skutırların hiç biri o parayı etmez, daha alt cc'ler de etmez, ama içimizdeki motosiklet virüsünün etkisi ve belki de  - itiraf ediyorum - bu anlamdaki egomuzun da etkisi ile bu mantıksız işlere dalıveriyoruz. Şimdiden itiraf ediyorum yeni ve pahalı (hepsi artık pahalı çünkü) bir motosiklet alırsam, ben de mantıklı bir iş yapmış olmayacağım, doğruya doğru. Ama bu konudaki kendimi avutuşum şu olacak, "bu aleti 5 yıl ve üstü kullanacağım yani en az 5 yıl motosiklet almayacağıma göre, vereceğim para her yıl ya da 2 yılda bir motosiklet değiştiren adamın vereceğinden daha az olacaktır". Tabii bu sadece bir teselli cümlesidir, yoksa o kazık yenmiş olacak her halükarda.
Yine de alabilirsem eğer bu 250cc motosikletle 8 - 10 yıl kullanmak ve 80 ila 100 bin km yapmak gibi bir kişisel rekor hedefi de koyabilirim kendime, böylece (şu anki yaşımı da düşünürsek) yaşlı bir amca olana dek aynı motoru sürüp, bu kadar yıl yeni motosiklet derdine düşmeden sadece sürüşe odaklanma şansım da olabilir bu anlamda. Bak şimdi düşününce bu fikir daha mantığa uygun geldi. Son ve sağlam bir kazık yiyip, bir daha uzun yıllar motosiklet konusunda kazık yememek kafa yorulası bir kişisel hedef olabilir. Arabada galiba bunu gerçekleştirdim gibi, umarım motosiklette de önümüzdeki aylarda yapabilirim ve uzuuun bir süre yeni motosiklet defterini kapatıp sadece motosikletli yaşama odaklanabilirim.
Küçük bir de tüyo: Uzun yıllar kullanım için, belki konforu bir yana bırakıp, sağlamlığa ve her yola gelirliğe odaklanacağım büyük bir markanın dual purpose motosikletine yöneleceğim sanırım. (Şu %20'den olağanüstü bir zam giydirilmezse tabii)

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Eğitici, öğretici sürüş videoları - 1

   Aşağıya benim de çeşitli mecralarda rastladığım ve hem kendime hem daha fazla sistemi ve iyi sürüşü öğrenmek isteyenlere faydası olması amacıyla videolar koyuyorum. Videoları çoğalttıkça da buradan ya da başka başlıklarla devam edeceğim.
Bu ve benzeri videoların daha fazlası ise kendi youtube kanalım MotoHayat'da Motosiklet Eğitim Videoları adlı oynatma listesinde artmaya devam ediyor, tavsiye olunur.

   Öncelikle İngiliz Motosikletli polislerinin eğitimi için başlayan ve sonra da "Motosiklet Yol Sanatı" (roadcraft) olarak kitaplaştırılan sistemin ne olduğunu anlamaya yarayacak Mahir Yeşilmenderes tarafından hazırlanan harika bir başlangıç videosu:




Zafer Akçay'dan trafik işaretleri ve sürüş planına etkisi:



Uğur Ertekin'den Tehlike Analizi ve Planlama:



Alparslan Bulut'tan Tehlike Analizi:



Uğur Ertekin'den, Geniş virajlarda gaz kolu kullanımı ve konumlanma:



Uğur Ertekin, viraj - yanlışlıklar:



Uğur Ertekin, klasik kaza sebepleri:



Alparslan Bulut, güvenli ve İleri sürüş (Bu videodaki 2 motosikletin senkronizasyonuna ve akıcılığına dikkat, gerçekten iyi bir sistemli sürüş örneği):



Alparslan Bulut, Sollama:


Alparslan Bulut, virajda sollama:



Alparslan Bulut, Eğitim sürüşü:



Okan Sinan Ocan'dan , Doğru Konum hayat kurtarır:




Okan Sinan Ocan'dan, konumlanma:



Uğur Ertekin'den, İleri sürüş (Burada da iki sürücünün konumlanma ve senkronize sürüşüne dikkat):



Fuat Domaniç'den eğlenceli bir video, "Burada Olmak İstemezsin", hem eğitmen, hem müzisyen olmanın faydaları:





2 Ağustos 2017 Çarşamba

Motosiklete Binmenin Riskleri Hakkında Düşünceler

Bazı ön kabuller:

Motosiklet riskli bir taşıt mıdır?
Evet öyledir ve evet dört veya daha fazla tekeri olan kapalı kasalı taşıtlara göre risk faktörü daha fazladır.

Motosikleti tehlikeli hale getiren onu süren ve diğer taşıt kullanıcıları mıdır?
Evet esasında motosiklet durduğu yerde kimseye zarar vermez, onu sürenin ve diğer taşıt sürücülerinin davranışlarına göre bu risk faktörü artar.

Pekiyi de motosikleti adam gibi sürsek bile başkaca riskler de yok mudur?
Maalesef vardır üstelik bunlar diğer taşıtlar harici risklerdir. Yolun durumu, yayalar, hayvanlar, kaya düşmesi, su birikintisi, yağ akıntısı ve bilumum faktörler de ekstradan riski artırır.


Gelelim konuya.

   Motosikletin kendisi değil ama motosiklete binmek, yukarıda saydığımız risk ve tehlike faktörlerinin hepsini barındırır bünyesinde ve evet bu anlamda motosiklete binmek oldukça tehlikeli hale gelebilir.
   Yukarıda da değindiğimiz gibi bizim hatalarımızın dışında motosiklete binerken bize bağlı olmayan, bizim kontrol etmemizin çokça mümkün olmadığı, bin tane risk faktörü vardır.
İyi güzel de biz bunlardan nasıl korunabiliriz. Öncelikle ilk yapacağımız şey agresif değil defansif bir sürüş stili geliştirmektir. Pekiyi biz bu defansif sürüşü nasıl geliştireceğiz? Yapacağımız ilk şey motosiklete yalnızca eğlence ve adrenalin deposu olarak bakmayıp onu gerçekçi şekilde değerlendirmektir, bu şekilde karşı taraftan gelebilecek risklerin neler olduğunu iyi anlamaya çalışıp onlara ne gibi defansif önlemler alabileceğimizi öğrenmeye, daha da önemlisi bu önlemleri uygulamaya ve geliştirmeye çalışmaktır. Bunu yapabilmenin tek yolu vardır, ileri sürüş eğitimi almak, okumak, izlemek ve tabii ki sürüş deneyimi kazanmak. Hayatında bir kere bile motosikletle ilgili bir eğitim almamış biri ile kısa süreli de olsa bir eğitime katılmışların sürüşleri ve motosiklete yaklaşımları arasında bariz bakış açısı farkları oluşur, bu genelleme değil, hem bizzat bunu ben yaşadım, hem eğitim alan arkadaşlarımdan dinledim. Bizim kültürümüzün güzel bir yaklaşımı olarak "Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu?" sözünü hatırlatmak isterim.

   Motosikleti ne amaçla kullandığınızdan çok, onu nasıl kullanıyor oluşunuzdur sizi risklerin tam ortasına bırakıveren ve tehlikeye maruz bırakan.
Motosiklet her zaman dikkati elden bırakmadan ve güvenle sürüş kurallarını unutmadan sürülmesi gereken bir taşıttır. Üşenmeden ve usanmadan korumalı kıyafet giymekten, şuradan geçebilir miyim acaba demeyip, risk varsa oradan geçmekten vazgeçerek, gerektiğinde masraftan kaçınmadan lastiğini değişerek, korumalı kıyafetinizi yenileyerek ve limitlerinizi iyi bilerek sürmektir.
   Ben yıllardır şu şekilde sürüyorum ve hiç bir şey olmadı diyerek devam etmek ve yüksek risk alarak sürmek er ya da geç sizin ya da başkasının aldığı bir karar yüzünden başınıza dert açacaktır.

Hız kurtarabilir de öldürebilir de.

   Motosikletin çok hızlı gittiği ve bu yüzden de kaza yapıldığı fikri bilhassa  hiç kullanmayanlar tarafından çokça dile getirilir. Evet kazaların önemli bir kısmı hız yüzünden gerçekleşir, ama hangi hız. Gereksiz yere normal koşulların çok üzerinde, sırf adrenalin uğruna, biraz daha zevk alabilmek uğruna, geç çıkıldığı için acil yetişmek uğruna ya da hadi daha çocukça bir kavram olan hava atmak uğruna yapılan hızlar, sakatlık ya da ölümle sonuçlanabilir. Ama doğru yerde ve zamanda hızlanmak hayat da kurtarabilir. Otoyolda yüksek hızlarda seyahat ederken sağ  ya da sol şeritteki alkollü bir sürücünün tam da siz onu geçmek üzereyken, yavaş yavaş şeridinize doğru kırdığını fark edip gazı açarsanız yüksek ihtimalle o kazadan kurtulursunuz. Ya da şeridinizin duracak kadar yavaşlamaya başladığını gördüğünüzde arkanızdan hiç durmayacak gibi devam etmekte olan dalgın bir sürücü geliyorsa ve siz sağ ya da sol şeritten kaçabilecek gibiyseniz gazı açıp hızlanırsanız yine bu işten sıyrılabilirsiniz. Tabii benim verdiğim bu örnekler çok doğru örnekler de olmayabilir. İşte bunları nasıl ve ne zaman yapacağınızı anlamak ve öğrenmek için eğitim almalı, sürüşünüzü geliştirip pratiğinizi artırmalısınız.

   Ben bu konunun uzmanı değilim ama geçtiğimiz günlerde pek çoğumuzu cebinden çıkartacak kadar iyi süren, pek çok eğitime katılmış, hatta kendisi eğitim verecek kadar donanımlı olan (AEA) Barkın Bayoğlu'nun motosiklet üzerinde ölümü bu konuda yazma isteği uyandırdı bende de. Barkın'ın kazasında gerçekten milyonda bir olacak şey gerçekleşmiş ve gecenin bir yarısı adamın biri aracından inip Boğaz Köprüsü çıkışında karşıdan karşıya geçmeye kalkışmıştı. Sonucu hepimiz biliyoruz maalesef, 2 hayat sona erdi.

   Bu olayın ardından pek çok kullanıcı ya motosikleti bırakma kararı aldı ya da hızlı motosikletlerini bırakıp daha yavaş motosikletlere, skutırlara geçme kararı aldı. "AEA bile sürerken hayatını kaybettiyse, biz tesadüfen yaşıyoruz" diyenler oldu. Açıkçası onlara hak da veriyorum ve kendileri için en doğru kararı ölçüp, tartıp yine kendilerinin vereceğini düşünüyorum. Ve asla eleştirmiyorum. Barkın olsaydı bırakmamızı istemezdi desem de, yine de hele hele İstanbul gibi trafiğin adeta bir savaş meydanına dönüştüğü şehirlerde bu işin giderek daha çekilmez hale geldiğini düşünenlerdenim. Elime ilk vakit ve nakit geçtiğinde aldığım eğitimleri tazelemek niyetindeyim. Bu anlamda eğitim önemli, zira zamanla bazı doğru bildiklerimizi yanlış uyguluyor ya da unutuyor olabiliriz. Hiç bilmeyenler ise zaten en kısa zamanda bir eğitim kurumuna ya da hocaya başvurmalıdırlar.
Özellikle bu işe daha yeni başlamış veya başlayacak olanlar önceliği eğitime vermelidirler ve ne yapıp edip bir motosiklet sürüş eğitimi almaya çalışmalıdırlar. Emin olun çok şey fark edecek.

Amatör halimle uzattıkça uzatmayayım, son sözlerim şunlar olsun:
- Her şeyin başında motosiklet disiplin isteyen bir araçtır, laubaliliğe, gevşekliğe gelmez.
(Esasında hayat da öyledir, disiplinle çalışanlara er ya da geç sunar başarıyı, açar kapılarını.)
- Motosiklette şans diye bir şey yoktur, işinizi şansa, kadere bırakırsanız, motosikletten inip dört kolluya binmeniz fazla zaman almayacaktır.
- Motosikleti daha bugün başlamış gibi temkinli ve tedbirli ama yıllardır sürüyormuş gibi de kontrollü sürelim.
- Eğitimimiz yoksa ilk fırsatta ileri sürüş eğitimi almaya çalışalım.
- Evet motosiklet yüksek riskli bir taşıttır, ama riski belli bir oranda düşürmek bize düşüyor.
- Ve her şeye rağmen bu iş sizi çok korkutuyorsa - çok net söylüyorum -  ya hiç başlamayın ya da bırakın. Çünkü motosiklet kimseye zoraki sürdürülecek ve zoraki teşvik edilecek bir taşıt değildir.
- Motosiklet sevmeden binilecek bir taşıt da değildir.
- Motosiklet ne çok korkarak, ne de hiç korkmadan sürülebilecek bir taşıt değildir.
- En önemlisi motosiklet ihmallere gelebilecek bir taşıt hiç değildir. En basit ihmaliniz bile kötü sonuçlanabilir.
- Motosikleti kontrollü sürmek gerekir, kendinizi kontrol edemiyorsanız bu işten uzak durunuz.

Kendi motosiklet maceranızın hep olumlu sürmesini dilerim.

Nice Yollara.


Konuyla ilgili olarak şunlara da bi bakın:
Neden Sürüş Eğitimi Almalıyız?

Yeni başlayacaklara bilgiler