Motosiklet eğitimi üzerine bir kaç söz

19 Ağustos 2018 Pazar

Dominardan ve motosikletten dem vurduydum... (Gerçekçi bir analiz)

Bir motosiklet forumunda bizim Domi'den ve genel olarak motosikletle ilgili düşüncelerden dem vurduğum bi mesajımı Dominar 400 hakkında detaylı bir analiz olarak meraklısına buraya da aktarmak istedim buyrun:



 3300 km sonra söyleyeceklerim:

- Net olan şu, bu alet titreşimli bir alet, orjinal dişlisiyle uzun yola gitmek sanırım epeyce yorar adamı. Ben zaten uzun yol için almamama rağmen, iki gün de bir işe git gele bile yoruluyorum titremesinden. (EDİT: 42T arka dişli bu titreşim işini epeyce çözdü, uzun yola bu haliyle rahatlıkla gider gibi geliyor artık.Titreşim sıfıra düşmedi tabii ki ama epeyce rahatladı alet. Editleme : Mart) 2019

- Genel olarak motorun selesi de yorucu, motosiklet pantolunu dışındaki tekstil pantolonlarla çokça kaydırıyor adamı, üstüne ekstra bir yastık ya da yumuşak kılıf şart gibi. 1 saat inmeden binilince popoda ciddi rahatsızlık olur, ben de yarım saatte bile olabiliyor yolun durumuna göre. Titreşimi 42 dişli ile azaltıp seleyi de tekrar gözleyeceğim ve belki bir tucano yastık takacağım. (EDİT: Titreşimi 42 dişli ile azalttım ama bir yumuşak kılıf ya da yastık için hala kafamda düşünceler  var, haa abartmayalım, 1 saat inmeden binme durumu yoksa selede sıkıntı yok, onu da söyleyeyim. Editleme : Mart 2019)

- Bana göre öyle lanse edilmesine rağmen bu alet uzun yol ya da turing aleti değil. Ben böyle bir motorla zorunlu değilsem keyfi uzun yola filan gitmem açıkçası, çünkü sonucunun ne olacağı belli. Aşırı derecede yorar beni bunu biliyorum hele hele stok haliyle, 45 dişli, ön camsız, sele yastıksız filan işkence olacaktır. (Uzun yoldan kastım günlük 200 km ve üzeri sürüşlerdir.) EDİT: Evet mopedle Avustralya'dan çıkıp İngiltere'ye giden gencin ADVrider sitesindeki hikayesini okumuş biriyim, kafaya koyan her motorla her yere gider, bu ayrı bir motivasyon durumu; kastettiğim bu motoru çoğunlukla uzun yol için alıp, sürekli tura çıkmak azmindeki insanlardır, ki yine de olmaz mı olur, ben yapar mıyım, zaten vaktim ve naktim yok ama hala uzun yol için biraz düşünmedeyim, yeterince delilik ettim geçmişte küçük motorlarımla, şimdi 400cc ile de niye olmasın, ama yaşın da kemale ermesinin etkisi olsa gerek çokça gözüm yemiyor artık galiba. Artık  düşüncem şu: Gitmek isteyen her türlü gider sıkıntı yok. Editleme : Mart 2019)

- Şimdi uzun yola gidenler belki "vay efendim ben gidiyorum da bişey olmuyo" filan diyecektir. Bakın bu kişiye göre değişir ama, ben şunu anlıyorum ki arkadaşların çoğu titreşimsiz motorlara fazlaca binmemişler, yani eskiden de rahatsız aletlere binene bu alet düğün bayram gelebilir, ama benim gibi önceki motorları genelde çok az titreyen rahat motorlarsa, bu alette net titreşim ve rahatsızlık var. Kimse kızmasın ama bunu benim gibi rahat motosikleti bilen herkes de hissedecektir. Yani sen şöyle kullandın ondan oldu muhabbeti bana hikaye geliyor. Bugüne kadar test ya da rodajda sürdüğüm her motor sonrasında da aynı karakterini devam ettirmiştir. Çok çok az fark eder genelde. Yani rodajı bi yap değişir işi çokça bilimsel değil, olsa olsa pskolojiktir. Rodajdan sonra bambaşka bir motor vermiyorlar, sadece ufak bir rahatlama oluyor hepsi bu. EDİT:(Burada şunu da ekleyeyim, kişi kendisi zamanla motosikletin durumuna uyum sağlayıp alışabiliyor, bu Dominar'da bana da oldu, bu sebeple motor sanki eskisinden daha rahat gibi gelebiliyor, oysa motor aynı, biz motora alıştık, bünye uyum sağladı.😊 Editleme:12.10.2018 )

- Bütün bu yazdıklarım kimseyi soğutmasın motorundan ya da motoru kötülüyorum anlamına gelmesin, ben gerçekçi biriyimdir ve genelde "ulan satarken para etmez kötülemeyeyim" kafasıyla yorum yapmam. Neticede KTM Duke serisinden de bindiğim aletler oldu onlar da net söylüyorum Dominardan daha kullanışsız ve rahatsız geldi bana. Alayında da titreşim vardı. İnsanlar KTM'ye biniyorum demek ki bunlar böyle diyip ses etmiyor olabilir ama ben bindiğim motorları biliyorum sonuçta. (EDİT: Sanırım bu tek silindirli motorlardaki titreşim mevzusunu biraz fazla abartıyoruz, oysa tek silindirli olup az ya da çok titreşimi olmayan motosiklet yok gibi, şimdilerde Dominardan memnuniyetim arttığı için belki de titreşime alıştığım için dert etmiyor olabilirim ama önceden yazdıklarımla birazcık bizim Domi'ye haksızlık etmişim gibi geldiği için güncellemeler yapmadan edemedim yazıya.  Mart 2019)

- Bu alet bana göre bazı yönleri yeterince iyi geliştirilmemiş bir alet. Sen ürün gamındaki en yüksek hacimli ve donanımlı alete biraz olsun daha fazla yatırım yapıp en azından konforunu artırabilirdin arkadaş. Mesela bana göre depo tasarımı ve gidonun boyu hatalı, zira bacaklarınızla depoyu değil şasi demirlerini kavrabiliyorsunuz ve gidon da yükseltme aparatı olmadan çok aşağıda kalıyor ve depo düzgün kavranamadığı için yük kollara biniyor ve el ve kollar ağrıyor, ben bunu yükseltme aparatı ve sürüş esnasında peglere biraz daha ayak uç kısmına basarak dizlerimi yükselterek basıyor ve öyle çözmeye çalışıyorum ama normali bu olmamalıydı.(Normalde zeten peglere ayak topu denilen parmakların hemen arkasındaki o top kısımla basılır ayak ortası ile değil, ama bu alette ben iyiden iyiye ayak parmaklarına yakın basmazsam depoya dizlerle ulaşılamıyor maalesef. Zaten aletten inip yandan bakınca da deponun çokça yüksekte olduğu fark edilir seleye göre.)
EDİT: (Ya da depo normal ama sele çok alçak da diyebiliriz, hatta şimdilerde depo değil selenin alçak olduğunu düşünüyorum, oysa sele boyu bir 5 cm daha yukarı çekilebilirmiş, evet o zaman kısa boylular için sıkıntı olabilir denilebilir ama sport tourer diyorsun ya, o  tip aletlerde genelde sele yüksek olur diye düşünmedeyim.) (Editleme:12.10.2018)

- Bunları yazıyorum ama bu alete yine de binmeye devam edecek miyim, evet elbette edeceğim, çünkü bu özelliklere sahip başka motorlara verecek param yok, sanırım bunu 3 ya da belki 5 yıl kadar kullanıp satacağım ve sonra yine küçük cc alacağım çünkü büyüğüne bütçem yok. İşte o hep söylenen ekmek ve köfte mevzusundan alıyoruz ya zaten bu aletleri, doğruya doğru.



İyi yanları yok mu, elbette var, epeyce var. (Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim):


- Dominar bana göre güvenlik özellikleri oldukça iyi bir motor, frenlerinden çok memnunum, stok lastiklerle bile yağmurlu hava dahil ben frenajından çok memnunum. İyi bir lastikle tadından yenmez olur. Bosch ön arka kombine ABS sistemi ve Brembo fren kaliperlerini de unutmayalım, güzel çalışan bir sistem kurmuşlar.

- Genel olarak gidişi de oldukça iyi, (titreşimi umursamazsanız, ki ben umursamamaya başladım artık) alet iyi gidiyor, stabil ve kararlı bir şekilde yürüyor, bekleneni veriyor. Ben motor bloğu anlamında memnunum diyebilirim.

- Farları ve ışıklandırma sistemi bir harika, neredeyse otomobil farı kadar iyi aydınlatıyor, hele hele selektörü, flaş gibi adeta, geceleri şimşek çakmış gibi oluyor selektör yapınca :)

- Bana göre cc'sine göre gücü de yeterli, kolayca benim istediğim 120 km civarı hızlara çıkıp o civarda stabil gidebiliyor. Benim için otobandan işe git gelde hızı ve ara hızlanmaları fazlasıyla iyi. Aynı şeyi torku için de rahatlıkla söyleyebilirim.

- Motorun dengesi oldukça iyi, çok dar alanlarda ve düşük hızlarda bile ayaklarımı yere koymadan dönüş yapabiliyorum bu denge sayesinde bundan da oldukça memnunum.

- Kısaca titreşim ve uzun süreli kullanımda bedene verdiği rahatsızlığı bi kenara bırakırsak ya da bedenimizi buna alıştırırsak(ki zaten el mahkum bindikçe alışıyorsunuz😊) Dominar eksiklerine rağmen en azından şehir ve civarında binilebilir iyi nitelikleri olan bir alet. (Ben uzun yola zorunlu olmadıkça gitmem, bir kez daha belirteyim, o amaçla da almadım zaten, giden gider, bedeni ve zihni müsaade eden mobiletle bile gidebilir, ki gidenler olduğunu biliyorum mopedle filan.😊)


Gerekli iyileştirmelerle uzun süre binilir mi? Bence binilebilir, ben binecem valla😊:  

- Gidon yükseltme şart bana göre, ön cam da öyle.

- Titreşim için benim anladığım 42 t dişli arkaya takılınca oldukça iyi iş görüyor, bu sebeple benim gibi daha çok otoyoldan işe git gel yapanlar için, hatta belki uzun yol için de 42 dişli güzel iş görecektir. Ben en kısa zamanda yaptıracağım.(Bana göre 40 dişli biraz macera aramak olur bu alet de, 43 takıp, bu aletin asıl dişlisi 43 olmalıymış diyen de var.)

- Benim gibi işe git gele ya da ulaşım amaçlı kullananlara arka çanta demiri ve çanta da şart, yoksa efektifliği kalmıyor şehir içinde.

- Seleye bir minder ya da bol süngerli bir kılıf popo ağrıları için iş görebilir, ben sele altı şasi borularına süngerimsi yalıtım malzemesiyle seledeki titreşimi bir miktar azalttım ama çok iyi değil. Ekstradan rahatlatıcı bir kılıf ya da yastık şart hele de uzun yola gitmeyi düşünenler için.



   Aklıma şimdilik gelenler bunlar.
Tekrar edeyim, ben bu saatten sonra bu aleti en az 3 yıl daha kullanacağım, zira 250 cc japonlar 25 bin tl üstü olmuşken, bu alet satılıp başka bir şey alınacak gibi değil benim açımdan. Hatta belki memleketin ekonomik şartları dahilinde bir daha motosiklet bile al(a)mayabilirim, zira astarı yüzünden pahalıya gelmeye başladı benim için.

   Normal şartlarda olsaydık (kastım ekonomik ve yasal olarak daha iyi şartlar) ve benim de maddi imkanlarım müsaade etseydi, muhtemelen ben de enduro ya da turing tarzı bir aleti uzun yol için alır, bir de şehir içi için bir skutır alırdım açıkçası. Mesela bir Afrika twin ya da NC750x tarzı bir şey ve yanına da bir 250cc skutır. Ama maalesef ne şartlar normal ne de benim maddi şartlarım iyi. Bu sebeple eldeki bulgur komşudaki pirinçten yeğdir deyip devam edeceğim. Ama bu durum nereye kadar daha gider bilemiyorum. Sadece şunu biliyorum, bunu satarsam daha üst segmente değil, daha alt segmente geçe(bili)rim.

   Yazdıklarım tamamen benim ekonomik şartlarım ve sürüş deneyimlerime göredir. Olabildiğince gerçekçi ve objektif yaşamaya ve yazmaya çalışan biriyimdir. Şüphesiz yazdıklarım sizlere doğru ya da iyi gelmeyebilir, ben kendi düşünce ve hissettiklerimi yazdım. Öyle olduğu, öyle hissettirdiği halde markayı ya da modeli övecem diye olana yok, olmayana da var diyemem.

   Yaş 50'ye doğru ilerlerken motosiklet mevzusuna da abartmadan bakan, tutku olayından çoktan vazgeçmiş ve motosikleti bireysel ulaşım ve ara sıra da kısa geziler için kullanan biriyim. Bunun haricinde motorculukmuş, hobiymiş, şuymuş buymuş beni çokça enterese etmiyor ve çoğun çokça saçma ve koca koca adamların çocukça oyunları gibi geliyor artık bana. Çevremde geç yaşlarda motor sahibi olup da, sanki yeni bir oyuncağa sahip olmuş gibi abartı hareketler yapan, ama motosiklet sürüşü konusunda kendisini hiç geliştirmeyen tipleri de gördükçe kendimi o güruha ait hissetmediğime daha çok kanaat getiriyorum. Motosiklet, motosikletçi ya da motorculuk hakkında da bir sürü şey yazabilirim ama bunları zaten yıllardır blogumda yazdım, ara sıra keyfim olursa yine yazıyorum. Bu sebeple sanırım yine uzun bir süre yazmayabilirim bu konularda.(Açıkçası okuyanın da az olduğunu düşünüyorum, ki hep söylerim kutsal kitabını bile ana dilinde okuyup anlamadan ibadet eden insanlardan bahsediyoruz genel olarak, bu sebeple benim gibi böyle spesifik bir konuda bu kadar uzunca yazan adamın yazılarını da okuyan az olacaktır haliyle.)
   
   Motosiklet gereksiz riskleri asla kaldırmayan bir alet, bu sebeple "ben oldum demek, öldüm demek" gibi motosiklet mevzusunda, aman diyeyim artistliğe, havalanmaya, İkarus abi gibi olmaya, sendromlara filan girmeyelim, dikkatli sürelim, ne kendimize küfrettirelim ne de arkamızdan ağlatalım.

   Herkese kendi motosikleti ile sağlıklı günler diliyorum.

   Haydi kalın sağlıcakla.

(Edit: Yazının altına yorumlarla Midnight'la ilgili yaptığım değişikliklerin sonuçlarını ekliyorum, meraklısı oradan da güncel analizlerimi takip edebilir. Fırsat buldukça tıpkı NS150'de olduğu gibi Dominar için de bu başlığa yorumlarla canlı analiz yapmaya çalışacağım. NS150 kadar detaylı olmasa da deneyeceğim.)

(Edit 2: Bu yazının antitezi olarak 5000 bakımı ve küçük bir analiz daha başlıklı bir yazı yazdım bloga, meraklısı orada daha pozitif düşüncelerimi de bulabilir. Link şu: Dominar 400, 5000km bakımı ve küçük bir analiz daha )

                    Şurada da sonradan çektiğim amatör bir 5000 bakımı sonrası videosu var:

12 Ağustos 2018 Pazar

Yok yok satmadım hala Midnight'layım.... :)



Merhaba.

   Yok yok satmadım, hala Midnight (Bajaj Dominar 400) ile beraberim.
İlk aldığımda rodaja kadarki 500 km boyunca Dominar bana epeyce bir garip gelmiş, titreşiminden kaynaklı biraz şikayet edeyazmıştım.
   500 rodaj bakımı sonrası bir nebze rahatladı ve giderek birbirimize alışmaya başladık. Şimdilerde 3300 km’ye doğru yaklaşmışken, bir ara ciddi ciddi “Yapamıycam mı lan ben bu aletle, erkenden satsam mı acep?” derken, şimdilerde onunla devam ediyorum hala ve bi aksilik olmazsa da satmak niyetinde değilim.
   En son 3000 km’de bir yağ değişimi ve servisinde yeni yazılım yüklettim Dominar’a. Sanırım bu 2018’lerde mevcut olan ve 2017 modeller için de güncelleme için atılan bir yazılım. Yaptıranlar motorun ara sıra boğulma hissi yaşadığı devirlerde artık rahatladığını söylüyordu, ben 2800 km ve sonrasında sadece birkaç kez çok hafif bu hissi yaşamıştım. Yazılım sonrası gerçekten de motor rahatladı, genel gidişi de sanki daha iyi hale geldi, daha kolay hızlanıyor gibi. Bajaj’ın bu güncellemeyi garanti kapsamında yapması da takdire şayan. Yakın zamanda 45T olan arka dişliyi 42T ile değişeceğim, onu yaptıranlar da bilhassa titreşim konusunda motorun epeyce rahatladığını söylüyorlar. Aynı zamanda bir de uzun tur camı taktıracağım. Aslında bu ara yağ ve yazılım bakımında yaptıracaktım bunları ama serviste dişli de cam da yoktu, geldiğinde haber verecekler ve onları da halledeceğim. Bunları yaptıktan sonra belki bir kış rüzgarları için elcik koruma alıp takacağım, keyfe keder belki bir sis farı.(sis farı şart değil ama dörtlü yapılamadığı için dörtlü gibi yanıp sönecek ön ve arkaya bir sistem ekletmek istiyorum esasen. Böyle bir şey bulabilirsem yapacağım.) Ve tabii kış öncesi bir lastik değişimi de gerekebilir, havalar soğuduğunda lastiklerden alacağım geri dönüşe göre.
Başkaca bir şeye gerek yok sanırım, hani ne olur, en fazla bir sele kılıfı, sele yıpranmasın diye o kadar.

   3300 km’ye dayanmışken Dominar’dan şimdilik memnun olduğumu söyleyebilirim. Evet titreşim önceki motorumdan fazla, evet belki biraz daha rahatsız ama, aynı km/hız’ları daha alt devirlerde ve çok daha çabuk yapabiliyor oluşu, araç sollarken daha kolay hızlanması gibi etkenler önemli, ön arka çift disk ABS, kayıcı debriyaj v.s.’yi saymayayım tekrar.

   Kısaca Dominar 400, bu özellikleri daha üstün denilebilecek markalarda alamayacağınız fiyata size veriyor. Eksik yanları tabii ki var, yukarıda saydık. Ama benim gibi otobandan işe gidip gelen biri için ihtiyacı fazlasıyla karşılıyor, ufak tefek dokunuşlarla daha iyi hale getirilebiliyor. Yani ilk baştaki hayal kırıklığım epeyce azalmış durumda. Zaman içinde motoru sürdükçe, huyunu suyunu, gidişini tanıdıkça, sanırım alışıyor insan, titreşim de eskisi gibi gelmemeye başlıyor, başka şeyler de.
Malum memlekette 250cc Japon motosikletleri fiyatça uçmuş durumda, Dominar bile ben aldıktan sonra iki kez zam yedi. Yani bugün olsa Dominar da alamazdım. Bu sebeple elimizdeki malın değerini bilip işimizi gördüğü müddetçe kullanmak sanırım bugünkü halde yapılabilecek en sağlıklı şey. Dominar muhtemelen ilk söylediğim gibi en ez 3 yıl daha benimle olur. Şartlar ekonomik anlamda değişirse, belki İstanbul’u terk eylemeden önce bir motosiklet daha alırım, olmadı Domi ile İstanbul’a son noktayı koyar gitmeden önce de satarım.

   Bakalım hayat ve günler ne getirecek.
Çünkü memleketimiz sürprizlere çokça açık bir memleket, net konuşturamıyor insanı.

   Herkese sağlıklı sürüşler, nice yollara.