Muhtemelen ve
yeniden devasa bir hevese kapılmazsam bu yazı bloğun son yazısı olacak. Zaten birkaç
paylaşımdır “ufak ufak artık dükkanı kapatsam mı?” demeye başlamıştım. İyiden iyiye
keyfim de kaçık bu aralar, korona virüsler, ekonomik bunalımlar, motosiklet, pazar,
market uçan fiyatlar, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri, magandalar, mafyalar,
ahlaksızlar, inanç simsarları, aymazlar, düzenbazlar, hainler, şeref haysiyet yoksunu olup kendini en şerefli gibi gösterenler, adilikte sınır tanımayıp en dürüst adamı oynayanlar, güce tapınanlar, güçsüzü adamdan saymayanlar, parayı bulunca adam olduğunu sananlar, para için adam satanlar, insana da hayvana da eziyet eden insan olamamış mahlukatlar, aynaya hiç bakmayanlar, dünyayı kendi etrafında dönüyor sananlar, en acısı da üzerine çoktan karlar yağmış olan güvendiğimiz dağlar, daha sayamadığım bilumum çirkeflik, yozluk, yobazlık, bazı
şeyleri yazmayı, anlatmayı epeyce anlamsız kılmaya başlamıştı benim için son zamanlarda. Blogda
da epeydir youtube kanalındaki videoları paylaşır olmuştum. Hatta “reklam yapıp
gideyim” diye yazdım geçenlerde, o yazıda henüz net değildi kararım,
sonrasında “son bir” deyip İhtarname çektiğimde bile çok netleşmemişti kafam,
ama artık nokta koyma zamanıdır sanırım. Boşa diretmenin de bir yerden sonra
anlamı yok.
125, 250 cc
motosiklet bile, şundan kısa bir süre önce otomobil alabildiğimiz rakamlara
çıkmışken, motosikleti keyif için yazıp çizmek, anlatmak, hatta sürmek bu memlekette ne kadar
anlamlıdır artık? Benim için artık zevksiz, tatsız, anlamsız bir hal aldı orası
kesin gibi. Son aldığım motorumu bile scooter olarak seçtim, ki sadece
ulaşımımı sağlıyor. (Son üç motorum neredeyse tamamen sadece ulaşımımı sağlıyor
zaten.) Motor kullanmaktan vazgeçeceğimi sanmıyorum, hele hele İstanbul’da
yaşadıkça büyük kolaylık sağlıyor, ama çokça anlamlı gelmeyen hobi, zevk ya da
keyif paylaşımlarını bitiriyorum artık. Ne içimden gidip bir motosikleti test
etmek geçiyor, ne de açıp motosiklete dair bir şeyleri okumak,
izlemek, takip etmek. Ha, sanmayın ki başka şeylerde bu durum farklı, genel olarak
memleketimin hali gibi bir haleti ruhiye içindeyim. Benim için uzun zamandır
otomobil de, motosiklet de sadece birer ulaşım aracı, ki otomobil zaten baştan
beri öyleydi, motosiklet de giderek o hale geldi. Fabrikasyon herhangi bir ulaşım aracına
tapınmayı zaten baştan beri kabul etmedim, etmeyeceğim de. Motosiklete de
otomobile de gereksiz anlamlar yüklediğimizi ve gereksiz önemli bir yere
koyduğumuzu düşünüyorum, ben de yaptım. Ama dünyada yaşamak bunca acımasızken,
bu gibi şeyleri öncelik sıralamamda artık çok ama çok aşağılara koymuş
vaziyetteyim. Bundan sonra da önceliğim olacaklarını pek sanmıyorum. Sadece
birer araç hepsi bu.
Motosiklet dediğin de neticede bir ulaşım aracı işte, hele hele benim gibi bu işe ayırabileceğiniz bütçe de
kısıtlı ise bunu bir keyif ve baş hobiniz yapmaya debelenmek epeyce bir boşa
çaba haline geliyor zaman içinde. (Ki maddi gücünüz de buna yetmiyor zaten. Hoş
yetip yapanlara da şaşarak bakıyorum, gücüm olsa da hobim olmayacak bir araç
artık benim için.)
Kişisel olarak
zaten çokça uğraşmış olsam da, artık serviste periyodik bakımını yaptırıp işe
gidip gelmek dışında motosikletin bilumum tantanasıyla da uğraşma arzum pek
kalmadı. Belki de yaşın artık elliye bir kalmış olmasının da bunda etkisi var,
bilemiyorum. “Hayat gailesinde çok daha önemli gereksinimler, çok daha hayati
konular varken motosiklet de ne ola ki bunların yanında?!” deyip durur oldum. Korona
virüsün en patlamış olduğu dönemde, motosiklet sitelerinde depo üstü çanta derdine
düşüp, konu başlığı açabilen insanlara hayretle bakar oldum. Şu ana kadar 6000’e
(yazı ile altı bin, ki o da resmi rakam, hala kanıtsız) yakın insan hayatını kaybetmiş durumda iken benim
motosiklet derdinde olmam, başka bir derdimin olmaması filan, en azından benim
yapabileceğim iş değildir. Hayat akıp gidiyor, ama ben sadece kişisel
kazanımlarına odaklanıp gerisi tufan diyenlerden değilim, huyum kurusun,
genetik mirasımın da neticesi bu biliyorum; belki de bu yüzden babam
abilerinden önce kanser olup öldü, belki de bu yüzden o şiir defterlerini
doldurdu, belki ben de bu mirası devraldığım için, onlarca deftere, bu gibi mecralara yazdım çizdim. Sanırım
bu bir genetik miras, belki de kimilerine göre lanet. Bilemiyorum, artık çokça
umursamıyorum da…
Kaldı ki şu an
itibariyle memlekette Dolar 7 tl, Euro 8 küsur tl, altının gramı 460 tl iken,
otomobil, motosiklet, elektronik gibi bilumum ithal malın fiyatı eskinin 3,
belki 4 katına çıkmışken, daha şurada 2015’de 51 bin tl'ye aldığım sıfır
otomobilimin, bugünkü sıfır fiyatı üç katına çıkmışken, ne motosikleti, ne
hobisi, ne yazısı, anlatması alla sen.(Dünyanın en uzun cümlesi bu değil, onu girişte saydırırken kurdum sanırım. J )
Buna rağmen youtube
kanalını çok sık olmasa da kullanmaya devam edip video paylaşacağım, ama orada
da konu sadece motosiklet olmayacak, o yüzden adı Fayda-sız, hayattan da
bahsedeceğim. Ki belki de zamanla hayata dair daha fazla bahis olacak. Ama
orayı da nadasa bırakma kararındayım bir süre, en azından motosiklet videoları anlamında. Nitelikten çok niceliğin önemli hale geldiği günümüzde, mazruf değil zarf önemli artık. Benim ise mazruflarımı koyacak allı, pullu zarflarım yok ne yazık ki hala...
Velhasılı kelam,
yazmayı, uzun uzun yazmayı seven biri olarak artık bitireyim, bitireceğim için
de uzun uzun yazıyorum ya zaten.
Daha önce de dediğim
gibi blogu kapatıp gitmiyorum, blogger yaşadıkça bu blog da hiç paylaşım
yapmasam da duracak. Kim bilir belki bir gün yeniden paylaşım da yaparım. Ama
fırsat buldukça o işi youtube’a bırakacağım.
Sık sık yazar,
söylerim, uzun yazınca (zaten okumayan milletin çocukları olarak) hiç
okunmuyor, uzun video bile izlenmiyor. Gerek memleket, gerekse tüm dünyada
acayip zamanlardan geçiyoruz. Bilgi, teknoloji arttıkça, sanki paralel olarak
bilgisizlik, yozluk, cehalet ve utanmazca cehalete övgü de artıyor. Böyle
olunca suya yazı yazmak gibi oluyor amatörce yapılan her bir şey, tıpkı benim
amatör bloğum ya da youtube kanalım gibi.
Her şeye rağmen bu
bir kırgınlık, küsüp gitme yazısı değildir, evet bir vedadır ama kim bilir
belki bir gün geri dönüş kapısı da açık bırakılan bir veda. 10.yıl yazısında
yazmıştım yineleyeyim, bugüne kadar bu mecraya gelip, okumuş, izlemiş, beğenmiş
beğenmemiş ama buraya bir hit bırakmış herkese bin teşekkür. Birilerine bir
kırıntı faydam olduysa ne mutlu, ben de buralarda debelenirken çok şey
öğrendim. Hem yazma arzumu tatmin ettim, hem eğlendim, hem bilgilendim.
Ama artık zamanıdır vedanın…
Hoşça kalın! Nice Yollara!
Kusurum olduysa affola!
Keşke her şey eskisi gibi olsa
YanıtlaSil