Motosiklet eğitimi üzerine bir kaç söz

5 Mart 2012 Pazartesi

YAMAHA YBR125esd 5000 km Test Sürüşü



NOT: Yamaha ne yazık ki bu güzel test yazılarının linklerini sitesinden kaldırmış.



    Habire YBR diye diye kafa ütülüyor muyum bilmiyorum ama ileriye dönük hala kafamda olduğu ve makyajlanmış haliye daha da çok hoşuma gittiği için, eski dostumla ilgili bulabildiğim verileri paylaşmadan edemiyorum buradan. Aslında bir şekilde bu bloğa ulaşıp da, motosiklete yeni başlayacaklar ya da kafasında bu motorla ilgili soru işaretleri olanlar da, bu bilgilerden faydalanırsa ne güzel olur diye de düşündüğümden paylaşmak istiyorum.

    Gelelim mevzumuza. Yamaha Türkiye'nin sitesinde dolaşırken gözüme ilişen ve devamını merakla beklediğim YBR125 ESD için yapılmış test yazı dizisi tamamlandı. Motoron Dergisi'nden Ahmet Köseoğlu, 5000 km'lik bir test gerçekleştirmiş YBR ile ve Yamaha Türkiye de bunu bir yazı dizisi halinde sitesinde yayınlamış. Ben emeğe ve yapılan bu hizmete saygı duyarak, kopyalayıp buraya yapıştırmak istemediğim için, aşağıya bölümler halinde yayınlanan bu güzel testin yazı dizisi linklerini Yamaha sitesindeki sırasıyla koyuyorum. Bu motosikletle ilgilenenlerin işine yarar umarım. Ahmet Köseoğlu'na da yaptığı bu faydalı test sürüşü ve dizi yazısı için teşekkür ediyorum.


Keyifli okumalar.



Yamaha YBR125 ESD ile 5000 km.lik Test Sürüşü:

0 - 1000 km.

1000 - 2000 km.

2000 - 3000 km.

3000 - 4000 km.

4000 - 5000 km.


MERAKLISINA EKSTRA:

YBR125 ile ilgili Altın Elbiseli Adam namlı Barkın Bayoğlu'nun yaptığı 2008 ve 2011 modellere ait test videoları da aşağıdaki linklerde:

2008:
http://www.youtube.com/watch?v=2EdnsNhFKOE&feature=related

2011:
http://www.youtube.com/watch?v=03Se7rVjK1A

Bir de şu var yine uzun dönemli bir test:
https://motosikletliyasam.wordpress.com/2011/05/30/uzun-donem-yamaha-ybr-125-esd-kullanim-izlenimleri/






4 Mart 2012 Pazar

Bi daha motorsuz gitmem abi. (2012 Fuar İzlenimleri 2)

    Uzun bir zaman aralığı sonrası  motosiklet fuarına gittik dün eşimle birlikte. Hem ikimiz için de bir değişiklik olsun, hem Honda cb125’i bi görelim hem de iş olsun torba dolsundu amaç.
    Öğleden sonra yola çıktık otomobille. Anadolu Yakasından İstanbul’un öbür ucu sayılabilecek  Yeşilköy, Yeşilyurt civarındaki Fuar Merkezine gideceğiz. Aslında bu yolu otomobille gitmenin hafta sonu zulmü olacağını az çok tahmin ediyordum da bu kadar olacağını düşünmüyordum doğrusu. Zira daha önceden hep motosikletle gittiğimiz için, trafik olsa bile aralardan, şurdan burdan kayıverip, bi şekilde zulmün katsayısını azaltıyorduk.
    Bu fuar yolculuğunda bi kez daha anladık ki İstanbul trafiğinin en iyi bireysel ilacı küçük cc bir skutır ya da motosiklettir. Yolda gaz ve debriyaj pedallarına basan ayaklarım ve belim sık sık gel motosiklet  gel diye şafak saymadı desem yalan olur.
    Asıl hatayı Beşiktaş üstünden sahil yolu güzergahını baştan seçmemekle yaptık. E5 trafiği anamızı ağlatınca Zeytinburnu sapağından sahile vardık ki, o da ne!  sahilde de sadece transit yol akıyor, ki biz baştan o yola giremediğimiz için, baştan kaybedenler kulübüne zorunlu gönüllü olmuşuz bile.  Hiç abartmadan söylüyorum tam 3 saat, evet 3 koca saat sonra fuara vardık. Bi ara yolda bir yere girip yemek bile yedik akmayan trafik nedeniyle, o kadar yani. Hala böyle bir şehirde insanların en azından üçte biri niye motosiklet kullanmaz anlamak mümkün değil,  dedim durdum.
    Fuardan herhangi bir beklentimiz yoktu tabii. Ben Honda’nın yeni gariban motoru CB125E modelini görmek istiyorum, eşim de bana eşlik edecek ve kafasına taktığı Kymco Agility City125’i daha yakından görecek. Fuar otoparkında motosikletten çok otomobil vardı.  Dedim ki kendi kendime “burada durum tam tersine döndüğü gün İstanbul’da trafiğe çare bulunmuş demektir.”
    Fuara  her zamanki gibi meslek icabı VIP kartıyla dalış yaptık ve öncelikle Honda standını bulmaya yöneldik. Fuar,  saat 18:00’i gösteriyor  olmasına rağmen hala kalabalıktı.
    Honda standına vardık, cbf150’den az biraz hallice ama yine bir tasarım ucubesi aletle karşılaştık. Yahu Honda Türkiye hiç mi görüntüsü azıcık düzgün, bir Suzuki GN 125 tipli, bir Yamaha YBR125 şekilli alet getirmeyecek bizim gibi gariban motorseverlere dedik ve büyük cc Hondalara ağzımız açık baktıktan sonra uzaklaştık oradan.(CB125 detaylarını dünkü yazıda zaten yazmıştık, şurada: Fuar izlenimleri 1 )

































    CB 125’i görüp, en azından görüntü olarak pek çok Çin işi motosikletin daha iyi izlenim verdiğini  düşünüp hayal kırıklığına uğradıktan sonra, hiç değilse kaliteli ağabeylerin bulunduğu standlara dalalım dedik; eşimin hasta olduğu marka olan KTM standı bizi tatmin etmeye yetti kalite ve dizayn konusunda. Bıraksam benim hanım borca filan girip KTM Duke 125 alıp çıkacaktı stanttan. İçini çeke çeke baktı durdu Duke125’e. Ben de çaktırmadan yalandım tabii o esnada Duke’e bakıp. Kendime YBR125’in ne de güzel bir alet olduğu konusunda quantum yapıp, kurtuldum yalanmaktan.




































































    Sonrasında Yamaha standında aşağıdaki minik arkadaşları gördük, özellikle öndeki beyaz olana eşim bitti. Bense yanında duran kırmızıya. Görevliye cc, fiyat filan sorduk ki, bu şirin şeylerin satılık olmadığını fuar için konsept hale getirildiklerini söyledi. Biz yutkunduk. Görevli çocuğa dedim ki, “Yahu Yamaha’ya söyleyin bence bunları seri üretsin emin olun diğerlerinden daha çok satacaktır, özellikle kadınlara.”  Çocuk gülerek, tuhaf tuhaf yüzüme baktı. Bizse aynı sevimlilikle bize bakan bu iki kafadara.























































    Bu fuara uzun süredir motosikletten uzak biri olarak gidince kendimde gözlemlediğim en önemli şey, artık skutır denilen otomatik vitesli aletlere de sıcak baktığımı fark etmem oldu. Özellikle Vespa’daki şu aşağıdaki modellere içim gitmedi değil hani. Şehir içinde, yazın sıcağında ya da hafif ıslak zeminde bir motosikletten daha kullanışlı olacağına ikna oldum doğrusu bunca yıl sonra. Ne paçan çamurlanır, ne de inince kaskımı bu sıcakta elimde mi taşıyacam derdin olur. Hatta Burgman200 gibi bazı modellerde, öyle büyük sele altı bagajlar vardı ki, geçtim  kaskı, montunu bile oraya sokup inersin aşağıya birader.


 (Eşimin yeni işine gidip gelmek için gönlünde yatan sultan Kymco Agility City125)














(Ben Kymco People S200 al diyorum, kendimi de düşünerek, hiç değilse azıcık daha güçlü.)


















































































    Fuar belki yeni motosiklet kullanıcıları için cezbedici gelebilir ama benim gibi üst üste çok sık fuarlara gitmiş biri için artık fazla çekici gelmeyebiliyor. Ki ben de heyecansız bir fuar ziyareti yaptım bu kez desem yalan olmaz.  Buna rağmen yaklaşık bir buçuk saat dolaşıp fotoğraf çekmişiz;  motosiklet denen meret en heyecansız halinizde bile sizi kendine 1,5 saat esir edebiliyor işte.
    Aşağıda ilgimizi çeken bazı modellerden bir demet foto bulacaksınız.  Açık söyleyeyim, modellerin isimlerine bile bakmadım, sadece fotoğraf çekip diğerine geçtik. Arada bazıları bize ilginç geldi, bazıları ise ulaşılmaz.



(Tabii bizim gibi ekonomi klas kullanıcılarının ilgisini daha çok küçük cc'ler çekiyor. Yandaki TVS Apache RTR gibi.)




































(Ve Ducati'nin Canavarları)






























(Hep söylerim, motosiklet aslında tek kişilik bir taşıttır.icon_wink.gif )
















(Ben de büyüyünce bu arkadaştan alacam.V-Strom'a bu renk yakışmış.Kasası da daha derli toplu olmuş, ilgimi çekmeyi başardı bu kez.)





























(Ve yazı sonu fotosunu eski dostumuza ayırıyoruz.)











    Fuardan çıkmak üzereyken günün en karlısı eşim çıktı ve kendisine bir harley tişörtü ısmarlattı bana. Şayet gittiğiniz yer alış veriş yapılabilen bir yerse,  emin olun bir kadın, oradan bi şekilde alışveriş yapmadan ayrılmaz.

    Bir daha bu kadar yolu fuarlarda  muhteşem gelişmeler olmadığı sürece gelmeme kararıyla fuardan ayrıldık. Ve keşke şu fuar merkezini Anadolu Yakasında mesela Kurtköy, Sabiha Gökçen tarzı bi yerde yapsalarmış diye de iç geçirdik. Aslında Anadolu’dan gelen pek çok ziyaretçi de düşünüldüğünde, bu fikrimizin hiç de fena olmadığına karar verdik. En azından trafik de bu şekil olmazdı o civardaki bir fuara giderken.
    Umut fakirin ekmeği…  Belki birileri akıl eder de Anadolu Yakasında da bir motosiklet fuarı yapılır bir gün.

    Herkese motosikletle ve motosiklet heyecanıyla dolu günler dileyip bitirelim… Başka bir sıkıcı fuar yazısında karşılaşmamak üzere, hoşça kalın!


Fuar İzlenimleri 1





3 Mart 2012 Cumartesi

Fuardan yine YBR deyip döndüm. (2012 Fuar İzlenimleri 1)

    Bugün içimden hiç gelmemesine rağmen, uzun bir aradan sonra İstanbul'un rezalet haftasonu trafiğini de göze alıp, eşimle birlikte 2012'nin sezon açılışı sayılan ilk motosiklet fuarına gittik. Açıkçası fuara gitmekteki tek amacım Honda'nın cbf150'den sonra bu yıl Türkiye'de kurye ve gariban küçük cc kullanıcısına sunacağı yeni modeli cb125e modelini görmekti. Aslında web'deki fotoğraflarından motosikletin fazlasıyla ybr 125'e benzediğini gözlemlemiştim ama yine de ileriye yönelik motosiklet arayışında biri olarak bi gidip yakından görmek isteğindeydim. Her zamanki gibi Honda Türkiye o sanal alemde gördüğümüz daha derli toplu olan cb125'i değil de devir sayaçsız, amortisör yayları gövdesinden farklı renkli, plastik kalitesi bir hayli düşük olan (ya da ucuz olup da bizimki gibi ülkelere layık görülen) modeli getirmişti.
    Fotoğrafladım tabii merakta kalmayın, yazı altına ekleyeceğim. Ama Honda'dan az sonra Yamaha standına da gittik, gördüm ki Yamaha'da zaten kasasını yenileyerek epey şekil hale getirdiği YBR125'i bir kez daha makyajlamıştı. Kişisel gözlem ve YBR125 kullanmış biri olarak gönül rahatlığıyla diyebilirim ki, YBR 125 üç yüz beş yüz daha pahalı olmasına rağmen (ki görüntü ve malzeme kalitesiyle - kaldı ki motoru da kendini fazlasıyla ispatlamıştır - verdiğiniz paraya değer) CB 125' e ve hala cbf150'ye de tercih edilecek motosiklet olmayı sürdürüyor. Zaten Honda Türkiye'nin ülkemizde Yamaha'ya göre çok daha fazla tercih edilir ve gerek fabrikası gerekse bayii servis ağıyla yaygın oluşuna rağmen, özellikle küçük cc'de nasıl bu kadar acayip şekilsiz motosikletleri bize reva gördüğü de bir muammadır benim gözümde. Pazarlama taktiği ise şayet bu, en azından rakibin YBR125'e tercih edilebilecek görünümde bir motosiklet getir be kardeşim.
    Bana göre aşağıya resimlerini ekleyeceğim YBR ve CB125 arasında görüntü olarak da malzeme kalitesi olarak da YBR bir kaç puan öndedir. Egzostlarına bakmak bile bu farkı gösteriyor. CB125'i kullanma şansım olmadığı ve henüz birileri tarafından test de edilemediği içim motorunun kalitesi hakkında bir şey söylemem mümkün değil şüphesiz. Belki, şayet doğru ise (ybr'den 500 - 600tl ucuz olarak 3.550TL'ye piyasaya çıkacağı söyleniyor) daha uygun fiyatıyla bir çekim alanı oluşturur ve oluşturacaktır da; zira Cbf 150'de de aynısı olmuştu. Ama bugün gelinen nokta cbf150'nin yağ yakan motoru ve malzeme kalitesizliğiyle en azından motor bloğu olarak Yamaha YBR125 karşısında yenik düşmüşlüğüdür. YBR125 ise piyasaya girdiği günden bu yana tek tabanca olarak, rakiplerinin karşısına çıkardığı bir çok yeni modeli ekarte ede ede, hala ve üstüne de bir şeyler koyup gelişerek küçük dev motor efsanesine devam ediyor bir anlamda. (Şüphesiz bu benim görüşüm size göre CBF150 ya da bir başkası şahı merdan olabilir)

    Fazla konuştum YBR fanatikliği yaptım yine biraz galiba ama, cbf150 ve ybr 125 kullanmış biri olarak benim gönlümü 3. motosiklet olarak almama rağmen ybr kazanmıştır. Ve yine başlangıç motoru ya da 125cc segmentinde motosiklet almak isteyenlere ben halen Türkiye'deki en makul ve sorunsuz tercihin Yamaha YBR125 olduğunu söyleyebilirim hiç tereddüt etmeden. (Ve kanımca aradaki fiyat farkı da bu sebepten olabilir.  (Edit : cbf150 yeni fiyatıyla ybr'den epeyce pahalı hale gelmiştir, muhtemelen cb125'i sattırma taktiği olsa gerek, ki o da şu an biraz artmış.)

Fotoğraflar aşağıda. Önce Honda CB125E. (Hiç değilse cbf150'den daha iyi bir tipi var)

















Ve bi kez daha hafif makyajlanmış Yamaha YBR125.

















Bu kez siyah CB125E (Arka planda fiyatı artırılan ve muhtemelen emekli edilecek olan CBF150 var)


















Siyah YBR125 (CB125'le egzost ve genel dizayn farkına dikkat)

















CB125 gösterge paneli (Tabii ki devir saatsiz, Honda bunu hep yapıyor)

YBR125 gösterge paneli (İlk çıktığından beri devir saati var)

CB125 Ön far (Bu kafa fazlasıyla YBR'ye benzetilmiş)

YBR125'in farı ve uzun bir aradan sonra selesinde bendeniz, hala bu selenin üstüne binince aynı heyecanı duyabilmek güzel. Şu an bir motosiklet alsam, hiç düşünmeden yine bu fotodaki aleti alırım. Ve son rötuşlarla daha da çekici hale geldiğini eşim de itiraf etti görünce.

Son iki foto önce CB125. 
Siyah motorda kırmızı helezon yaylar ve depo üstündeki mavi çizgiler eşimin "Iyyy!" demesine sebep oldu. Cbf150'de olduğu gibi keyf için alanların kimisi, yine önce o stickerları sökecek, sonra yayları siyaha boyayacak...

Ve YBR (Bana göre hala commuter sınıfının en derli toplu aleti.)

    Karar sizin, benim kararımsa belli. Her şeye rağmen selesine oturduğunuzda, motosiklet denen alet sizi heyecanlandırıyorsa eğer, YBR, CB, CBF fark etmez, alın ve tadın bu heyecanı. Ben burada sadece görünüm olarak ve tamamen kendi bakış açımla değerlendirmeler yaptım ve oyumu yine eski dostum YBR'ye verdim. Ama siz yakından görüp, fırsat bulursanız test sürüşü yaparak tabii ki dilediğiniz motosikleti alın derim. Yukarıda da yazdığım gibi her şeye rağmen ve hangi model olursa olsun motosiklete binebiliyor olmak bile başlıbaşına bir heyecandır. Kaldı ki bu segment motorlar ekonomi olarak da sizi hiç üzmeden o heyecanı keyifle yaşamanızı sağlarlar emin olun.

    Fuar yazımın bu ilk kısmı burada sona eriyor. Bir sonraki yazıda fazla detaya girmeden genel ve umarım daha eğlenceli bir fuar izlenim yazısı yazacağım.







NOT: Normal şartlarda blogda fuar fotoğrafları ya da yazısı gibi her yıl yapılan etkinliklere girmek istemediğimden, şimdiye kadar hiç fuar yazısı yazmamıştım, bu bir ilk ve belki de son olabilir; zira gidenler bilir normalde fuarda  - benim bugün CB125'de olduğu gibi - ilginizi çekecek ve merak ettiğiniz yeni bir ürünü görmek ya da indirimli alış veriş yapmak gibi bir amacınız yoksa, bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlayabiliyor fuarlar... Ve bir de benim gibi İstanbul'un Anadolu Yakasında oturuyorsanız, o kadar yolu her yıl birbirinin aynı olan organizasyonu görmek için tepmek işinize gelmeyebiliyor, bundan sebep şimdiye kadar blogda hiç fuar yazısı yayınlamadım.)







NOT 2 : Bu arada CB125 ve YBR125 karşılaştırmasını daha sağlıklı yapabilmeniz için aşağıya resmi sitelerdeki teknik özelliklerin linklerini verelim.
YBR125 Teknik Özellikler

CB125 Teknik Özellikler


Ve bir ekleme: Yanlış anlaşılmasın, her ne kadar ben YBR125'ten yana tercih yapsam da bu konuda o kadar da sert değilim esasen. Zira bu tip motosikletler (yani commuterler) ekonomi amaçlı aletlerdir bu sebeple fırsatını bulduğumda gidip bir CB125'de ilk gözağrım olan cbf150'de alabilirim fazla düşünmeden. Nitekim ben uzun süreli kullanım için YBR125 desem de, özellikle yeni başlayacaklar için (şayet kısa sürede artmazsa) fiyatını da dikkate alarak CB125 de tercih edilebilir tabii ki. (Yani YBR,CBF,TVS,CB kavgası yersiz ve de gereksizdir aslında, ama bazen motorcu muhabbetinde bu rekabet çok da tatlı muhabbet ettirir motorcuları ) Commuterler hep söylediğim gibi bir anlamda günümüzün eşekleridir, eskiden eşeklerin yaptığı pek çok işi de yaparlar rahatlıkla. Kısacası günlük kullanım ve şehir içinde ilaçtırlar. Bu sebeple tipini önemsememeye, o inanılmaz ekonomikliğe ve pratikliğe alışırsınız bi süre sonra ve büyük cc'ye geçseniz bile bu demir eşeklerden vazgeçemeyebilirsiniz... Bunca yazıya rağmen ilk gözağrım cbf150'yi bile her an satın alma eğilimindeyim yalan yok. Yani hiç bir motorun öyle fanatiği filan değilim aslında. Zira şu ara motosiklete fena halde açım.