Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


16 Aralık 2018 Pazar

HIZ MANYAKLIĞI


   Zaman zaman motosiklete binmenin sadece hız yapmak ya da bir motosikletin en önemli özelliğinin son hızı (top speed) olduğunu düşünen insanlarla karşılaşıyorum, tanışıyorum, yazışıp, konuşuyorum. Bu kafa yapısı için değişik şeyler söylenebilir, ama bana göre bu söyleneceklerin hiçbiri olumlu şeyler olmayacaktır. Zira motosiklete binmenin “top speed” dışında onlarca iyi yanı varken, sadece - binmeyenler için açıkça negatif bir şeyi çağrıştıracak - son hız özelliğine takılmak bana hep garip gelmiştir.
   Motosiklet forumlarında, sosyal ağlarda v.b. ortamlarda ya da arkadaş sohbetlerinde ve hatta kırmızı ışıkta durduğumuzda bile, en çok sorulan, konuşulan mevzuların başında “son hızı nedir?”, “kaç basıyor?” mevzusu gelir sanırım.

   Geçenlerde, 250cc birkaç motosiklet modeli için bir forum başlığında birileri “hepi topu top speedleri en fazla 160 – 170 km/h olan modellerden bahsediyorsunuz” nevinden bu cc motosikletlerin yaptığı bu son hızları küçümser şeyler yazmışlardı. Ki zaman zaman çokça olur bu tip konular forum ortamlarında ya da sosyal medyada. 160 ya da 170km/hıza ulaşabilen ve sadece 250cc hacminde bir araçtan bahsediyoruz ve bu hızları az bulan insanlardan. Küçük cc bir motosiklette 160 km hızı geçtim, şahsen ben otomobilimle otoban sürüşlerimde bile 120 km hızın üstünü çok nadiren, o da gerçekten ihtiyacım olursa görüyorum, ki 1200cc 110hp bir otomobilden bahsediyorum.
   250cc bir motosiklet (ki çoğu o hızları yapamaz) 170 km/hız görebilecek ve siz bunu az bulacaksınız. Bu düşünce yapısı çok acayip bir şey, hatta çok da kazaya meyilli, ölümcül kazaya da meyilli bir kafa yapısı bu bana göre.
   Normal şartlarda pistte değilseniz zaten o hızları trafiğe açık hız limitlerine sahip karayollarında yapmak, büyük cc motosikletlerle bile oldukça riskli iken, bir 250cc ile buna kalkışmak ciddi macera aramak demektir. Ve bir de bu hızları az bulmak, beğenmemek, neredeyse hastalıklı, manyakça bir durum.

   Genel bir hız sevici, hıza tapıcı, hızdan zevk alan sürücü tipi var. Bunu sadece motosikletlerle değil, şehir içinde otomobille yapanlar da çok. Yalnızca önündeki tek bir aracı geçebilmek için bile, sürekli selektörler, kornalar yaparak, geçtikten sonra önünde takılıp kalan (çünkü trafik fazlasına müsaade etmiyor) ya da ilk ışıklarda durmak zorunda kalıp, yine geçtiği araçla aynı noktaya varmış olan sürücü tipi çok.
   Bunu büyük şehirlerde sizi hızlı hareket etmeye iten sebeplere, hayatı hızlı yaşamanız gerektiğine şartlayan sebeplere de bağlamak mümkün tabii ki. Bırakın otomobili, motosikleti, bazen yaya olarak bile önünüzde yavaş yürüyen birine sinir olduğunuz olmadı mı hiç sizin de. Benim oldu açıkçası. Ama sonra sakin kafayla kahvemi yudumlarken düşündüğümde, gereksiz sinir yaptığımı anladım. Gideceğim yere daha erken çıkarak gidebilirdim. Araç kullanırken de aynı şeyi yapıp daha az riskle ulaşımımı sağlayabilirdim.

   Hızı sırf zevk için, daha fazla adrenalin için yapanlar da var şüphesiz, ki genellikle onlar racing tarzı yüksek hız yapan motosikletler alıyorlar, oysa şehir içinde ya da otoyollarda belli bir hız limiti olan halka açık yollarda o hız limitinin üstünde, zevkine sürmek demek, kendinizi önemsemiyorsanız bile başka bir çok sürücüyü, yolcuyu ve yayayı hayati tehlikeye atmak anlamına geliyor. Bunu umursamamaksa büyük bir bencilliği ve egoizmi gösteriyor bana göre. Oysa motosiklette son hız dışında alınabilecek o kadar çok zevk var ki...

   Burada zekadan çok, zekayı mantık dahilinde kullanabilmek becerisi devreye giriyor sanırım, yani bu gibi saçma hareketleri yapmamak için. Ama tabii bunun için de en azından ilgilendiğin konuda birazcık okumak, eğitim almak, sağduyulu olabilmek ve doğru sürüş davranışlarını sergilemek şart. Gel gör ki memleketimizde hemen her konuda bilgi sahibinden çok, fikir sahibi olan fazla olduğu için, bu gibi konulara girenler de pek sevilmiyor, çünkü hıza tapıcı arkadaşların işine gelmiyor bu tip konular. Ve genellikle de akıl, mantık, hız sınırları ve düzgün sürüş konusunda böyle şeylerden dem vuranlar, bu hız sevici sürücüler tarafından, korkak, acemi ya da motosiklet sürmeyi bilmemekle suçlanıyorlar. 
Oysa motosikleti iyi sürebilmenin yüksek hız yapabilmekle ilgisi olmadığını aklı başında her motosikletçi bilir. Hemen aklıma gelen mesela gymkana tarzı dar alanlarda yapılan manevra ve sürüş etkinlikleri var. Asıl sürüş becerisi belki de en yavaş hızlarda, ama en olmayacak yerlerden geçerek yapılabilen sürüşlerde yatıyor. Düz yolda bir maymunu motosikletin üstüne oturtup (mümkünü varsa) cruise controlle elciği sabitlerseniz, 300 km hıza o da ulaşabilir, ama muhtemelen ilk virajda ya da ilk önüne çıkan daha yavaş engelde patlayacaktır. Bu sebeple, yıllarca motosiklet sürüp de ilk kez bir kapalı alan eğitiminde manevralar yapmaya kalkıp, kendi yetilerine çokça şaşıranlar, "ben motosiklet sürmüyormuşum" diyenler olur, bizzat böyle bir tanıdığım var. Şimdilerde oldukça ileri ve güvenli süren birine dönüştü.

   Son birkaç cümle edip gideyim, uzun yazınca okunmuyor çünkü, belki bu bile aynı hıza tapıcı zihniyetten kaynaklı. Hıza tapıcılığın sonu yoktur, hep daha hızlı giden bir motosiklete sahip olmak, hep o elcikten biraz daha fazla hız alabilmek ister bünye. Motosiklette gerekmedikçe yapılan hız hemen tüm sürüşünüze olumsuz olarak yansır, tepki zamanınız da, motosiklete hakimiyetiniz de, trafiği okuma beceriniz de kısıtlanır, kısalır. Ve yüksek hız sizi kazaya çok daha açık bir sürücü haline getirir.

    Hız manyağı olanlardan değil, gerektiğinde hızın getirdiği avantajları da kullanıp risksiz sürenlerden olun. Böylece hem siz daha uzun süre motosiklet üstünde kalın, hem de ardınızda acılı insanlar bırakmayın.

   Konu hakkında başka yazılarda da detayla yazma azmiyle şimdilik konuyu burada bitireceğim.

Nice yollara!


NOT: Hatırlatmadan edemedim, hızınız 2 katına çıktığında, fren mesafeniz 4 katına çıkar, bunu düşünerek hız yapın derim. Benim motosikletim abs'li her türlü durur diyerek, gereksiz hız yapar ve üstüne bir de frenleme işini son ana bırakırsanız, geçmiş olsun! Zira abs tekerleklerin kilitlenmesini önler ama geç kalmışsanız sizi sandığınız gibi kısa mesafede durdur(a)maz. "Önünüzde açıkça görebildiğiniz mesafede durabilecek hızda sürün", der Yol Sanatı Sistemi. Bkz. Motosiklet Yol Sanatı kitabı(OMM yayınları)



7 Aralık 2018 Cuma

MOTOSİKLET SÜRÜŞ EĞİTİMİ KİTAP SETİ (OMM İleri Seviye Sürüş kitapları)

  OMM Derneği Türkçe olarak yayınladığı sürüş eğitim kitaplarını set haline getirmiş ve tek tek alıma göre epeyce uygun bir fiyata kampanya yapmış. Ben de bunu görünce uzun zamandır elimde olmayan kitapları da almayı düşündüğüm için bu sete sahip oldum. Aynı zamanda yeni baskı Motosiklet Yol Sanatı kitabının da 2.sini edinmiş oldum. Detayları videoda anlattım.

Buyrun:


   Bir süredir blogun youtube kanalı üzerinden paylaşımlarda bulunuyorum. Uzun zamandır (2009'dan bu yana) bu blogda yazıp çiziyorum ve açıkçası bu yazıp çizdiklerimin bazı insanlara uzun geldiğini, okunmadığını düşünüyorum. Bu nedenle okumaya üşenenlere son dönemde videolarla paylaşım yapmaya başladım.
   Bundan böyle hiç yazı yazmayacak mıyım? Elbette yazı da yazacağım, ama şimdilik bir süre böyle paylaşımlar yapmaya çalışacağım, hem ben de bu youtuber'lık işini öğreniyorum.😉
   Çektiğim videolar şimdilik çokça kaliteli sayılmaz ama önemli olan içerik diye düşünerek samimiyetle paylaşmaya çalışıyorum.
   Kusurum varsa affola.

   Dikkatli ve özenli sürün!

   Nice yollara!


NOT: Ben de bazı youtuberlar gibi çirkefe yatayım, "kanalımda paylaştıklarımı beğeniyorsanız lütfen like edin ve abone olun efenim. Böylece biz de yaptığımız işin bir işe yaradığını anlayalım değil mi ya?" 😊Şaka tabii ki, kimseyi zorla abone edemeyiz, gerçekten beğeniyorsanız zaten siz tercihinizi yaparsınız.

4 Aralık 2018 Salı

Eğitim Sürücünün Kaskosudur! (videolu yazı)

   Motosiklet Eğitimi üzerine daha önce yazdık, çizdik, bu kez de hani youtube kanalı da açtık diye video olarak da bir kaç kelam eyledik. Aşağıya o videoyu ekliyorum. Video yine cep telefonu ile amatörce çekildi ama içerik olarak maksadımızı arz ediyor sanırım. Bu konu üzerine kişisel olarak ne düşünüyorum ondan dem vurdum.
   Buyrun:




(Cep telefonu çekimi olduğu için araya mesaj sesi karışmış kusura bakmayın. İçeriğin önemine binaen paylaşıyoruz. Youtube kanalımız blog'a göre çok daha yeni ve amatör, denemeler yapıyoruz, ileride tamamen kanala adapte olabilmek için şimdiden ufak ufak çalışıyoruz.😓. Videonun çekimini olmasa bile içeriği beğenirseniz like'layın efemm😊)

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!