Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


23 Ocak 2010 Cumartesi

Motosiklet ve Motorculuk Üzerine Değinmeler




   Motorsuz günlerimde düşünmelerim esnasında kafama takılan bazı şeyleri de yazmadan edemiyorum bloga. Daha önce de değindiğim gibi çok uzun süreli bir motosiklet deneyimim var diyemem ama yine daha önce dediğim gibi önemli olan ne kadar süredir motosiklet kullanıldığı değil o sürenin nasıl değerlendirildiğidir düşüncesinde oldum hep. Motosikletimin selesinde olduğum her anı da kendime bir ders gibi görerek sürdüm şimdiye dek motorumu. Ve benim için dersler hala devam ediyor.

    Motosikletten zihinsel olarak olmasa da bedenen uzak kaldığım şu günlerde motosiklete ve motorculuk olayına baktığımda kafama takılan ve "böyle olması çok saçma" ya da "işte budur, tam da böyle olmalı " dediğim pek çok şey oldu, oluyor. Bunlar içinde en tuhafıma giden, bunca bölünmüş bir motosiklet camiası olmasıdır. Özellikle internet ortamında o kadar çok motosiklet sitesine rastlıyorsunuz ki, Türkiye'de motosikletin bulunduğu hali bilmeseniz, bu ülkede motosiklet kültürü inanılmaz gelişmiş durumda  sanabilirsiniz. Oysa kazın ayağı öyle değil. Nüfusun gençliğinin ve dolayısıyla tecrübesizliğinin, hemen her konuda olduğu gibi motosiklet konusunda da aynen göze çarptığını görebilirsiniz, dikkatle bakınca. Motosiklet web sitelerinin forumlarında (ki o sitelerin çoğu sadece forum işlevi görüyor, başka pek bir etkinlikleri yok) dikkati çeken en önemli konu, bırakın motosikleti, hayat tecrübesinden bile fazlasıyla yoksun insanların gereğinden fazla söz söylüyor oluşlarıdır. Kendi adıma rahatlıkla söyleyebilirim ki, üye sayısı onbinleri aşmış bir takım sitelerden sırf bu yüzden uzaklaşmışımdır. Zira öylesine olmayacak yerden yanlış anlayarak size cevaplar yazılıyor ya da saldırılıyor ki, aklınız almıyor. İşin daha da garibi, bu sitelerin (İyi yönetilen artık kurumsallaşmış grup ve siteleri ayrı tutuyorum) pek çoğunun yönetici ve moderatör konumuna getirilmiş üyeleri de, diğer üyelere nasıl davranacağından bihaber, tamamen kişisel kaygılarla hareket ediyorlar. Yine aynen ülkenin genelinde olduğu gibi bu mecrada da demokratik ortamdan ve hakkaniyetten söz etmek çokça mümkün değil ne yazık ki.

    Bir başka dikkat çekici konu, asli konusu motosiklet  olan web sitelerinin pek çoğunda konu dışı bölümlerin neredeyse motosiklet konusu kadar, hatta bazılarında daha fazla yer kaplıyor oluşudur. Bana göre motosiklet üzerine kurulan bir dernek, site ya da grupta başka birtakım konuların (özellikle siyasi ve dini konular) konuşulması, ortak paydası belki de sadece motosiklet olan insanları, germekten ve bazı ciddi fayda getirecek üyeleri kaçırmaktan başka işe yaramaz, yaramıyor. Bu durumun böyle olmasının sebebi yeterince sağlam bir motosiklet ve hatta bisiklette dahil, iki tekerli kültürün oluşmamış olmasıdır denilebilir. Tabii aynı zamanda  akacak mecra bulamayan bazı insan tiplerinin, hemen her tür ortamda yaptıkları gibi, bu siteleri de kendi fikir ve inanışlarına boğmaya çalışmalarını da gözardı etmemek lazım. Ama bana göre asıl durulması gereken nokta, oluşturulan grupların (özellikle de web sitelerinin) daha fazla üye edinmek ve genişlemek amacıyla kendi özdenetimlerini yapmıyor, yapamıyor oluşlarıdır. Denilebilir ki bir grubun ya da web sitesinin üye sayısını artırmasında ne gibi bir sakınca vardır. Şüphesiz genel anlamda böyle bir sakınca yoktur hatta reklam getirisi için üye sayısını artırmak site sahipleri için enfes bir şeydir. Ama sitenin ya da grubun kuruluşundan, ilk üyelerin katılışına kadar sıkı  bir denetim yapılmadığında, ilerleyen zamanlarda saçma sapan durumlar engellenemez hale gelebiliyor ne yazık ki... Kendilerini ülkenin en büyük motosiklet grupları ilan edenlerin aslında sadece hacmi bir büyüklükten öteye gidemediklerini, aklı başında motorcular farketmektedirler şüphe yok ki. Zaten sırf bu yüzden son yıllarda giderek artan bir homojenleşme görülmektedir motosikletliler arasında. Aynı motosiklet türünü kullananlardan tutun da, tamamen birbirini eskiden beri tanıyan arkadaşların kurduğu gruplara ya da derneklere kadar pek çok yeni oluşum camiada yerini almaktadır. Özellikle geçtiğimiz fuar döneminde Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen motosiklet kulüpleri (MC ya da MK) dikkat çekmeye başlamışlardır. Motosiklete yeni başlayan pek çok kullanıcı ilk zamanlar özellikle internet üzerinden hemen her türden motosiklet ortamına girip çıkmaya başlıyor. Ancak zamanla kendi yolunu bulmayı başarabilenler ya bir grubun içine ait hissederek artık çoğunlukla o grupla takılmaya başlıyor ya da uzun zaman arayış içinde kendi kendisine deneyimlemeyi sürdürüyor. Pek çoğu da tüm bunları hiç düşünmeden (dahası bunu aklına bile getirmeden) palas pandıras devam ediyor. Kişisel olarak MC ya da MK denilen motosiklet kulüplerine daha yakın durduğumu rahatlıkla söyleyebilirim, ancak benim yapım böyle bir gruba girdim diye bunca yıl sonra yeniden rütbe alıp askerlik yapmaya da çokça uygun değildir. Ki pek çok tecrübeli motorcu bilir ki MC'lerin pek çoğunda klanımsı katı kurallar geçerlidir. Buna rağmen yaptıkları işe de saygı duymadığımı söyleyemem. Belki de bu yüzden daha aklıbaşında oluşumlarmış gibi geliyorlar bana, en azından motosiklete ve hayata karşı bir duruş sergiliyorlar. Aynı şekilde belli bir modelin (enduro, chopper-cruiser v.b.) çevresinde bir araya gelmiş gruplar da, diğerlerine göre belli bir hayat tarzını da temsil ettikleri için, daha homojen ve daha aklıbaşında işler yapıyor gibi görünüyorlar. Bir de "işte bu!" dediğim ve galiba kendi adıma hepsinden fazla saygı duyduğum yalnız kovboylar var. Bu sürücüler genellikle ya tek başlarına ya da çok kısıtlı bir arkadaş grubu ile sürüş yapıyorlar ve genellikle de hayata bakış açısı olarak da birbiriyle paralel düşüncede olan insanlardan oluşuyorlar. Özellikle tek başına uzun yola çıkan, motosiklet sitesi, kulübü ya da forumu olaylarına arada sırada gezi raporlarını yayınlamak dışında fazla kafa takmayan sürücülerin, ciddi anlamda motosikletle bütünleşmiş oldukları izlenimi uyanıyor bende. Bunlar arasında hayatı boyunca motosiklet kullanıp da hiç bir yere üye olmamış olanları bile var. Bizlerin, internet ortamında iki gezisini okuyup hayran olduğumuz pek çok motorcuya, bir kaç kez taş çıkartacak motorcular oluyorlar genelde bu yalnız kovboylar. Kendi adıma motorcu gruplarının asıl bu tip motorcuları kazanmaları gerektiğini düşünürüm hep, ama bu tip kullanıcılar da zaten birilerinin onları kazanması ya da saygı göstermesini pek de umursamayan adamlardır. Onların derdi motor tepesinde ve yollarda olmaktır. Ara sıra takip edebileceğiniz bir mecraları varsa hele, onların yaptıklarını izlemek tadından yenmez bir hal alabilir.
     Buradan hareketle, her türden kullanıcıya açık olan genel amaçlı motosiklet sitelerinin de mutlaka var olması ancak özellikle çok genel bir motosiklet sürücü ve hevesli kitlesine hitap ediyor olmalarından dolayı daha içeriği dolu, daha fazla sorumluluk sahibi ve binlerce üyeye sahip olmanın bilinciyle hareket etmeleri hiç şüphe yok ki en doğru yoldur. Aslında özellikle motosikletle yeni tanışanlar için bu geniş kitleleri hedef alan oluşumların, sitelerin ve grupların önemli bir yeri vardır ve fakat mutlaka özdenetime çok daha fazla önem vermeleri, asli konuları olan motosiklet dışına çok gerekmedikçe çıkmamaları, yerinde olacaktır. Kanımca bunca geniş kitleleri yakalayabilmiş olmalarını, özellikle "ücretsiz ve yaygın" motosiklet eğitimi üzerine yoğunlaşarak daha faydalı hale getirebilirler.

  Şüphesiz motosiklet kullanımı ve kültürü hala emekleme döneminde olan bir ülkede yaşıyoruz. Devletin iki tekerli yaşama yeterince sıcak bakmıyor oluşunu bir yana bırakın, halkın da büyük çoğunluğu motosiklete binmeyi "deli işi " olarak niteliyor. Ve çoğunlukla birazcık para bulan her insanın ilk yaptığı şey, gidip kendine bir otomobil satın almak oluyor. Oysa otomobil ya da diğer karayolu taşıtlarının sebep olduğu kazalar motosikletlerden kat be kat fazla. Denilebiir ki motosiklet bu kadar azken tabii diğerlerinin kazası fazla olacak. Ne motosiklet pek çoğumuzun sandığı kadar az, ne de diğer taşıtlar fazla diye kazalar bu kadar çok. Gelişmiş ülkelerin pek çoğundan daha az sayıda otomobil var hala bu ülkede. Ama o ülkelerdekinin bir kaç misli fazla kaza yapıyor bizim otomobiller. Bunun daha ziyade eğitimle ve başka bir takım gerçeklerle alakası var tabii. Neyse, lafı çok uzattım, asıl gelmeye çalıştığım konu, motosiklete bunca ters bakılan bir ülkede motosiklet kullanıcılarının da büyük oranda bilinçsiz olmasının dikkat çekiciliğidir. Bu sebeple yukarıdaki satırlarda eleştirmiş olsam da, web ortamındaki motosiklet hareketlerinin özellikle yeni başlayanlara çok büyük yararları olmaktadır şüphesiz. Bu sebeple artıyor oluşundan ziyade, niteliğinin artmasının da önemini söylemeye çalıştığım için yaptım o eleştirileri.

    Aklıma takılan ve ara sıra sıkça sözünü ettiğim şeylerden biri de, pek çok mecrada motosiklet eğitimi diye yırtınılan bir ülkede, motosiklet eğitimi veren kurumların bunca yüksek fiyatlar talep ediyor oluşlarıdır. Yine daha önce değindiğim gibi bu kuruluşlar motosikleti sadece hobi amacıyla kullanan, varlıklı müşteri peşindeler diye mi bunca yüksek fiyatlara bu eğitimleri veriyorlar, yoksa zaten motosiklet zengin adamın işidir, kuryesi, küçük cc kullananı eğitim almasa da olur, nasılsa tümü cahil cühela diye mi düşünüyorlar? Muhtemelen böyle düşünmüyorlar. O halde motosiklet sürüş eğitimi veren kurum ya da derneklerin çektikleri bu yüksek fiyatlar aynı zamanda bazılarının belli cc ya da motor türleri haricine eğitim vermiyor oluşları nedir, neyle açıklanabilir?
Bakıyorsunuz, özellikle kurumsallaşmış ya da o aşamaya çok yakın bazı internet grup ve siteleri pek çok forum başlığında "eğitim de eğitim" diye tutturup dururken, en azından kendi üyelerine yılda bir kaç kez ücretsiz eğitim vermeyi akıllarından bile geçirmiyorlar (ki çoğunun eğitmen üyeleri de var). Yapanlar yok mu ? Var, ancak hem gelenekselleştirilmiş değil, hem de yeterli değil. (Tamamen olması gerektiği gibi olan az sayıdaki grup ve oluşumları ayrı tutuyorum). Yılda pek çok dönem eğitim veren ve hayli yüklüce para alan ciddi eğitim kurumlarından ise son fuar dönemindeki bir kaç girişim dışında her yıl düzenli olarak ve geniş kitlelere ücretsiz eğitim verme gibi bir niyet gözlenmiyor. Bu durum da, ekonomik durumu belli bir seviyenin altındaki motosiklet kullanıcılarını (Bunlar genellikle küçük cc kullanıcıları oluyor) motosiklet eğitimi almaktan alıkoyuyor. Sonra da pek çok mecrada, yollarda hatalı motosiklet kullanan kuryelerden ya da diğer sürücülerden dem vurularak yakınılıyor. Oysa her yıl, belli bir dönemde, (belki para karşılığı verdikleri tam profesyonel eğitimlerle birebir aynı olmasa bile) ücretsiz olarak "genel motosiklet sürüş bilgisi ve pratiği eğitimi" yapmaları onlara ne kaybettirir. Bilakis, belki de bu eğitimlere katılanların bir bölümü ileride daha detaylı ve profesyonel eğitim için ücret ödemeyi de göze alacaklardır. Bir şeylerin değişmesi için öncelikle o işi iyi yaptıklarını iddia edenlerin ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Bana göre, böyle bir ülkede özellikle büyük motosiklet firmalarının ve derneklerinin bu konuda sorumluluk almaları ve belli dönemlerde (yılda bir ya da iki kez olabilir) ücretsiz eğitim için  faaliyette bulunmaları gereklidir.

    Değinmeler derken uzattıkça uzatmışım. Aslında daha söylemek istediğim pek çok söz var ama onları da başka yazılara saklayalım. Yeni bir motosikletin selesine oturana kadar bol bol gevezelik edecek vaktim var nasılsa. Motosiklet sahibi olunca, insanın klavye başında değil motorunun tepesinde yollarda motorculuk yapması gerektiğini düşünürüm hep...

Dikkatli ve keyifle sürün!

Çağrı "Cloud" Ö.


(Sonraki Yazı : 125 cc ile Dünya Turu...)
(Önceki Yazı : Eskilerden Kalanlar)








21 Ocak 2010 Perşembe

Eskilerden Kalanlar....

   Motosiklete ara verdim ama üyesi olduğum motosiklet sitelerini karıştırınca bloga da koyulabilir bazı ufak tefek eski gezileri buluyorum zaman zaman. Aşağıya onlardan birini ekliyorum.


Riva, Kulindağ

   Bugün, bir süredir kafamda gidip yolunu izini öğrenmek istediğim Kulindağ Dağ Evi ve Kamping alanını bulayım dedim. Tabii ondan da önce Polonezköy ve Riva'yı da görmeli oralara gitmişken diye, oraları da plana ekledim. Daha doğrusu en baştaki planım Riva ve ardından dönüşte Kulindağ idi ama giderken Polonezköy üzerinden gitmeyi tercih ettim.

İnsan gezmeyi kafasına koydumu her tür taşıtla düşer yollara, Polonezköy çıkışında yokuş çıkan bir ikitekerli.

   Keşke Polonezköy yolunu tercih etmeseymişim çünkü Polonezköy'ü geçtikten sonra Yeşilvadi'nin çıkışına kadar yol çalışması vardı. Yol tek şerit, sürekli kamyonlar, dozerler, makinalar. Toz, toprak.
Oradan sonrası zaten otoyol. Verdim gazı. Riva'ya vardım.

Riva girişindeki köprüden hemen önce, Riva Deresi.Fotoğraf için mola.


   Riva'da öncelikle plajımsı bir yerler aradım, daha sonra gelinir mi diye. Çok da güzel ve uygun fiyata çadırı, elektiriği, suyu, buzdolabı onlardan, deniz kenarı bir yer buldum. Yaz bitmeden mutlaka bir gece de olsa gelip kalmalı dedim.
İşte orası. Ve civardan fotoğraflar.


   Kampingin fiyatı da uygun ve dediğim gibi çadır, yatak, battaniye, elektrik gibi şeyleri onlar sağlıyorlar. Yalnız bir hatırlatma kampa evli değilseniz çift olarak giremiyorsunuz. Sadece evli çiftler ve yalnız bekarlar giriyormuş. Bekar beylere uzak bir köşeye çadır koyuyorlar. Kamp görevlisi ailelerin çok sık ve uzun süre gelip kaldığını ve bu yüzden çiftlerde evlilik şartı aradıklarını söyledi. Biliyorum bence de saçma ama durum budur. Yalnız plaj ve ortam çok sakin ve temiz göründü bana. Geçen hafta gittiğim ve fiyatlara dudağımın uçukladığı Şile'den sonra özellikle madden sarsılmadan kalınabilecek temiz bir deniz kenarı.


   Daha sonra Riva merkezinde bir soluklanayım dedim ve tam da Çayağzı denilen yerde (Bu arada Riva'nın resmi adı Çayağzı. Riva deresi buradan Karadeniz'e dökülüyor)
bir neskafe yudumladım. Orada pozladığım fotoğraflar aşağıda.





Kendimi de büst gibi pozlamışım be yav.. icon_smile.gif


Kahve keyfi ve dinlenmeden sonra, kafede otururken dikkatimi çeken Riva kalesini görmeye gittim.

   Kale zaten Riva'nın göbeğinde ve giriş serbest. Kaleden Riva merkez plajı harika görünüyor. Bu arada burada plaj ve deniz oldukça temiz. Aklıma yazları binlerce kilometre gitmek yerine buralarda çok daha ekonomik tatil yapılabilir fikri geldi. Bir sonraki yaza artık.
Kaleden fotoğraflar.


Kalenin bedenleri, yar, yar, yar yandım pozu. icon_smile.gif


Kalenin avlusundan sonraki ikinci kapı.



İç kısım. Aslında burası epeyce karanlık, dijital makine ışığı artırınca böyle çıkmış, eh fena da olmamış.


İç kısmın tavanındaki havalandırma deliklerinden biri.

Ve dışarı çıkış.

Ben de oradaydım pozu.

Kalenin ardındaki Riva Plajı. Çok sakin ve temiz.




Ve aşağıda Çayağzı, Riva Deresi'nin Karadeniz'le kucaklaştığı yer.

Az önce oturduğum kafe aşağıda dere kenarında görünmekte.

Ve kaleden çıkarken bir kaç poz daha.


   Kaleden sonra verdim gazı otoyoldan devam... Kısa süre sonra Kulindağ yolu için gezi kitaplarında tarif edilen Alibahadır tabelasını gördüm ve hemen saptım. Bir süre ilerledim. Tarifte bir çeşme ve çardaktan bahsediliyordu ama yol boyunca pek çok çeşme ve çardak var. Neyseki üçüncü çeşmeden sonra Kulindağ yolu olduğunu düşündüğüm tarifteki toprak yolu buldum. Ve evet doğru yolu bulmuşum. Sağ tarafımda tahta tabelada Kulindağ yazıyor. Tabelayı geçer geçmez ise (neyseki zincirle bağlı) çılgın bir çoban köpeği var. Dağ evlerinin hemen girişinde tepede park ettim.
   Geçerken gördüğüm yaşlı amca yanıma geldi. Arif Amca oranın bekçisi imiş. Kulindağ sadece haftasonları hizmet veriyormuş. En azından bir tur atayım dedim. "Hay hay" dedi. Başladım fotoğraf çeke çeke dolaşmaya. Fotoğraflardan da anlayacaksınız gerçekten doğanın bağrında harika bir yer. Sonradan Arif Amcadan öğrendiğime göre evlerin yanı sıra çok cüzi bir ücrete evlerin aşağısında çadır da kurulabiliyormuş.
Buraya pek çok bisiklet ve tracking tutkunu bahar ve yaz aylarında kampa geliyormuş.
 Arif Amca "Adın ne?" dedi.
"Çağrı" dedim.
"Benim torunumun adı da "Çağrı" dedi.
"Ooo adaş çıktık senin torunla" dedim.
Gülüştük. "
En kısa zamanda kampa gelmeye çalışacağım çok güzel yermiş" dedim.
"Gel tabii, bekleriz" dedi.

İşte Kulindağ fotoğrafları.





Ben pozlamaktan sıkılmadım, umarım siz de bakmaktan sıkılmazsınız.




Bungalov evlerin herbirinin bir adı var. Kokorot, Eznevit, Sıyırma gibi isimlere sahip beş tane dağ evi var.













Trackingciler için parkurlar da var.




Ve aşağıda dinlenen Karakarga. Dönüş yoluna hazır.


Aşağıda Arif Amca'dan biraz daha bilgi aldıktan ve vedalaştıktan sonra dönüşe geçiyorum.
Kulindağ dönüş yolu.

Meraklısına Kulindağ için link: www.kulindag.com

    Dönüş yolumu Mahmut Şevket Paşa Köyü üzerinden Kavacık ve TEM otoyolu istikametiyle Kadıköy'de sonlandırıyorum.

    Kısa günün karı gezilerimden birini daha kırkambarıma eklemiş olarak evime dönüyorum.
En kısa zamanda, özellikle de sonbaharda tekrar sürmek istiyorum bu rotaya doğru.


Çağrı "Cloud" Ö.
Ağustos 2009 / İstanbul


(Önceki Yazı : Biraz Mola Verelim...)


19 Ocak 2010 Salı

Biraz mola verelim...




















    2006 yılında başlayan aktif motosiklet sürücüsü olma yolundaki macerama, son kullandığım Yamaha YBR125 model motosikletimi satarak ara vermiş bulunuyorum. Bu ara, motosikletten kopuş değildir bilakis motosiklet hakkında bugüne dek öğrendiklerimi özümseme ve ileride devam edecek maceralar için bir moladır. Bu molada beni ileriye hem kondüsyon hem de kafaca hazırlayacak iki tekerli taşıtımsa bir bisiklet olacak. Kışa rağmen onunla idmanlara başladık bile... Şayet bu blogu takip edenler varsa ya da olmuşsa, yakında yeniden buradan deneyim paylaşma arzusunda olduğumu belirteyim.

    Bu konuyu gayet iyi açıkladığını düşündüğüm ve bana yeni kurdukları web sitelerine üyelik teklifinde bulunan bir dosta verdiğim cevabı buraya da aktarıyorum...

    "Sevgili kardeşim, açtığınız site hayırlı uğurlu olsun.
......
    Bunca site bolluğu arasında umarım kısa sürede işlevselliği ile tutunabilir bir site haline gelir siteniz ve grubunuz. Güzel davetinize ayrıca teşekkür ediyorum. Lütfen beni yanlış anlamayın ama bir süredir ilgimi azalttığım sanal alemde motosiklet olayına ne yazık ki YBR125'imi satılığa çıkartarak da ara verme düşüncesindeyim. Bu motosikletten kopuş anlamını taşımasa da, geriye dönüp baktığımda, 2006 yılından beridir fazlasıyla motosiklet üzerine - üstelik haddim de olmayarak - yazıp çizmişim. Pek çok tecrübeli kullanıcının ve motorcunun yanında benim motosiklet deneyimim solda sıfır kalır, bu sebeple de bir süreliğine kenara çekilme kararı verdim. Belki yazı çizi anlamında az çok deneyim sahibiyim ama motosiklet konusunda söyleyeceğimin de ötesinde konuşmuşum gibi hissediyorum, bu kararı da bundan sebep aldım zaten. Bu sebeple beni mazur görmenizi diliyor ve size yolunuzda başarılar, kolaylıklar diliyorum. Saygı ve sevgilerimle. "


    
Son bir kaç kelam eyleyerek gideyim. Bizim memlekette motosiklet lüks tüketim aracı olarak görüldüğü sürece motosiklet ve motorculuğun yaygınlaşması adına pek çok çaba bir işe yaramaz. Bir takım motosiklet sitelerinde insanların büyük cc motosikletlere verdikleri bakım masraflarını okuyunca insanın dudağı uçukluyor doğrusu, pek çok otomobilin bile daha az masrafı var. Aynı şey kasko değerleri ve genel motosiklet fiyatları için de geçerli maalesef. Şüphesiz bunda, devletin motosikleti bir alternatif bireysel ulaşım aracı olarak görmüyor oluşunun da etkisi var. Bir de satıcıların ve sürücülerin bir kısmının bu işe hobi olarak bakması eklenince üstüne, özellikle motosikleti günlük yaşamının bir parçası yapmış olanları ve dolayısıyla küçük cc kullananları vuruyor bu durum maalesef. Aynı hobici zihniyetin (gerek satıcı gerek kullanıcı) bir kısmı, ekonomik koşulları çok iyi olmayan motor sevdalılarını da dışlama eğilimindeler, bunu sözlü olarak belirtmeseler bile davranışları ve ayrımcılıkları ile ortaya koyuyorlar. Buna rağmen ekonomik düşünenler için küçük cc motosikletler hala ulaşılabilir durumda, en azından ikinci el olanları, bu sebeple ille de motosiklet kullanmak istiyor ama dergilerde filmlerde gördüğünüz o lüks aletlere ulaşamıyorsanız hiç değilse bir 125 cc ile bu işin tadına varabilirsiniz. Ben bir sonraki motosikletimi de (şayet piyango filan çıkmazsa) muhtemelen 500cc altı modeller arasından seçeceğim. Kimbilir belki de yeni bir ybr 125... Dünya turuna çıkılıyorsa ben de onunla Türkiye turumu gerçekleştirebilirim neden olmasın.... Kaldı ki benim gözlemleyebildiğim kadarıyla özellikle gelişmiş batılı ülkelerde (ekonomik durumları bizden çok daha iyi olmasına rağmen) eski modellerin kullanımı oldukça yaygın. Bu eski modellerle bizlerin hayal bile edemeyeceği seyahatleri gerçekleştirenler var. (Bkz. http://www.advrider.com/ ) Tanıdığınız güvenilir bir motosiklet servisi varsa ve ille de büyük cc diyorsanız (tabii küçük cc ile yeterince tecrübeden sonra), eski modellerden biri de bu konuda alternatif olabilir. Böylece büyük cc'ye geçmek için de yıllarca beklememiş olursunuz. Edindiğim izlenimler beni de ileriye yönelik büyük cc alternatifi konusunda bu yönde düşündürüyor doğrusu.


    Hangi motorla olursa olsun - şayet yaşamayı seviyorsanız - eğitimsiz ve tam donanımsız motosiklete binmeyi aklınızdan geçirmemenizi öneriyorum


    Yeni maceralarda ve belki de yollarda görüşmek üzere...


    Çağrı "Cloud" Ö.


(Bir Sonraki Yazı: Eskilerden Kalanlar)
(Bir Önceki Yazı: Buraya Kadarlara Bir Bakarak...





NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!