Motosiklete ilk
binmeye başladığımdan bu yana yani aşağı yukarı 12 yıldır, her zaman koruyucu
kıyafetlerimi giyerek binmişimdir ama ilk zamanlara kıyasla artık çok daha
koruyucu giyiniyorum galiba. Yıllar önce henüz motosikletim bile yokken ve
almak için yanıp tutuşurken, kafama sadece bir kask takmanın yeterli olduğunu
sanıyordum. Hatta onu da yarım ya da çeneden açılır almak en mantıklısı
sanıyordum. Neyse ki henüz motosiklet almadan Reşat Arbaş’ın Motosiklet Teorisi
kitabını alıp okuyup bazı gerçekleri öğrenmeye başladım, aynı şekilde adını
anmaktan çekinmeyeceğim motosiklet.net sitesini de tanımış ve oradan bu giyim
kuşam hatta ilk motosikletin nasıl bir model olması konusunda pek çok bilgi
edindim. Zamanla bolca kitap okumalar, motosiklet sitelerinde gezinmeler derken
bu motosiklet işinde koruyucu kıyafetsiz motosiklete binmemenin önemini daha
motosiklet almadan anlamış oldum. Ve gerçekten de motosikletten önce kaskımdan
montuma, dizliğime ve eldivenime hemen her şeyi edinmiştim.
KASK
Buna rağmen yine de mesela ilk kaskımı çeneden açılır almıştım. Nedense full face kasklar bana çok kullanışsız gelmişti o günkü mantığımla. Oysa ne kuryelik yapacaktım ne de motosiklet sürerken zırt pırt kask çıkartacak bir durumum olacaktı. Ya gezmek amaçlı ya da işe gidip gelmek amaçlı sürecektim motosikleti, her ikisinde de yolda kaskımı sık sık çıkartmam gerekmeyecekti. Buna rağmen full face bir kaskın çene açılır bir kasktan çok daha güvenli olduğunu biraz daha sonra anlayacaktım.
Buna rağmen yine de mesela ilk kaskımı çeneden açılır almıştım. Nedense full face kasklar bana çok kullanışsız gelmişti o günkü mantığımla. Oysa ne kuryelik yapacaktım ne de motosiklet sürerken zırt pırt kask çıkartacak bir durumum olacaktı. Ya gezmek amaçlı ya da işe gidip gelmek amaçlı sürecektim motosikleti, her ikisinde de yolda kaskımı sık sık çıkartmam gerekmeyecekti. Buna rağmen full face bir kaskın çene açılır bir kasktan çok daha güvenli olduğunu biraz daha sonra anlayacaktım.
Ama her şeye rağmen çene açılır da olsa ilk kaskım en
azından yarım kask değildi. Alınmış alınmıştır deyip bu kaskı 2,5 yıl kadar da
kullandım. Ama sonraki kaskım ve bugüne kadar aldıklarım da hatta eşime aldığım
kasklar da hep full face yani tamamen kapalı kasklar oldular. Bu kaska alışınca
zaten bir daha çene açılır kask almak aklınıza bile gelmiyor. Son iki yıldır 2
adet kask kullanıyorum biri güneş vizörsüz kışlık full face, diğeri içinde
entegre güneş vizörü olan yazlık full face.(Markaları bilinen orta seviye
kasklar diyebilirim.) Ve kask konusunda da aldığım her kask bir öncekinden daha
kaliteliydi diyebilirim.
MONT
İlk kaskımı aldıktan sonra mont arayışına girmiştim, düşüncem (bütçemi de önemsediğim için) dört mevsim bir mont alıp bu işi tek montla halletmekti. Nitekim ilk montumu göğüs ve kollarında yazın açılıp yazlık hale getirilsin diye fermuarları olan omuz dirsek ve sırtta korumaları olan bir modelden seçmiştim. O mont sayesinde esasında dört mevsim mont diye bir şey olmadığını, olsa olsa böyle bir montun yaz hariç diğer üç mevsimde kullanılabileceğini anladım. Evet açılabilir pencereye dönüşen göğüs ve kolun üst kısmında fermuarları vardı ama yazın montla terleyip bir de bu fermuarları açınca ciğerleri üşütmemek işten bile değildi. Bir yaz kullandıktan sonra bu montumu (çok sevmeme ve iyi bir Alman markası olmasına rağmen) elden çıkarttım. Ve kışa girerken yine bir Alman markası kışlık full korumalı bir uzun turing mont ve yaza girerken de belli kısımları çift kat örme file omuz dirsek ve sırt kısmı ise kevlar ve full korumalı olan aynı markanın yazlık montunu aldım. Hatta bu yazlık montumun sırtında racerlarınki gibi bir hörgüç de konulmuştu. Bu iki montumun yanı sıra Avrupa’da yaşayan abimin getirdiği bir deri bir de yazlık iki adet daha montum oluverdi birden. Böylece kendi aldığım montları en azından yaz için dolaba kaldırıp sakladım ve öncelikle bu hediye montları kullandım ki onlar da oldukça kaliteliydi. Zamanla daha çok kendi full korumalı montlarımı kullanır olduğum için hediye montları da ihtiyacı olanlara verdim. Şimdilerde bir kışlık ve bir yazlık olmak üzere iki adet montum var ve her ikisi de full korumalı.
İlk kaskımı aldıktan sonra mont arayışına girmiştim, düşüncem (bütçemi de önemsediğim için) dört mevsim bir mont alıp bu işi tek montla halletmekti. Nitekim ilk montumu göğüs ve kollarında yazın açılıp yazlık hale getirilsin diye fermuarları olan omuz dirsek ve sırtta korumaları olan bir modelden seçmiştim. O mont sayesinde esasında dört mevsim mont diye bir şey olmadığını, olsa olsa böyle bir montun yaz hariç diğer üç mevsimde kullanılabileceğini anladım. Evet açılabilir pencereye dönüşen göğüs ve kolun üst kısmında fermuarları vardı ama yazın montla terleyip bir de bu fermuarları açınca ciğerleri üşütmemek işten bile değildi. Bir yaz kullandıktan sonra bu montumu (çok sevmeme ve iyi bir Alman markası olmasına rağmen) elden çıkarttım. Ve kışa girerken yine bir Alman markası kışlık full korumalı bir uzun turing mont ve yaza girerken de belli kısımları çift kat örme file omuz dirsek ve sırt kısmı ise kevlar ve full korumalı olan aynı markanın yazlık montunu aldım. Hatta bu yazlık montumun sırtında racerlarınki gibi bir hörgüç de konulmuştu. Bu iki montumun yanı sıra Avrupa’da yaşayan abimin getirdiği bir deri bir de yazlık iki adet daha montum oluverdi birden. Böylece kendi aldığım montları en azından yaz için dolaba kaldırıp sakladım ve öncelikle bu hediye montları kullandım ki onlar da oldukça kaliteliydi. Zamanla daha çok kendi full korumalı montlarımı kullanır olduğum için hediye montları da ihtiyacı olanlara verdim. Şimdilerde bir kışlık ve bir yazlık olmak üzere iki adet montum var ve her ikisi de full korumalı.
PANTOLON
İlk motosikletimi kullanırken kış gelince kışlık montun ardından bir de kışlık aynı markanın full korumalı pantolonunu aldım, pantolon o kadar rahat ve kaliteli çıktı ki halen bu pantolonu kullanıyorum.(tabii başka bir pantolonum daha var). Kışlık motosiklet pantolonu beni o kadar rahat ettirmişti ki, keşke yazın da böyle bir pantolon giyebilsem, dizlikle uğraşmasam diyordum ama ne yazık ki en azından sık sık işe git gelde böyle bir pantolonu kullanmak çok sıkıntılıydı, çünkü bir kere iş yerimde giyinip soyunabileceğim kendime ait bir odam yoktu, ancak tuvalet kabininde ya da motosikletimi park ettiğim yerde bunu yapabilirdim ve bu da günlük kullanımda çokça zahmet, hele hele yazın terlemek anlamına geliyordu. Bu sebeple işe gitmek için kışın motosiklet pantolonumu kullanabilsem de yazın içindeki kışlık içliğini söksem bile kot pantolonun üstüne ekstra pantolon giymek sırılsıklam terlemek anlamına geliyordu. O yüzden dizlik tercih etmeye başladım hatta üç mafsallı neredeyse diz üstünden bileğe kadar inen bir dizlik aldım. Motorsuz günlerimde sattığım için o kadar pişmanım ki bu dizliği. Şimdilerde ise işe git gel için en azından yılın 3 mevsimi yanlardan fermuar ve cırtla açılıp kapatılabilen pratik bir pantolon aldım. Normal pantolonumun üzerine onu giyiyor ve işe vardığımda otoparkta bile hemen yanlarından cırtını, fermuarını açıp, çıkartıp çantama koyabiliyorum. Tatil günlerimde ise yine 3 mevsim 12 yıllık hala sapasağlam olan ilk pantolonumu giyiyorum. Zaten bu 12 yıllık dediğim pantolon ve montlarım da 6 yıl kadar motosiklete ara verdiğim ve bu arada sadece birkaç kez test motosikleti sürmek için kullanıldıklarından oldukça iyi durumdalar hala. Tabii yağmurda çokça kullanmamış olmanın da etkisi var bunda. Ayrıca belirteyim, bu ürünler hep Alman malı, bu konuda Almanların oldukça kaliteli iş çıkarttıklarına bizzat şahit oldum diyebilirim. Elden çıkarttığım diğer 3 montum da Alman markası idi ve hepsi çok kaliteli idi. Diğer markalar kötüdür anlamı çıkmasın, benim Alman markalarındaki memnuniyetimi belirtmek istedim, şüphesiz bir çok başka milletin de sağlam markaları var, hatta yerli malı motobot'umu da yazdım aşağıya.
İlk motosikletimi kullanırken kış gelince kışlık montun ardından bir de kışlık aynı markanın full korumalı pantolonunu aldım, pantolon o kadar rahat ve kaliteli çıktı ki halen bu pantolonu kullanıyorum.(tabii başka bir pantolonum daha var). Kışlık motosiklet pantolonu beni o kadar rahat ettirmişti ki, keşke yazın da böyle bir pantolon giyebilsem, dizlikle uğraşmasam diyordum ama ne yazık ki en azından sık sık işe git gelde böyle bir pantolonu kullanmak çok sıkıntılıydı, çünkü bir kere iş yerimde giyinip soyunabileceğim kendime ait bir odam yoktu, ancak tuvalet kabininde ya da motosikletimi park ettiğim yerde bunu yapabilirdim ve bu da günlük kullanımda çokça zahmet, hele hele yazın terlemek anlamına geliyordu. Bu sebeple işe gitmek için kışın motosiklet pantolonumu kullanabilsem de yazın içindeki kışlık içliğini söksem bile kot pantolonun üstüne ekstra pantolon giymek sırılsıklam terlemek anlamına geliyordu. O yüzden dizlik tercih etmeye başladım hatta üç mafsallı neredeyse diz üstünden bileğe kadar inen bir dizlik aldım. Motorsuz günlerimde sattığım için o kadar pişmanım ki bu dizliği. Şimdilerde ise işe git gel için en azından yılın 3 mevsimi yanlardan fermuar ve cırtla açılıp kapatılabilen pratik bir pantolon aldım. Normal pantolonumun üzerine onu giyiyor ve işe vardığımda otoparkta bile hemen yanlarından cırtını, fermuarını açıp, çıkartıp çantama koyabiliyorum. Tatil günlerimde ise yine 3 mevsim 12 yıllık hala sapasağlam olan ilk pantolonumu giyiyorum. Zaten bu 12 yıllık dediğim pantolon ve montlarım da 6 yıl kadar motosiklete ara verdiğim ve bu arada sadece birkaç kez test motosikleti sürmek için kullanıldıklarından oldukça iyi durumdalar hala. Tabii yağmurda çokça kullanmamış olmanın da etkisi var bunda. Ayrıca belirteyim, bu ürünler hep Alman malı, bu konuda Almanların oldukça kaliteli iş çıkarttıklarına bizzat şahit oldum diyebilirim. Elden çıkarttığım diğer 3 montum da Alman markası idi ve hepsi çok kaliteli idi. Diğer markalar kötüdür anlamı çıkmasın, benim Alman markalarındaki memnuniyetimi belirtmek istedim, şüphesiz bir çok başka milletin de sağlam markaları var, hatta yerli malı motobot'umu da yazdım aşağıya.
BOT
Pantolonla hemen hemen aynı zamanlarda bir de kışlık motosiklet botu (hatta çizmesi denebilir) aldım. Yerli malı ama oldukça iyi iş gören, korumaları olan, altı kaymaz bir bottu bu. Markasını da vereyim, o zaman henüz ilk kez Türk Malı olarak üretilen bir motosiklet botu olan Motobot. Bugün 2, hatta 3 adet botum daha var ama motobotlarımı da gündelik kısa sürüşlerde hala kullanırım, eskidiler ama koruyucu kısımları, fermuarı v.s. hala sapasağlam duruyor, altları hala kaydırmıyor. Hatta bu botlarla ilgili bir video da çekmeyi düşünüyorum bunca sene sonundaki durumlarını anlatmak için. Hani pek çok aşırı pahalı yabancı ürünlerle kıyas yapılabilsin diye düşünüyorum bu videoyu. En kısa zamanda çekip bloğa da koyacağım. İstediğinde bizim insanımızın da nasıl kaliteli iş yapabildiğinin güzel bir örneği bana göre Motobot. (Bir zamanlar Sümerbank vardı, ben yaştakiler ve bilhassa memur çocukları ile orta ve alt gelir seviyesindekiler iyi bilir, orada görüntüsü muhteşem olmasa bile acayip sağlam botlar olurdu, Motobot bu anlamda Sümerbank üretimi gibi diyebilirim.)
Pantolonla hemen hemen aynı zamanlarda bir de kışlık motosiklet botu (hatta çizmesi denebilir) aldım. Yerli malı ama oldukça iyi iş gören, korumaları olan, altı kaymaz bir bottu bu. Markasını da vereyim, o zaman henüz ilk kez Türk Malı olarak üretilen bir motosiklet botu olan Motobot. Bugün 2, hatta 3 adet botum daha var ama motobotlarımı da gündelik kısa sürüşlerde hala kullanırım, eskidiler ama koruyucu kısımları, fermuarı v.s. hala sapasağlam duruyor, altları hala kaydırmıyor. Hatta bu botlarla ilgili bir video da çekmeyi düşünüyorum bunca sene sonundaki durumlarını anlatmak için. Hani pek çok aşırı pahalı yabancı ürünlerle kıyas yapılabilsin diye düşünüyorum bu videoyu. En kısa zamanda çekip bloğa da koyacağım. İstediğinde bizim insanımızın da nasıl kaliteli iş yapabildiğinin güzel bir örneği bana göre Motobot. (Bir zamanlar Sümerbank vardı, ben yaştakiler ve bilhassa memur çocukları ile orta ve alt gelir seviyesindekiler iyi bilir, orada görüntüsü muhteşem olmasa bile acayip sağlam botlar olurdu, Motobot bu anlamda Sümerbank üretimi gibi diyebilirim.)
Motosiklete bir süre ara verdikten
sonra yeniden başladığımda yazları çokça terleten eski motosiklet botlarımı işe
git gelde kullanamayacağımı gördüm. Açık söyleyeyim kimi zaman tedbiri elden
bırakıp Temmuz, Ağustos gibi aylarda sadece spor ayakkabı ya da yazlık trekking
botu ile de işe gittim. Evet doğru değildi ama maddi imkanlarım da bot almamı
engelliyordu o ara. Sonra en azından havalar soğuduğunda giymek için oldukça
kaliteli ve kalınca bir asker postalı satın aldım, hani askere gidenler bilir, subay botu dediklerinden. Bu postallar o kadar iyi imal edilmişti ki ne su geçiriyorlar
ne de altları kayıyordu.(Tam Sümerbank üretimi gibi yine) 2 kış onları kulandım hatta pantolonun üstüne bir de
tozluk takınca soğuk ayaklarımdan giremiyordu. Yerli malı bu postallarımın da markasını gönül rahatlığıyla söylebilirim, Yeşil Kundura'dan almıştım. Mağazasında işçi postalı olarak geçiyordu. Halen gayet yeni ve sağlam duruyorlar. (Fotoda sol tarafta duran botlar) Motosiklet botu alamadığım dönemlerde güzel iş gördüler açıkçası.
Geçenlerde bir motosiklet firmasının yüzde elli indirimini görünce hemen kendime bir yazlık, bir de kışlık motosiklet botu daha aldım. Uzun zaman sonra yeniden gerçek birer motosiklet botu almış oldum böylece.
Bu arada yukarıda Sümerbank örneğini yazdım, yine yazacağım, bizim memleketimizde de istenirse kaliteli ve sağlam ürünler yapılabildiğinin güzel örneği aslında Motobot ve Yeşil Kundura. Ama ikincisi sanırım Sümerbank gibi kapandı, umarım Motobot üretimini devam ettirebilir.
Geçenlerde bir motosiklet firmasının yüzde elli indirimini görünce hemen kendime bir yazlık, bir de kışlık motosiklet botu daha aldım. Uzun zaman sonra yeniden gerçek birer motosiklet botu almış oldum böylece.
Bu arada yukarıda Sümerbank örneğini yazdım, yine yazacağım, bizim memleketimizde de istenirse kaliteli ve sağlam ürünler yapılabildiğinin güzel örneği aslında Motobot ve Yeşil Kundura. Ama ikincisi sanırım Sümerbank gibi kapandı, umarım Motobot üretimini devam ettirebilir.
ELDİVEN
Eldiveni ilk motosikletimden bu yana yaz kış kullanıyorum ve eldivensiz motosiklete nasıl binilir aklım pek almıyor. Kışın yeterince iyi bir eldiven takmazsam ellerim çatlıyor mesela, çıplak elle nasıl binilir, hem soğuk hem de rüzgarda o eller ne olur, düşünmek istemem. Yazlık, kışlık ve 3 mevsim sayılabilecek 4 adet de eldivenim var. Bu aralar yazlıkları ve deri olanları yenilemem lazım.
Eldiveni ilk motosikletimden bu yana yaz kış kullanıyorum ve eldivensiz motosiklete nasıl binilir aklım pek almıyor. Kışın yeterince iyi bir eldiven takmazsam ellerim çatlıyor mesela, çıplak elle nasıl binilir, hem soğuk hem de rüzgarda o eller ne olur, düşünmek istemem. Yazlık, kışlık ve 3 mevsim sayılabilecek 4 adet de eldivenim var. Bu aralar yazlıkları ve deri olanları yenilemem lazım.
DİĞER VÜCUT KORUMALARI(M)
Tıpkı dizlikler gibi ilk motosikletimle birlikte kışa girmeden bir de sert koruyuculu ve dört parçalı bir bellik almıştım. O gün bugündür belliksiz hiç motora binmedim, yaz kış montun altına mutlaka takarım. Hatta bir tane eskittim yenisini aldım. Belliği unutursam kendimi çıplak gibi hissediyorum motosiklet üstünde. Dizlik de öyle, yanılmıyorsam 3 ya da dört farklı marka ve model dizlik kullandım şimdiye dek.
Tıpkı dizlikler gibi ilk motosikletimle birlikte kışa girmeden bir de sert koruyuculu ve dört parçalı bir bellik almıştım. O gün bugündür belliksiz hiç motora binmedim, yaz kış montun altına mutlaka takarım. Hatta bir tane eskittim yenisini aldım. Belliği unutursam kendimi çıplak gibi hissediyorum motosiklet üstünde. Dizlik de öyle, yanılmıyorsam 3 ya da dört farklı marka ve model dizlik kullandım şimdiye dek.
Dizlik esasen daha ziyade yavaş sürüşlerde iş görebilen bir şey, uzun yolda, belli bir hız üstünde dizliğe çokça güvenmemek gerek, çünkü ilk darbeden sonra bacağınızdan kopup gitmesi kuvvetle muhtemel. Ama mesela sıkışık trafikte, aralardan geçerken dizinizin bir araca ya da bariyere değmesi gibi durumlarda güzel iş görüyor, bir iki kez bizzat deneyerek öğrendim bunu. Bu yüzden pantolon ya da dizlik, illa ki dizlerimi koruyan bir şey olmadan motosiklete binmemeye çalışıyorum.
Bugünü dek genellikle yazları ve işe git gelde kullanmak için birkaç kez dizlik aldım,
halen bir yazlık sert dizliğim, bir de nispeten serin bahar ayları için soft
uzun dizliğim var.
Son günlerde
aldığım bir başka koruyucum ise zırh. Ama o ceket gibi olanlardan değil de
montalarımın içine giyebilmek amaçlı endurocuların kullandığı göğüs ve sırt
koruyucu olan (çelik yelek gibi giyilen) zırhlardan aldım bir tane. Henüz çok
yeni ama kışlık montumla kullandım ve rahatsızlık vermedi. Bu zırhı yazın
özellikle Temmuz ve Ağustos’ta muhtemelen takamayacağım gibi ama en azından
sonbahar, kış, belki ilkbahar’da da kullanabilirim gibi görünüyor. Zira her iki
montumun içine de oluyor, üstelik altına bellik de takılabiliyor. Montuda giyince 3 mevsim full vücut korumalı sürmüş oluyorum bu sayede.
Ayrıca gece sürüşlerinde kullandığım iki adet reflektif sarı yeleğim ve iki adette reflektif kemerim olduğunu belirteyim, bunları da geceleri mutlaka giyiyorum montumun üstüne.(Bu ürünleri yapı malzemeleri mağazalarından oldukça uyguna aldığım da belirteyim.)
Kulak tıkaçsız zaten hiç kask takmadığım için yazmasam da olur sanırım.
Ayrıca gece sürüşlerinde kullandığım iki adet reflektif sarı yeleğim ve iki adette reflektif kemerim olduğunu belirteyim, bunları da geceleri mutlaka giyiyorum montumun üstüne.(Bu ürünleri yapı malzemeleri mağazalarından oldukça uyguna aldığım da belirteyim.)
Kulak tıkaçsız zaten hiç kask takmadığım için yazmasam da olur sanırım.
GARDROBUMUN ÖZETİ
- 1 Full face kış için, 1 full face yaz için kask
- 1 kışlık, 1 yazlık full korumalı mont
- 1 yazlık, 1 kışlık motosiklet botu + 1 adet kalın asker
postalı
- 2 adet üç mevsimlik motosiklet pantolonu
- Yazlık + Kışlık 2’şer adet eldiven
- Sert ve soft 2 adet dizlik
- Bellik
- Göğüs ve sırt zırhı (enduro tarzı)
- Full korumalı şort (Bu şortu bir kaç kez dışında kullanmadım, daha ziyade korumasız normal pantolon içine giymek için almıştım, ama iş yerinde giyip çıkaracak bir yerim olmadığı için çok az kullanabildim. İş dışında da zaten genellikle koruyuculu pantolon giydiğim için maalesef çokça efektif olmadı benim için bu şort.)
- Reflektif yelek + reflektif kemer (gece sürüşlerinde motosiklet montu üstüne)
- Kulak tıkaçları. (Kask içinde konforu artırıp, kulak sağlığını korumak üzere)
- Full korumalı şort (Bu şortu bir kaç kez dışında kullanmadım, daha ziyade korumasız normal pantolon içine giymek için almıştım, ama iş yerinde giyip çıkaracak bir yerim olmadığı için çok az kullanabildim. İş dışında da zaten genellikle koruyuculu pantolon giydiğim için maalesef çokça efektif olmadı benim için bu şort.)
- Reflektif yelek + reflektif kemer (gece sürüşlerinde motosiklet montu üstüne)
- Kulak tıkaçları. (Kask içinde konforu artırıp, kulak sağlığını korumak üzere)
Kullandığım
ekipmanlar bunlardır. Bunların bazılarını ihmal ettiğim durumlar olmuyor mu?
Özellikle bazen işe giderken oluyor ama genellikle hemen hepsini mevsimine göre
kullanıyorum. Kullandığıma da çok memnunum, oldukça rahat ve güvende
hissettiriyorlar. Bu ekipmanlar sayesinde bugüne dek motosiklet yüzünden hiç
hasta olmadım. Neyse ki büyük bir kaza da yapmadım, hiç bir zaman yapıp denemek zorunda da
kalmam umarım.
GERÇEK EKİPMAN BEYNİMİZ, EĞİTİM VE TECRÜBEMİZDİR.
Tüm bunları
kullanmadan motosiklet sürmemeye çalışıyorum, ama en başta söylemem gerekeni en
sonda söyleyeyim, ben daha ilk motosikletimi almadan, başta Motosiklet Teorisi kitabı olmak
üzere pek çok teorik eğitim aldım ve okumalar yaptım. Sonrasında Honda
Motosiklet Eğitimi başta olmak üzere sürüş eğitimleri aldım. Halen de
mevcuttaki motosiklet kitaplarının hemen hepsini edinip okuyor, fırsat buldukça
kapalı alanlarda pratik ediyorum. Defansif sürüş denilen tarzda kullanmaya
çalışıyorum. Yolun izin verdiği kadar risk alıp, gereksiz hiçbir riske
girmiyorum.
Kısaca motosiklet sürüşünün önemli bir kısmının mental
düzeyde olduğunu kavramaya çalışarak sürüş yapmayı deniyorum. Ve bugüne kadar
da bunun pek çok yararını gördüm, görüyorum.
Kendime çok iyi bir sürücü diyemem, ben de hala öğreniyor,
kendimi geliştiriyorum, ama en azından hem full ekipmanla sürmeye çalışıyorum,
hem de kendimin ve motosikletimin limitlerini bilerek sürmeyi deniyorum.
Üstelik bunları yapmadan motosiklete binmenin de çok tatsız, keyifsiz olduğunu
düşünüyorum. Ve bir kez daha hatırlatayım eğitim sürücünün kaskosudur.
İmkanlarınız dahilinde eğitim almaya çalışın. Ve yaz ya da kış ekipmanlarınızı
giymeden motosikletin selesine oturmayın.
Velhasılı kelam, motosiklete ekipmanlarımız olmadan binmeyelim ama gerçek ekipmanın beynimiz, eğitimimiz ve tecrübelerimiz olduğunu da unutmayalım. Eğitimimizi, bilgi ve deneyimimizi artırmadan gereksiz riskleri üstlenmeyelim ki, hayatta kalıp, hep motosiklete binebilelim...
Velhasılı kelam, motosiklete ekipmanlarımız olmadan binmeyelim ama gerçek ekipmanın beynimiz, eğitimimiz ve tecrübelerimiz olduğunu da unutmayalım. Eğitimimizi, bilgi ve deneyimimizi artırmadan gereksiz riskleri üstlenmeyelim ki, hayatta kalıp, hep motosiklete binebilelim...
Herkese keyifli ve sağlıklı sürüşler.
Nice yollara!
NOT: Konu ile ilgili şu başlıkları da okumayanlara tavsiye
edeyim:
https://mymotorcycleexperience.blogspot.com/2016/05/motosiklete-yeni-baslayanlara.html
NOT 2: Belirtmeden edemedim, neticede motosiklet giyim ve ekipmanlarını edinmek de tıpkı motosikletin marka ve modeline göre oldukça maddi külfeti olan bir şey. Açıkçası ben imkanlarım dahilindeki en iyi ekipmanları almaya çalışıyorum, tıpkı motosiklet seçimimde de yaptığım gibi. Ama imkanlarımın çokça kısıtlı olduğu dönemlerde de en azından bana en iyi korumayı ve sağlıklı sürüşü yaptıracak şeyleri giymeye çalışıyorum, mesela bot alacak bütçem yokken gidip üst kalite bir subay postalı almak gibi ya da çelik uçlu, altı kaymaz taban bir kauçuk çizmeyi yağmurda kullanmak gibi. Yoksa tabii ki bu ekipmanları edinmek için maddi imkanlar gerektiğinin farkındayım, zaten ve maalesef memleketimizde ortalama bir motosiklete binebilmek belli bir maddi imkanın üzerinde olmanızı gerektiriyor. Ki bu hobi amaçlı bisiklet kullanımı için bile geçerli. Ama dediğim gibi ekipman olsun, eğitim olsun, her zaman belli bir ölçüye kadar size fayda sağlayacak ekonomik imkanlar yaratabilirsiniz. Açıkçası ben de ekonomik olarak orta - alt düzey kullanıcılardan sayılabilirim, öyle devasa imkanlarım yok, zaten bloğu takip edenler az çok bunu anlamış olmalılar.
NOT 2: Belirtmeden edemedim, neticede motosiklet giyim ve ekipmanlarını edinmek de tıpkı motosikletin marka ve modeline göre oldukça maddi külfeti olan bir şey. Açıkçası ben imkanlarım dahilindeki en iyi ekipmanları almaya çalışıyorum, tıpkı motosiklet seçimimde de yaptığım gibi. Ama imkanlarımın çokça kısıtlı olduğu dönemlerde de en azından bana en iyi korumayı ve sağlıklı sürüşü yaptıracak şeyleri giymeye çalışıyorum, mesela bot alacak bütçem yokken gidip üst kalite bir subay postalı almak gibi ya da çelik uçlu, altı kaymaz taban bir kauçuk çizmeyi yağmurda kullanmak gibi. Yoksa tabii ki bu ekipmanları edinmek için maddi imkanlar gerektiğinin farkındayım, zaten ve maalesef memleketimizde ortalama bir motosiklete binebilmek belli bir maddi imkanın üzerinde olmanızı gerektiriyor. Ki bu hobi amaçlı bisiklet kullanımı için bile geçerli. Ama dediğim gibi ekipman olsun, eğitim olsun, her zaman belli bir ölçüye kadar size fayda sağlayacak ekonomik imkanlar yaratabilirsiniz. Açıkçası ben de ekonomik olarak orta - alt düzey kullanıcılardan sayılabilirim, öyle devasa imkanlarım yok, zaten bloğu takip edenler az çok bunu anlamış olmalılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İlginize teşekkürler!