Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


25 Eylül 2010 Cumartesi

Motosiklet Kitaplığı


Daha önce derleyip çeşitli motosiklet sitelerinde yayınladığım Türkçe Yayınlanmış Motosiklet Ve İçinden Motosiklet Geçen Kitapları, buraya da aktarıyorum. Kitapların motosiklet eğitimi ve motosikletle yapılan gezileri kapsayanlarını arandığında kolayca bulunabilmesi için blogun baş sayfasındaki ilgili başlığa da aktaracağım.  Şüphesiz bu liste benim bulabildiklerimden ibarettir, yeni kitaplar yakaladıkça listeyi tazelemeye çalışacağım.

Umuyorum motosikletten ayrı kaldığınız dönemlerde sizi motosiklet tutkunuzdan ayırmayacaktır bu tür kitaplar. Keyifli okumalar!

NOT: Yıllardır buraya kitap isimleri, videoları koymaya çalışıyorum. Zaman zaman kaynak gösterilmeden - neredeyse benim şahsi yorumlarıma kadar - yazının tamamını alıp, başka mecralarda, sanki kendi ürünüymüş gibi kullananlara tanık oluyorum. Emeğe saygı adına ismimi dahi zikretme gereği görmeyenler, en azından kaynak şu blog, şu linktir, şu kişidir diye bir link, bir isim koysunlar bana bu da yeter. Yoksa yapılan gerçekten kolaycılık ve beleşçilik oluyor, yapmayın.



Motosiklet El Kitabı - Rahmi Barutçu
Turing Yayınları


Bu kitap bloğumuzda da bahsini ettiğimiz Turing'in Motosiklet Eğitimlerinin özeti sayılır.
Motosiklet Eğitmeni Rahmi Barutçu tarafından verilen Turing'in temel motosiklet eğitim seminerlerinin kitaplaştırılmış hali de denilebilir ama açıkçası içeriği o eğitimden daha dolu geldi bana.
Rahmi hoca hazırlamış kitabı da. İşin en güzel tarafı ise kitabı Turing'den mail yazarak ücretsiz olarak edinebiliyorsunuz. Ben arkadaşlarıma da vermek maksatlı bir kaç tane istemiştim ve ücretsiz olarak elime ulaştırdı Turing. Bu konuda Turing'i (Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu) bir kez daha kutluyorum. Motosikletçiler için bir otomobil kurumunun yaptığı iş takdire şayan doğrusu. Motosiklet federasyonu da dahil hiç bir kurum ya da kuruluştan böyle bir girişim görmedik henüz. (Bedava kask ve reflektif yelek dağıttıkları ücretsiz eğitimleri de tekrar hatırlatayım bu vesile ile)

Kitapta ise motosiklete yeni başlamış ya da başlamak üzere olanlara temel cevaplar verebilecek konular anlatılıyor, gerçekten de bir el kitabı niteliğinde hazırlamış Rahmi barutçu bu kitabı.

Kitapla ilgili amatör videomuz:





Nasıl Daha İyi Bir Motosiklet Sürücüsü Olunur? - OMMRiders
(Bu kitabın görselini bulamadım.)
İçerik OMM'den yine: İleri sürücü testi'ne hazırlananlar için bir başvuru kaynağı ve IAM temsilcilerinin verdiği uzman tavsiyelerine ilave bir rehber niteliğindedir. Kitabın içindeki bazı başlıklar: Sürüşe hazırlık, ileri sürüşün temel prensipleri, sürüş teknikleri iş başında



Motosiklette Tam Kontrol - Norsk Motorcykkel Union (Norveç Motosiklet Birliği)
OMMRiders yayını

Kitabın OMMriders sitesindeki tanıtımından:
Motosiklet sürücüleri olarak, sadece koruyucu kasası olmayan zorlu bir makinenin üstesinden gelmemiz yetmez. Bizler o kadar savunmasızız ki, aynı zamanda diğer sürücülerin hata ve yanlışlarının da sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Bu yüzden, birçok motosiklet örgütü motosikletçilerin tüm sürücüler arasında en elit topluluk haline gelmesi gerektiğini savunur.
Güvenli sürüşün tek koşulu hassas bir sürüş tekniğinde ustalaşmaktır. Bir motosiklet sürücüsü motoru yönlendirebilmeli, fren yapabilmeli ve ivmelenebilmelidir – bunlar motosiklet üzerinde yapılabilen yegane üç şeydir. Ayrıca bu kitabın da ilk bölümünün konusudur.
Ancak, iyi bir sürüş tekniği güvenli bir motosikletçi olmak için yeterli değildir. Sürüş tekniği sadece yolda sürekli yapmanız gereken taktiksel ve operasyonel tercihleri uygulayacağınız bir araçtır.
Doğru tercihleri yapabilmek için, stratejiler ve iyi bir öz farkındalık yoluyla temel trafik algısına sahip olunmalıdır. Araştırmalardan biliyoruz ki, biraz deneyim kazandıkça yanlış kararlar alma riski çarpıcı biçimde azalır, bu nedenle kitabın ikinci bölümünde deneyimli motosikletçilerin yol, trafik, motosikletler, ekipman ve aksesuarlar hakkında bildiği bir çok şeyi bir araya getirdik.
Gerçek deneyimi bir kitabı okuyarak elde etmek zordur, ancak muhtemelen bu yolda nitelikli bazı tavsiyeler almanıza yardımcı olur. Motosiklet Tam Kontrol her ne kadar öncelikle her yaştan yeni motosikletçiler için hazırlanmışsa da, deneyimli sürücülerin de bu kitaptan faydalanabileceğine inanıyoruz. Motosiklette Tam Kontrol motosikletçiler tarafından motosikletçiler için yazıldı.





Motosiklet - Steven E.Alfrod - Suzanne Ferris
Optimist yayınları

Bir başka yeni kitap daha. kitabı idefix.com'da tesadüfen gördüm yeni çıkan kitaplar arasında ve hemen buraya aktardım. Bugün iki tane güzel haber motosiklet kitapları adına. Ben biraz daha araştırayım belki bi yenisini daha eklerim kitaplığa. Alıp okumadığım için yine aşağıya sadece tanıtım bültenini aktarıyorum. En kısa zamanda okuduğumda detaylı (belki de yeni başlık açıp) yazarım.

Edit: Kitabı edindim, henüz okumadım ama bir nevi motosiklet ansiklopedisi desem yanlış olmaz sanırım, başlangıcından bugüne motosikletle ilgili, resimli pek çok bilgi mevcut, Indian'ın'dan Harley'ine, motosiklet filmlerine kadar bir sürü bilgi. İlk izlenimim, her motosiklet tutkununun kitaplığında bulunması gereken bir kitap.

Motosiklet tehlikeli, heyecan verici, gürültülü, çevreci, seksi, tehditkâr ve kârlıdır. Paranızı yiyen bir deliktir. Kadınlar için iyidir. Canına susamışlar için karşı konulamazdır. Baştan çıkarıcıdır. İticidir. Güvenilir bir ulaşım aracıdır. Dibinden yağ akan bir krom yığınıdır. Can dostunuzdur. Komşularınızı sinirlendiren bir şeydir. Bir vatandaş olarak özgürlüğünüzün ifadesidir. Bir sigorta rizikosu olarak haklarınızı aşmanın yoludur. Mükemmel taşıttır. Japonların Batı ekonomilerine yönelik bir tehdididir. Teknolojiyle estetiğin ideal birlikteliğidir. İnsanın sürüş becerilerinin sınırlarını zorlayan bir sınavdır. Delikanlılar için bir oyuncak, bir savaş makinesi, hafta sonları haydut rolüne bürünmek isteyen dişçiler için bir makine, satın alıp keyfinize göre modifiye edebileceğiniz bir eşya, zenginler için satın alınabilir bir "bireysellik", "akıllı ulaşım sistemleri"nin geliştirilmesi önünde engel oluşturan köhne bir vasıta, yüksek yakıt maliyetlerini alt etmenin bir yolu, hanımların kabul edilmediği bir ortamda erkeklerle vakit geçirme vesilesidir. 

Motosiklet, kültürel bir öneme sahip, tarih, teknoloji, mühendislik, tüketimcilik, psikoloji, estetik, cinsiyet ve cinsellik konularıyla iç içe geçmiş bir araçtır. Sosyal ve kültürel ilişkilerin ortak kümesi, sürücü için bir kimlik enstrümanı, bir popüler kültür ikonu ve başlı başına bir estetik obje olan motosikletler hakkında bilmek isteyeceğiniz her şey Steven Alford ve Suzanne Ferriss tarafından hünerle kaleme alındı. 
(Tanıtım Bülteninden)




Motosikletçinin El Kitabı - Sürüş Becerileri - Mike Lindemann
NTV Yayınları


NTV Yayınlarından motosiklet adına yeni çıkan bir kitap. Sevindirici bir haber. Ülkemiz gibi hala emekleme aşamasındaki motosiklet kültürü için her çıkan kitap, her açılan eğitim kurumu sevindirici haber. Bundan böyle yeni çıkan (bilhassa sürüş eğitimi üzerine olan) kitapları ön sıraya almaya karar verdim, ki sayfanın da güncellendiği belli olsun!

Açıkçası kitabı ben de henüz edinmedim, en kısa zamanda edineceğim. Bugün tesadüfen kitapçıda gördüm ve bloga ekledim. Kitapçıda kısacık incelediğim kadarıyla kısa ve öz anlatımlı ve gerçekten de el kitabı tarzında hazırlanmış bir kitaba benziyor. Tabii alıp okumadan iyi ya da kötü bi kitap diyemem. Hatta bunca kitap eksiği olan bir yerde eyvallah derim her kitaba.(Sürücüleri yanlışa yönlendirmedikçe tabii)

Edit: Bu kitabı da edindim, özellikle yeni başlayanların edinmesinde fayda var diyebilirim, deneyimli sürücülerin de hem bilgi tazelemek hem de bazı yeni bilgiler edinmek için işlerine yarayacaktır. Bol resimli ve kısa kısa anlatımlı bir kitap. Gerçekten de el kitabı gibi hazırlanmış ve madde madde bilgiler sıralanarak anlatılmış. giyim kuşamdan, güvenli sürüşe kadar pek çok bilgi var içinde.(Bir solukta okunup, ara ara da bilgi tazelemek için bakılacak cinsten bir kılavuz) Tıpkı Reşat Arbaş'ın Motosiklet Teorisi gibi, Motosiklet Eğitimi konusunda açık kapatabilecek bir kitap. Hatta bu kitap özellikle yeni başlayanlar tarafından Motosiklet Teorisi ile ardı ardına okunabilir.

Tanıtım Bülteninde yazanları aktarayım:

"Motosiklet kullanımı günümüzde özellikle metropollerde çok önemli bir ulaşım çözümü haline geliyor. Kullanıcı sayısı da gün geçtikçe artıyor. Bu doğrultuda daha bilinçli ve daha güvenli motosiklet kullanımı yani bireysel kullanım kabiliyeti ve tekniklerinin geliştirilmesi hayati öneme sahip olacak.

Bu kitap ile özellikle bireysel motosiklet kullanma kabiliyetini çok geliştirecek bir yayın kazandığımızı düşünüyorum. Uzun yıllara dayanan üst düzey kullanım deneyimleri ile gelişen motosiklet teknoloji ve tipleri göz önüne alınarak derlenmiş bu kitabın hepimize çok faydalı olacağına inanıyorum." Saffet Üçüncü

Motosiklet Sürüyorsanız Bu Kitaba İhtiyacınız Var İster yeni başlayın ister binlerce kilometre gitmiş deneyimli bir sürücü olun, Sürüş Becerileri kitabının sunduğu profesyonel ipuçları sizi bir üst seviyeye çıkaracak. 100'ü aşkın madde sayesinde yoğun trafikle nasıl baş edeceğinizi, çevre ve hava koşullarının üstesinden nasıl geleceğinizi bilecek, dünyanın çeşitli yerlerindeki sürüş rotaları için en iyi stratejileri öğrenecek, sürüşünüzü her daim güvenli ve eğlenceli kılacaksınız. Şehir içi yollardan otobanlara, pistlerden arazilere… Bu ipuçlarıyla daha deneyimli bir motosiklet sürücüsü olacaksınız!

Kitabın amatörce hazırladığımız videosu:




Motosikletsiz Asla - Ayhan Karaer
Cinius yayınları

İki Tekerlek Üzerinde Unutulmaz Bir yolculuk 
alt başlığıyla sunulmuş kitap. Yazar kendi yaptığı bir motosiklet yolculuğunu anladığım kadarıyla aynı zamanda bir içsel yolculuğa dönüştürmüş. kitap tanıtım yazısı aşağıda, orada yazanlar benim ilgimi çekti doğrusu.


İnsan tanık olduğu güzellikleri biriyle paylaşmak istiyordu. Hayatımızın, bireysel başarı ve sahiplenmeyle değil ama paylaşmakla anlamlandığını düşünüyordum. "Sevgi insanları birliğe, bencillikse yalnızlığa götürür," demişti bir dostum, haklıydı. Nereye gittiğinin önemi yoktu, önemli olan kiminle gittiğindi! Bu güzel yolculuğu daha da unutulmaz kılmak için sevgilimle yapmayı dilerdim. Fotoğraflarımda, antik kentin orta yerine onu yerleştirmek, kimsenin ulaşamadığı çiçek bahçelerinde kulağına şiirler fısıldamak, dev şelalelerin dibinde yöresel yemeklerden tattırmak isterdim. Gittiğimiz yerlere avuç avuç gül tohumu serpmek, ulu ağaçların gövdesine adımızı kazımayı değil ama serin gölgesinde, yöresel bir aşk hikayesi okumayı tercih ederdim mehtabı seyrederken… Onu motoruma alsam, iki beden, tek ruh, Anadolu'yu baştan sona turlasak, maceranın ve keşfetmenin keyfini beraberce çıkarsak ne muhteşem olurdu! Maalesef yalnızdım. Yalnızlığı bilerek seçmiştim. Bir şeylerden kaçmak için mi, yoksa bir şeylere koşmak için mi tek başımaydım? Belki her ikisi de. Bu tavşan deliğinin sonunda beni bekleyen Barış'ı şimdiden çok merak ediyordum. Yaşadığım travmanın beni bir başkasına dönüştürdüğünün farkındaydım. Zamanın silgi kullanmadan resmettiği geleceğim yavaş yavaş belirmeye başlamıştı acılı yüreğimde. Biraz daha sabretmeliydim, az daha...




Motosiklet Teorisi - Reşat "DD" ARBAŞ.

İnternet versiyonu olarak da bulunan Reşat Arbaş'ın Motosiklet Teorisi , Türkiye'de motosiklet üzerine yararlanılabilecek önemli kaynakların başında geliyor. Kitap MVT yayıncılık tarafından basılmış.

Cloud'un Notu: Reşat Arbaş, Türk Motosiklet Camiasında Donald Duck takma adıyla oldukça tanınmış bir motorcudur. Şahsen benim de motosiklete doğru bir başlangıç yapmamı sağlayan O'nun "Motosiklet Teorisi" kitabı olmuştur. Henüz bir motosiklet edinmeden bu kitabı alıp okumuştum. Özellikle motosiklete yeni başlamış ya da başlayacaklara tavsiye edilecek bir kitaptır  ve yanlış bilmiyorsam bir Türk tarafından yazılmış ilk motosiklet eğitim kitabı olma özelliği taşıyor. Bu sebeple bu konuda bir mihenk taşı denilebilir. Reşat Arbaş, yaptığı gezileri, pek çok önemli bilgiyi en büyüğünden en küçüğüne pek çok motosiklet sitesinde gönüllü olarak paylaşmış ve paylaşmaya devam etmektedir. Kendisine (taa Amerikalardan) Türkiye'de motosiklet ve motorculuk üzerine yaptığı katkılardan dolayı şahsen buradan teşekkür ediyorum. Ömrü uzun olsun!

Bu kitap için youtube kanalımızda amatörce bir video da çektik meraklısına:





Bileği Bükmek 2 - Keith Code

“… ön freni kullanmanın son derece tehlikeli olduğuna da uzun süre boyunca inanıldı. Bu tavsiye karşılıksız veriliyordu, özellikle de yeni sürücülere, genellikle de motosiklet bayilerindeki satıcılar tarafından! Bazı guruplar içinde, bu konu yüzünden yumruk yumruğa kavgaya bile girebilirdiniz. Şimdi ise tabii ki durdurma gücünün aslan payına ön frenin sahip olduğunu herkes biliyor!” diyor kitabın yazarı ve California Superbike School'un kurucusu Keth Code. Yıllardır motorcuların başucu kitaplarından biri olan Bileği Bükmek kitabının güncellenmiş hali olan Bileği Bükmek 2'yi Motorondergisi yayınlamış. Kitap özellikle bizimki gibi kısır bir motosiklet kültürü ve bu konudaki ciddi yayınların eksikliği olan bir memleket için bulunmaz bir nimet diye düşünüyorum.

Kitap hakkında motoron dergisinin kendi linkinde yeterince aydınlatıcı bilgi olduğu için ben daha fazla kelam etmeyeceğim. Ve ilk fırsatta bu kitabı edineceğim. Kanımca tıpkı motosiklet yol sanatı gibi bu kitapta bu işe gönül veren ve ciddiyetle yapmak isteyen herkesin edinmesi gereken kitaplardan, fiyatı biraz tuzlu gibi dursa da sanırım bunu düşünen motoron yayıncıları taksit imkanı da yapmışlar.

Cloud'un Notu: Bu kitap, hani "Bir kitap okudum hayatım değişti" derler ya, motosiklet sürüşü anlamında tam öyle bir kitap. Hem doğru sanılan pek çok yanlışı gösteriyor, hem de başımızı en çok derde sokan "kurtulma reaksiyonu" denen belaları birer birer deşifre ediyor. Keith Code'un bu kitabı için ecnebiler "virajların kutsal kitabı" diyorlar. Mutlaka okuyun derim. Hatta sürüşünüzü geliştirmek istiyorsanız ilk okumanız gereken kitaplardan biri diyebilirim rahatlıkla.

Bu arada bu kitaptan yola çıkılarak hem de Keith Code'un sunduğu "Bileğin Dansı" adlı bir belgesel yapılmış, youtube gibi platformlarda türkçe altyazılı olarak mevcut, onu da mutlaka izleyin derim. Ben izledikten sonra kitabı okudum, ardından belgeseli bir kez daha izledim, bilgiler epeyce pekişiyor açıkçası.







Motosiklete Dair - Honda Türkiye



Honda Türkiye'nin hazırladığı kitap, motosiklete dair bilgi ve beceriyi artırmaya yönelik bir kaynak. Honda yetkili satıcılarında ve bazı büyük kitapçılarda bulunabilir.





Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı - Robert M.PIRSIG


Motosiklet Üzerine belki de en felsefik kitap.  Aslında içinde motosiklet de olan bir felsefe kitabı demek daha doğru olur Pirsig'in kitabı için.

Kitapla ilgili wikipedi'deki madde:
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı: Değerlerin Sorgulanması (Zen and the Art of Motorcycle Maintenance: An Inquiry into Values), ABD'li felsefeci Robert M. Pirsig'in 1974 yılında yayımlanmış olan bir kitabı ve Nitelik Metafiziği'ni konu eden ilk metinlerden biridir. Kitabın ismi, 1953'te yayımlanan ve Eugen Herrigel imzalı Okçuluk Sanatında Zen isimli bir başka kitabın başlığı üzerinde bir kelime oyununa dayalıdır. Otobiyografik roman formunda yazılan Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, ABD'nin bir ucundan diğerine yapılan on yedi günlük bir yolculuğu anlatmakta ve bu yolculuk esnasında çeşitli karakterlerle yapılan konuşmalara yer vermektedir.

Felsefi bir deneme olarak da değerlendirilebilecek bu romanda, yazar Robert M. Pirsig Nitelik (yazar bu olguyu özellikle büyük harfle yazmaktadır) kavramının anlamı üzerinde fikirler yürütmektedir.

Cloud'un Notu: Kitap Türkiye'de Ayrıntı Yayınları tarafından basılmış. Ancak kitabın yeni baskısı bulunmuyor, ben de internet üzerinden sipariş verip sahip olmuştum. Tekrar uyarayım aslında bu bir motosiklet kitabı değil, motosikletle yapılan bir yolculuğu anlatan bir felsefe kitabı.
Not'a edit: Kitabın yeni baskısı geçtiğimiz günlerde yayınlandı meraklısına duyurulur.(11.07.2013)

GÜNCEL: Robert Maynard Pirsig, 24 Nisan 2017 günü hayatını kaybetmiş. Ustanın anısına saygıyla bir başlık açmıştım. Link şu: Robert M.Pirsig Anısına Saygıyla (1928 - 2017)


                                             Kitapla ilgili amatörce çektiğimiz video:



Cehennem Meleği (Hell's Angel) - Ralph Sonny Barger

ALTIKIRKBEŞ YAYINLARI / Ecnebi Dizisi


Kitabın yazarının katılmasıyla bir Amerikan efsanesine dönüşecek olan Cehennem Melekleri Motorsiklet Kulübünün gerçek hikayesi, biraz da Amerikanın Kötü çocuklarının hikayesidir.

'Çoğumuz liseyi bırakmış, yirmilerinin başlarında birbirine sürtecek iki beş sentliği olmayan gençlerdik. Arkaşlarımızın garajlarında yaşıyorduk, sahip olduğumuz tek şey sırtımızdaki giysiler ve bacaklarımızın arasındaki motorlardı.'

Efsanenin doğduğu yıllar müziğin, rock'un roll'un ve uyuşturucunun yıllarıydı. Bu kötü çocukların efsanesinde farklı olarak silahlar, mahkeme salonları, hapishane hücreleri ve rüzgarla konuşan insanlar vardı.

'Bu Sharon'la ilk buluşmamdı ve bildik şeyler oldu: bir silah alımı ve seconal aşırı dozu.' 'Ginsberg'i ve onun tuhaf siirlerini biliyordum ama yine de sakallı bir yahudinin oturma odamda meditasyon yapıp, şarkı söylemesini görmek biraz tuhaftı. Sonra bira ve otları çıkarttık ve Bob Dylan'ın, herif şarkı söylemeyi beceremese de, hiç de fena olmayan şarkılarını dinledik.'

 Cloud'un Notu: Şayet MC'ler (Motorcycle Club) ilginizi çekiyorsa MC'lerin, yani %1'lerin ortaya çıkışına sebebiyet veren kulübün, Hell's Angels'ın (yani halen dünyada en çok üyesi bulunan motosiklet kulübünün) hikayesi de ilginizi çekebilir.



                                        Kitapla ilgili amatörce çektiğimiz video burada:





Motosiklet Günlükleri - Ernesto Che Guevara
Everest Yayınları / Güncel Kitaplar Dizisi




Cloud'un Notu: İşte bir devrimcinin gençliğinden motosiklete dair günlüğü. Che'nin arkadaşıyla birlikte motosiklet ile yaptığı Güney Amerika gezisi sonrası devrimci ruhunun geliştiği söylenir.

Arka kapaktan:
"Bu kitap, Che'nin 23 yaşında Alberto Granado'yla birlikte bir motosikletle çıktığı ilk Güney Amerika yolculuğunda tuttuğu günlüklerden oluşmaktadır. Che'nin derdi Amerika'yı keşfetmekti bir bakıma. Nitekim içindeki çağrıya uymamazlık edemeyip, üniversite eğitimini, ailesini, hatta ilk aşkı Chicniya'yı geride bırakarak yollara vurmuştu kendini.


Çeşitli ülkeleri dolaştıkça ve özellikle cüzamlıların bulunduğu hastaneleri ziyaret ettikçe, gözlerinin önündeki tablo netleşmeye başlamıştı: Hem tüm insanlığı ikiye ayıran muazzam bölünme gerçekleştiğinde halkın yanında saf tutmaya karar veriyor, hem de tüm Amerika kıtasını Yankiler dışında bir melez ırka ait sayıyordu. Kadehini Birleşik Amerika için kaldıran bir Amerikalı!

'Lanetli' insanlar tüm burjuvalardan çok daha yakındı bu sergüzeşte. Cüzamlıların Cehe'yi ve Alberto'yu sevmelerinin nedeni, bu iki kafadarın onlarla çekinmeden sohbet etmeleri, dertlerini dinlemeleri ve futbol oynamalarıydı mesela. Biz de bu arada Che'nin Albert Camus'yle ortak bir noktasını da keşfediyorduk: ikisi de kaleciydi.

Dolayısıyla bu kitap, sonu bir gerilla mücadelesine varan ve Küba Devrimi'ne giden bir serüvencinin ağzından anlatılmış bir yol hikâyesidir aynı zamanda."







Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi - Nasuh Mahruki

Yapı Kredi Yayınları / Edebiyat Dizisi

Bizden bir isim daha, Kar Leoparı lakaplı dünya çapında bilinen dağcımız Nasuh Mahruki'nin motosiklet ile İstanbul - Katmandu yolculuğunu anlattığı kitabı.



Arka kapaktan:
17 Mayıs 1995'te dünyanın en yüksek tepesi olan Everest Dağı'nın (Chomolungma) zirvesine (8848 m) tırmanarak, 'Everest zirvesine çıkan ilk Türk ve İlk Müslüman' unvanını alan dünyaca ünlü dağcı Nasuh Mahruki sayısız başarılı tırmanışa imza attı. Gezi ve tırmanışlarıyla ilgili gözlem ve anılarını da Bir Dağcının Güncesi, Everest'te İlk Türk - Chomolungma, Bir Halalin Peşinde - Yedi Zirveler' adlı kitaplarda topladı. Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi, Mahruki'nin uzun yıllar hayalini kurduğu overland (karadan) Doğu yolculuğunun öyküsü.

Nasuh Mahruki, Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi'nde motosikletle İstanbul'dan yola çıkıp Katmandu'ya gidişini; Tibet'te bir ay süren ekspedisyonla, 28 Eylül (1997) günü, dünyanın altıncı yüksek dağı olan Cho Oyu'nun (8201 m.) zirvesine gerçekleştirdiği Türkiye'nin en yüksek solo tırmanışını; ve Nepal, Sıkkım, Hindistan, Pakistan ve İran'ı geride bırakarak tekrar İstanbul'a dönüşünü anlatıyor.





Küba'yı Keşfederken
Motosikletle Egzotik Bir Küba Gezisi - Christopher P. Baker
Saga Yayınları / Yayınevi Genel Dizisi

Tanıtım yazısından:
"İster başkent Havana'nın zarif bulvarlarında olsun ister Küba'nın okyanus dalgalarıyla yıkanan köy yollarında, yazar Chtistopher Baker'ın 1000cc'lik motoru sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda özgür bir ruhtu. Ateş kırmızısı motoruyla Küba yollarında üç ay dolaşan Baker, yaşadığı bu romantik macerayı mükemmel bir kitaba dönüştürmüş. Öyküsü, kozmopolit Havanalılardan çiftçi ve balıkçılara uzanan geniş bir toplumsal kesit sunarak, yüzyıllardır gezginleri cezbeden neşeli bir atmosferi yakalıyor. Yoksulluğun, siyasi belirsizliklerin, acı dolu bir geçiş sürecinin izlerini taşıyan bu güzel adanın zengin mirasını keşfediyor. Ve ateşki cennette gezgin bir şövalye gibi, Baker'ın gittiği her yerde nasıl güzel kadınlar bulduğunu anlatıyor. Duyarlı, espirili ve şaşırtıcı derecede samimi tesadüfle harmanlanan "Küba'yı Keşfederken" sizi uzun süre unutamayacağınız bir yolculuğa götürüyor. Uzaklardaki bu ezgotik ülkeye ve onun sıcakkanlı insanlarına mükemmel bir bakış sunuyor.

National Geopraphic Uzmanları Tarafından Seçilmiş Tüm Zamanların En Heyecan Verici Keşif Öyküleri"






Motosiklet Yol Sanatı - OMM Association

Cloud'un Notu: OMM sitesine girerseniz kitabı oradan almak mümkün. Kitap İngiliz Motosikletli Polislerinin Motosiklet Sürüş Eğitimi için hazırlanmış ve halen kullanılıyor. Hep sözü edilen sistemin ne menem bir şey olduğunu anlamak ve sürüşünüzü geliştirmek için oldukça ciddi bir kaynak. Benim Türkiye'de şimdiye kadar rastladığım ve okuduğum en bilimsel kaynak diyebilirim rahatlıkla.











Bu kitap hakkında amatörce çektiğimiz videomuz:








Tam Hakimiyet / Yüksek Performanslı Sürüş Teknikleri - OMM Association

Tıpkı Motosiklet Yol Sanatı gibi, Tam Hakimiyet kitabını da OMM sitesine girip mail yoluyla adresinize istek yapmanız mümkün. Şu an için her iki kitapta sadece bu yolla edinilebiliyor.

Cloud'un Notu: Motosikleti sadece bir taşıt değil sportif bir araç ve aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak da görüyorsanız OMM tarafından sunulan her iki kitabı da edinmenizi salık veririm. Hatta imkanınız varsa OMM'nin her iki kitapta anlatılanları da kapsayan ileri sürüş eğitimlerine de katılın.












Kuzey Afrika'dan Portekiz'e, Oradan Eve - Hasan Safkan


Bir diğer kitap, daha doğrusu fanzin mi demeli bilmiyorum ama Hasan Safkan adlı vefat etmiş (kendisi motosiklet yüzünden değil bir hastalıktan vefat etmiş genç yaşta) bir motorcunun seyahatinin hatıratı ya da notları diyebilirim. Ben de ikiteker sitesinde bir arkadaşın açtığı başlık sayesinde edindim.

Bu kitabı da internet versiyonunu, daha doğrusu e-kitap gibi Safkan'ın bir arkadaşının kendi sitesinde scan ederek motorcuların hizmetine sunduğu şekliyle indirip okumanız mümkün. Aynı zamanda blogun baş sayfasındaki kitaplar bölümünde de linkler mevcut.

Cloud'un Notu: Ben okuduğumda Hasan Safkan'ı, içimden o yıllarda yaptığı bu seyahat için tebrik ettim. Henüz motorculuğu bırakın, doğru düzgün motosikletin olmadığı dönemlerde O, cesareti ve motosikletiyle yollardaymış. Toprağı bol olsun. Bilmediğimiz ne cevherler var bu topraklarda. Kendisi aynı zamanda ödüllü bir heykeltraşmış.


Onun kitabının linki için aşağıya müracaat:


http://www.zorcan.net/shared/hasan_safkan.pdf





Motosiklet Hayattır - Murat Z. Özbilgi
MotorON Dergisi Yayınları


MotorON Dergisi yazarı, Superevariders Motosiklet Kulübünün Lazy Rider lakaplı üyesi Muraz Z. Özbilgi'nin Motosiklet Üzerine Kaleme aldığı yazılarından oluşan kitaba, motosiklet üzerine yazılmış denemeler hatta güzellemeler de diyebiliriz.

Cloud'un Notu: LazyRider'ı kısa da olsa bir toplantıda tanıma fırsatı buldum. Kendisi son derece alçak gönüllü bir insan. Tıpkı yazılarındaki gibi konuşma tarzı da içindeki yazarlık kumaşının ip uçlarını veriyor. Motosiklet Hayattır'da şairane bir üslupla yazılmış motosikletli denemeler ve hikayeler bulacaksınız.









Motosiklet Üstünde Hayat Kurtaran 100 Strateji - Cem Batırbaygil
MotorON Dergisi Yayınları

Bir başka MotorON Dergisi Yayını ise Cem Batırbaygil'den.
Kitabın MotorON web sitesindeki tanıtım yazısını aşağıya aynen alıntılıyorum.

"Bu kitabın tek amacı var motosiklet üstünde güvenli sürüşler yapmanı sağlamak. Bu kitapta Motosiklet üzerinde nasıl duracağını, dizini yere nasıl değdireceğini, ona nasıl hükmedeceğini değil, tehlike karşısında nasıl hareket edeceğini ve tehlikeyi sezmenin nasıl olanaklı olduğunu öğreneceksin."

Nasıl alıp okumaya değer değil mi?








İki Teker Öyküleri - Turgay Avcı
MotorON

Bir başka MotorON yazarı Turgay Avcı'dan Yaptığı motosiklet gezilerini anlattığı bir kitap.

MotorON sitesindeki tanıtım yazısı:
Dergimizden de tanıdık gelecek bu isim size. Turgay Avcı. 1970 doğumlu. Motosiklet tutkusunu uzun seyahatler yaparak daha da perçinleyen uslanmaz bir gezgin. İki Teker Öyküleri adını verdiği bu yeni kitabıyla siz motosiklet tutkunlarının kütüphanelerinde yerini almaya hazır. 320 sayfalık bu kitapta gezdiği gördüğü yerlerin resimli, haritalı ve ayrıntılı anlatımlarını en keyifli şekilde okuyucusuyla paylaşıyor. 

Bu kitabı da diğer ikisi gibi MotorOn web sitesinden edinebilirsiniz.










Buyrun size bir de motosiklet üzerine bir çocuk kitabı.

Kırmızı Motosiklet - Filiz Tosyalı
Bu Yayınevi / Ödüllü Romanlar Dizisi

Kitaptan:
Pendik'in üst taraflarından ilk kez geçiyorlardı. 2 km boyunca askeri araçtan başka bir şey çıkmadı önlerine. Yaklaştıkça daha uzaklara kaçan bir binayı arıyarlardı. Yol iyice daralıyordu. Hep genişlemesi beklenirken biraz daha daralıyor, bozuluyordu.
Emir'in bir eli arabanın arkasındaki küçücük motosikletteydi. Büyük bir insan için küçücük, ama on yaşında, henüz ilkokulu bitirmiş bir çocuk için kocaman bir siyah aynalarıyla kırmızı, güzel bir motosiklet. Sağında ve solunda, görüşünü sağlayacak siyah aynalarıyla kırmızı, güzel bir motosiklet. Çocuk ruhunu bir salıncakla yükselterek bulutlara kadar çıkarıp, inişe geçiyor gibi coşturuyordu. "Bu benim motorum... Artık benim de bir motorum var." diye düşündü Emir. "Ah! Bir de okula başlasam...."








Kırmızı Motosiklet 2 - Filiz Tosyalı
Bu Yayınevi

İlk kitabın devamı niteliğinde ikinci kitap da yayınlanmış.










Motosiklet Niçin Çalışmıyor?  - David West
Optimist Yayın Dağıtım / Niçin Çalışmıyor Dizisi


Bir başka motosiklet çocuk kitabı daha.

Tanıtım Yazısından:
 
Kontağı açıp marşa bastığınızda motosikletin çalışması gerekir. Ama hayattaki birçok şey gibi bu da olmaz! Tarık ile Şeyda büyükbabalarının motosikletini yeniden çalıştırmak için uğraşırken onların çabalarına siz de katılın ve bu arada makine bilimini ve motosikletin nasıl çalıştığını keşfedin.

 Ne yazık ki kitabı piyasada bulamayabilirsiniz, pek çok yerde tükenmiş durumda.









Altın Motosiklet Çetesi - Jack Canfield / Willam Gladstone

 Butik Yayınları / Kişisel Gelişim Dizisi


Cloud'un Notu: Sonunda motosikletle kişisel gelişimi ve kuantumu da bir araya getiren bir kitap girmiş güzel Türkçemize. Ben şahsen kişisel gelişim kitaplarından pek hazzetmesem de sizin ilginizi çekebilir. Hem burada amaç içinde bi şekilde motosiklete bulaşılmış kitapların da listelenmesi değil mi canım. Buyrun.

Tanıtım Bülteninden
Kendinize neden Duünya gezegeninde olduğunuzu sordunuz mu? Ve yaşamınızın nihai amacının ne olabileceğini? Jack Canfield kendine bu soruyu sordu ve kısmen 'Altın Motosiklet Çetesinin' bir üyesi olduğunu anlatan bir vizyonla, şaşırtıcı bir yanıta ulaştı. Bu, niyeti eğlenmek, ama aynı zamanda insanlığın refahı için önemli katkılarda bulunmak olan bir çeteydi. Bu kitaptaki gizem ve serüven, hepimizin gerçek gidişatını seçme yolunda bir kuantum sıçrayışı yapabilmesi için harika bir fırsata sahip olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu yolda, gerçekten kim olduğumuzun farkına varmanın yaşatacağı mutluluğu da tecrübe edeceğiz. Belki de, bu yolculukta Jack'e eşlik ederken... siz de Altın Motosiklet Çetesi'nin bir üyesi olduğunuzu fark edeceksiniz! O yüzden hayatınızın serüvenine hazır olun!







Motosiklet Üzerinde Aşk - Ali Rıza Arıcan

 Gürer Yayınları / Öykü

Tanıtım Bülteni:
Vietnam'da yaşayan insanları konu eden öykülerinde, Budacı rahiplerin sömürülerini, çarpıtılmış din ve Tanrı kavramını, toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışını, kör inançlarla kafası karıştırılmış, toplumun dayattığı kalıplara hapsedilmiş insanları ölçülü bir mizahla eleştiriyor. Arıcan akıcı diliyle, Uzakdoğu insanına ilişkin gözlemlerini ince ayrıntılarıyla aktarıyor okura. Her öyküde içinde yaşadığımız toplumla da benzerlikler bulacaksınız. Ali Rıza Arıcan'ın öyküleri sadece Vietnam'ın değil, tüm az gelişmiş ülkelerin aynası sanki.

Cloud'un Notu: Vietnam'da yaşayan bir yazarın kaleminden çıkmış Vietnam öyküleri olduğuna göre ve uzakdoğudaki özellikle küçük cc motosiklet kullanımının yaygınlığı malum olduğuna göre, bu kitaptaki öykülerde motosikletin bi yerlerde karşımıza çıkacağı kesin gibi.






Sana Sarılırsam Korkma - Fulvio ERVAS

 Pegasus yayınları


Cloud'un Notu: Yeni keşfettiğim bir başka içinden motosiklet geçen kitap, henüz ben de okumadım ama konu hayli ilginç ve gerçek bir hikaye, en kısa zamanda okuyacağım. Kitabı okuyunca notu güncelleyeceğim söz.

Kitaptan:
Otizmin esiri Andrea ile oğlu uğruna savaşan, yılmayan ve hayal kurmayı bırakmayan bir şövalye olan babası Franco’nun gerçek hikâyesi…
Andrea otistik bir genç. Ne zaman başlayacağı bilinemeyen bir fırtına gibi. Parmak uçlarında yürüyor. Nesneleri büyük bir titizlikle sıralıyor. Birini tanımak istediğinde sarılıp karnına dokunuyor. İnsanlardan uzak, paralel bir evrende yaşayan Andrea hastalığının esiri ve babası Franco da oğlu uğruna savaşan bir şövalye, yılmayan ve hayal kurmayı bırakmayan bir şövalye…
Yıllarca modern, deneysel ve alternatif tıp yöntemlerinin hepsini denediler. Şimdi farklı bir yolculuğa çıkıyorlar. Ne pusulaları var ne de yol haritaları belli. Amerika’yı motosikletle bir uçtan öbür uca kat edip Guatemala ormanlarının derinliklerine dalıyorlar.
                         ***
Oturup kendine acımak yerine harekete geçmek gerek çünkü hayat süprizlerle dolu. Ve her şey her an değişim halinde. İnanın.


Easy Rider (Senaryo) - Roll yayın 

Dennis Hopper / Peter Fonda / Terry Southern

Bu kitap meşhuur Easy rider efsane filminin Türkçe senaryosu ve oyuncuları, yönetmeni ve diğer tanıklarıyla yapılmış röportajlardan oluşan bir kitap. Bendeniz zamanında hatta motosiklete de binmezden önce edinmiş zevkle okumuştum, hatta blogdaki easy rider yazısının da temel kaynağı olmuştu bu kitap. Şimdilerde bulmak pek mümkün olmayabilir ama sahaflarda filan bulabilirseniz kaçırmayın derim, özellikle de filmi sevmişseniz, adeta onun tamamlayıcısı gibi.
"Özgürlük bir fahişe oldu ve hepimiz de kolay yolu seçtik." 
Peter Fonda
"Özgürlük yürüyüşüne katılmıştım, biz geçerken üstümüze işeyen ve 'Beyaz Pislik' diye bağıran bir adam vardı. 'Vay be' diye düşündüm, 'Bu adam göremiyor mu, anlayamıyor mu? Biz aslında aynı sürünün parçasıyız'. Bana bağırmaya devam etti 'Hippi bozuntusu, komünist, uzun saçlı'. Vay be! Demek istediğim şu, onun saçının kısa olması benim umrumda değil ki!"  Dennis Hopper

Kitap hakkındaki amatör videomuz:



Gezgin - Sevgi Saygı 
On8 Kitap - Sevgi Saygı 

Onun gittiği yönü hiçbir pusula gösteremezdi…

Sis kalınlaştı ve ben kör oldum. Ayaklarımın altında ezilen karın gıcırtısını duyuyordum; körük gibi soluğumu, rüzgârın ıslığını... Vücudumdaki tüm kıl, tüy adına ne varsa hepsini ayaklandıran hırıltıyı... Çok yakınımdaydı. Belki az sonra nefesini ensemde duyacağım. Durdum. Beş santim ötesini görebilsem keşke. Şalı sıyırdım, elime doladım. İşe yarayacağından değil, kendimi teselli etmek için. Dönüp durmaktan ayağımın altında bir çukur oluşmuştu. Aman ne iyi! Kendi mezarımı kazıyorum.

Adsız bir "gezgin" o. Yolu kesişenler, sert mizaçlı bir kadın olarak hatırlıyor onu. Ne nereden geldiğini biliyorlar, ne de nereye gittiğini. Niçin yollarda olduğu bile meçhul. Can yoldaşı motosikletiyle kilometreleri aşarken, birilerinden kaçıyor. Kendince dağıtır göründüğü adaletin tek tanığı ise, katettiği yollar. Derken, bir akşam konaklayabileceği bir yer ararken, o garip köye varıyor. Ve yalnızca bir geceliğine misafir olacağını sandığı o garip eve... 

Yola ilk ne zaman çıkmıştı? Neydi beklentisi? Kaçıyor muydu sadece? Arıyor muydu yoksa? Bu gizemli ve hayati yolculuktan alıkonmamak, bu sorulardan bile önemliydi... Hayalle gerçek arasına zardan bir duvar ören gizemli kurguların yazarı Sevgi Saygı'nın ilk romanı Gezgin, aynı zamanda yazarın Peri Efsa'dan sonra ON8'de yayımlanan ikinci kitabı. Saygı, bu kitabında okuru ser verip sır vermeyen bir kadının, bir "gezgin"in motosikletiyle, derin sessizliklerde, sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor. 
(Tanıtım Bülteninden)



NOT: Biliyorum genel olarak kutsal kitabını bile anadilinde okumayan bir toplumumuz var. Bu sebeple “diğer kitaplar okundu da, motosiklet kitabına mı sıra geldi?” diye düşünenler olabilir.  Hatta olanlarla karşılaştım şahsen.  Ama zaten hayatı boyunca 10 tane kitap bitirmemişlere değildir bu başlık, motosiklete binen ve kitap okumayı da sevenleredir daha ziyade.  Ha bu arada hiç kitap okumadığı halde, sırf motosikletle ilgili diye motosiklete binen ama kitap okumayan insanlar arasından bir kaçı bile farkına varıp, alıp okursa, bu hem motosiklet adına, hem kitap adına büyük kazanım olur kanımca.  Hani sahile vuran deniz yıldızlarından hiç değilse birkaçının durumunu değiştirmek adına, onları birer birer denize geri atan adamın çabası ve umudu misali bizimkisi de işte.




Keyifli okumalar!

Derleyen: Çağrı "Cloud" Ö.

Devam edecek... (Başta da dediğim gibi Türkçe basılmış yeni motosiklet kitapları hakkında bilgilendikçe bu başlığı güncellemeye çalışacağım).

Bir rica: Sayın okur ya da takipçi, benim bilmediğim ama senin farkına vardığın ve bu listede olmayan Türkçe yayınlanmış motosiklet içerikli kitaplar varsa bana bildir ki, ben de listeye ekleme yapayım.

Bu yazıdaki fotoğraflar internet ortamından alınmıştır... 



 

22 Temmuz 2010 Perşembe

Motosiklet için İstanbul'a yakın rotalar...






Motosiklet için İstanbul'a yakın rotalar...


Abant

Nasıl gidilir :
İstanbul'dan Bolu istikametinde ilerlerken Bolu'ya varmadan sağ tarafta "Abant" tabelasını göreceksiniz. 25 km. sonra Abant Gölü'ne varacaksınız. Göl çevresi yaklaşık 7 km.dir.

Turistik açıdan oldukça önemli bir gölümüzdür. İstanbul'a yakınlığı dolayısıyla dört mevsim hafta sonlarını geçirmek için ideal bir tatil yeridir. Göl çevresindeki asfalt yolda (arabalardan fırsat bulabilirseniz) yürüyüş yapabilirsiniz. Faytonla veya atla göl etrafını dolaşabilirsiniz. Ya da gözünüze kestirdiğiniz bir tepeye çıkıp manzara seyredebilirsiniz.

Göl kenarındaki üç otel bulunmakta. Birkaç günlük bir tatil için Abant'ı seçebilirsiniz.

Abant civarında üç adet daha görülmesi gereken yer var. Bunlar Samat Yaylası, Örencik yaylası ve Mudurnu yolundan ova manzarası.

Abant Palace otelini geçtikten hemen sonra ana yolu takip etmeyip, sağa tarafa giren yolu takip edin hemen sağda yayla evlerini göreceksiniz. Biraz daha gittiğinizde sağınızda yayla evlerini, solunuzda ise Örencik yaylasını göreceksiniz. Eğer bahar aylarında giderseniz oldukça yeşil ve sulak bir manzara ile karşılaşacaksınız.

Gölün etrafında tur atmaya devam edin. Sağda Mudurnu tabelasını göreceksiniz. Bu yoldan yukarı çıkın. Yokuş aşagı inmeye başladıktan kısa bir süre sonra nefis bir manzara ile karşılaşacaksınız. Buradan Mudurnu'ya devam edebilirsiniz. Geri dönüş yolunda ise Abant Gölü'nün yukarıdan görünüşü sizi büyüleyecek.

Tura devam edin. Turun bitmesine yakın sağda "Bakkal" vs gibi tabelalar göreceksiniz. Burdan girdikten kısa bir süre sonra köyün içinden geçeceksiniz. Yola devam edin 3-4 km sonra Samat yaylasına geleceksiniz. Yayla evlerinin içini dolaşmanızı tavsiye ederiz. 


(Cloud'un notu: Abant'a Mudurnu üzerinden giderseniz muhteşem dağ yolları ve havası eşliğinde Abant Gölü'nü gördüğünüzde manzaranın güzelliği karşısında gözlerinize inanamayacaksınız. Ha bu arada, aman bu güzergahtan giderseniz, bir viraj sonrasında aniden karşınıza çıkan göl manzarasına kapılıp aşağıya uçmayın sakın; zira bu yol, tecrübesi az motorculara tavsiye edilmez.)


Ağva

Nasıl gidilir : İki ayrı yoldan gidilebilir. 1. İstanbul'dan Şile'ye oradan da Ağva'ya ulaşabilirsiniz. 2. Kocaeli - Kandıra üzerinden de Ağva'ya gidebilirsiniz.

Eski bir balıkçı kasabası olan Ağva son yıllarda İstanbula yakın, gözde tatil yerlerinden biri haline geldi. Deniz turizmi ve alternatif tatil için ideal bir yer.

Ağva'nın içinden kendi adını taşıyan dere akmakta (yeni adı Yeşilçay). Derenin denizle buluştuğu noktada Balıkçı limanı yer almakta.

Değişik bir tatil arayışı içinde olanlara tavsiyemiz, Ağva'ya çok yakın olan Göksu Deresi kenarında yer alan tesislerden birine gitmeleri. Son iki sene içinde Göksu Deresi kenarında on kadar yeni tesis açıldı. Bu tesislerde yemek yiyebilir, sandalla veya deniz bisikletiyle dolaşabilir veya sadece gölgelik bir köşede şekerleme yapabilirsiniz. Ayrıca denize çok yakın olduğu için kısa bir sandal gezintisinin ardından denize girebilirsiniz. 

(Cloud'un notu: Yol keyifli ama virajı bol bir yol olduğu için doğanın güzelliğine kapılıp dikkati elden bırakmayın ve hızlı sürmeyin derim. Kimi yerlerde yol epeyce daralıyor viraja denk geldiğinde dönerken bir arka uçmak işten bile değil. Bu sebeple keyifle ama yavaştan sürün derim.)


Aygır Deresi

Nasıl gidilir :
TEM'den Sapanca çıkışından ayrılın. Gişelerden sonraki ilk sapaktan sola ( maşukiye tabelasını göreceksiniz ) devam edin. Birkaç km sonra yol genişleyip sol tarafta bir meydanlık oluşturuyor. Meydana girdikten sonra ana yola paralel fakat ters istikamette yer alan yola girin. 100 m sonra sağa yukarı ( turistik tesisler tabelası ) çıkmaya başlayın. Yolun sonlarına doğru alabalık restoranları başlıyor. En sondaki restoranın sağında Aygır Deresi'ni göreceksiniz.

Aygır Deresi, kısa ve orta zorlukta bir parkurdur. Yürüyüş yolu küçük bir şelale ile kesiliyor. Eğer yerler çok nemli değilse şelalenin sağ tarafından yolunuza devam edebilirsiniz. Biraz daha ilerledikten sonra daha yüksek bir şelale ile karşılaşacaksınız. Yine şelalenin sağından yukarı çıkmak mümkün. Ancak biraz zor ve teklikeli olduğunu belirtmekte fayda var. Dönüşte sol tarafta yukarıdan giden bir yol göreceksiniz.Dilerseniz bu patikadan gidip fındık bahçelerinin arasından başlangıç noktasına dönersiniz. Yürüyüşten sonra restoranlardan birinde alabalık, tereyağında mantar ve güveçte peynir yemenizi tavsiye ederiz.



Çiğdem Yaylası

Nasıl gidilir :
Akyazı çıkışından TEM'den ayrılın. Akyazı istikametine devam edin. Akyazı'ya girmeden Dokurcun'a kadar gidin. Dokurcun'un içine girer girmez ( köprüyü geçmeden ) karşınızda dar bir sokak göreceksiniz. Buradan girin, 200-300 m sonra sola yukarı dönen yoldan devam edin. Bir süre sonra köyün içinden geceksiniz. ( köyde muhakkak yolu sorun ) Köy çıkışında tahta köprüyü geçin ve bundan sonraki yol ayrımlarında sağı tercih edin. Ancak yolun T şeklinde kesildiği ayrımda sola yukarı çıkandan devam edin.

Çiğdem büyük sayılabilecek bir yayladır. Çiğdemlerin açtığı zaman giderseniz, yaylanın adının nereden geldiğini anlayacaksınız. Yayla evleri, küçük ve hafif eğimli tepeleri ile oldukça hoş bir manzarası vardır. Çiğdem hakkında çok anlatacak bir şeyimiz yok ama muhakkak görmeniz gereken bir yayla. 



Dalanbaz

Nasıl gidilir : Akyazı çıkışından TEM'den ayrılın. Akyazı istikametine devam edin. Akyazı'ya girmeden Dokurcun'a kadar gidin. Dokurcun'un içine girdikten sonra köprüyü geçin. 50 m kadar sonra sağdaki ilk sokaktan sapın. Bu noktada kilometreyi sıfırlayın. Bundan sonra önünüze çıkan yol ayrımlarından hep sola ve yukarı doğru ilerleyin. 15 km sonra solunuzda yayla evlerini göreceksiniz.

Sülüklü gölün tepelerinde yer alan üç yayladan biridir ve oldukça büyüktür. Yayla evlerini geçer geçmez, toprak yoldan ayrılıp sola sapın, evlerin önündeki çimenlikten düz devam edin. Çimenlik bittiğinde aşağınızda Sülüklü Göl'ü göreceksiniz. Dalanbaz 1,400 m yi geçen irtifasıyla en yüksek yaylalardan biridir.

Sülüklü Gölü karşınıza aldığınızda sağ taraftaki tepelerin arkasına doğru (pusulada 200 dereceye) 1,5 saat kadar yürüdüğünüzde (4-5 tepe aşmanız gerekiyor) aşağınızda Çubuk gölünü göreceksiniz. Bu noktada manzara harika. Not: Dalanbaz'ın yüksek bir yayla olduğunu ve bu yürüyüşü açık arazide yapacağınız için sis tehlikesini dikkate almanız gerektiğini hatırlatalım.


Doğançay

Nasıl gidilir :
TEM'den Bilecik çıkışından ayrılın. Bilecik istikametine doğru devam edin. 11 km sonra solda Doğançay girişini göreceksiniz. (Tabela yolun sağında yer alıyor, pek dikkat çekmeyen bir tabela). Ana yoldan ayrıldıktan sonra tren yolunu geçer geçmez PTT binasından sola sapın. Köprüyü geçtikten sonraki ilk sağa sapın. Bu yol sizi dereye kadar götürecektir. Şelale için muhakkak yerli halka yolu sorun.

Doğançay'da hem dereiçi yürüyüş hemde şelale gezisini bir arada sunar. Üç kademeli şelalesi oldukça etkileyicidir. Şelaleye kadar olan yolunuzda sık orman dokusu oldukça hoşunuza gidecektir. Söylenebilecek çok şey yok. Muhakkak görülmesi gereken oldukça etkiliyeci bir yer. 



Efteni

Nasıl gidilir :
İstanbul tarafından gidenler; Hendek çıkışından TEM'den ayrılın. Ankara tarafından gelenler için; Düzce çıkışından TEM'den ayrılın. Gölyaka'ya ulaşın. Gölyaka'nın içinde "Güzeldere Şelalesi" tabelalarını takip edin. Güzeldere Şelalesine 10 km kaldığını gösteren tabelayı görünce, Güzeldere'ye sapmayıp düz devam edin. Kısa bir süre sonra solunuzda göl görünecek.

Efteni'ye gölden ziyade bataklık demek daha doğru olur. Gölün içinde kalmış ağaçlar ve çeşit çeşit su çiçekleri çok güzel bir manzara oluşturuyor.

Gölün bazı yerlerinde ortalara kadar yürüyebilmenizi sağlayan patikalar var. Bizim gitiğimiz mevsimde (yaz başı), ağaçlardan dökülen polenler yer yer gölün üstünü bembeyaz kaplamıştı.

Efteni Gölü Güzeldere Şelalesi'ne oldukça yakın. İkisini de aynı günde gezebilirsiniz. Üstelik Güzeldere yoluna tırmanmaya başladıktan bir süre sonra, yukarıdan göl manzarası seyredebilirsiniz. 



Erikli

Nasıl gidilir :
Yalova'ya ve oradan Çınarcık'a ulaşıyorsunuz. Çınarcık'ın içinde Teşvikiye Köyü'nün yolunu sorun. Köye girdikten sonra köprüden geçip dereyi solunuza alın. Bundan sonra aracınızı bırakıp yürüyebilirsiniz. Eğer yayan devam ederseniz orman içindeki katır yolundan 1 - 1.5 saat kadar tırmanmanız gerekiyor. Orman içi yolun tarifi de şöyle : Köyden çıktıktan sonra (dere solunuzda kalacak) bir süre devam edin. Yol yokuş yukarı tırmanmaya başladığı noktada sola aşağı dar bir iniş göreceksiniz. Buradan indikten sonra dereyi geçin. Karşınızdaki yokuşun soluna doğru dar bir patika göreceksiniz buradan devam edin.

Erikli'ye tam olarak, yayla demek zor. Hem alçak irtifası hem de etrafını çevreleyen tepelerle diğer yaylalardan daha farklı bir görüntü sunmakta. Sakın güzel biryer olmadığını sanmayın. Sadece diğer yaylalarda hissetiğiniz ferahlığı burada hissetmeyebilirsiniz. Yaylaya çıktıktan sonra sola giderseniz dereye varacaksınız. Dere içinden sola doğru giderseniz bir şelalenin üst noktasına varırsınız. Buradan aşağıya inmek biraz tehlikelidir, denemenizi tavsiye etmeyiz.

Yaylaya çıktıktan sonra sağa doğru gidin. İki kere dere geçeceksiniz. Rastladığınız üçüncü derenin içinden sağa doğru yürümeye devam edin. Yarım saat kadar sonra büyük bir şelaleye varacaksınız. Eğer yeterli su varsa görebileceğiniz en güzel şelalelerden birisi olacaktır. 




Göynük

Nasıl gidilir :
Bilecik çıkışından TEM'den ayrılın. Geyve Taraklı tabelalarını takip edin. Taraklı'yı geçtikten 23 km sonra Göynük'e varacaksınız.

Göynük hem tarihi hem de doğal güzellikleri bir arada barındırır.

Sakarya Nehri'nin kollarından Göynüksuyu vadisinde 720 m. irtifada kurulmuştur. Eski İstanbul - Ankara yolu Göynük'ten geçer. Halkın temel geçim kaynakları, tahıl tarımı, meyvecilik, hayvancılık ve el sanatlarıdır.

Göynük'ün tarihi sokakları dışında görmeye değer yerler; Fatih Sultan Mehmet'in Hocası Akşemseddin'in Türbesi, Gazi Süleyman Paşa Camisi ve Hamamı.

Akşemseddin'in Türbesi Gazi Süleyman Paşa Camisi'nin hemen yanındadır. Kefeki taşından yapılmış kasnaksız bir kubbe ile örtülü ve altıgen planlıdır. Kapısının üstünde sivri kemerli bir alınlık vardır.

Gazi Süleyman Paşa Hamamı caminin 100 m. kadar batısında yer alır. Sultan Orhan'ın oğlu Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dış duvarları kesmetaş, kubbesi moloz taşından yapılmıştır.

Diğer görülmesi gereken bir yer de eski saat kulesidir. Kulenin yanına çıkarsanız Göynüğü yukarıdan seyredebilirsiniz.

Ayrıca nehrin kenarında bulunan yerel restoranlardan birinde (aslında sadece iki tane var) oldukça lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Menü pek zengin olmamakla beraber lezzeti oldukça iyi.


Güzeldere

Nasıl gidilir :
İstanbul tarafından gidenler; Hendek çıkışından TEM'den ayrılın. Ankara tarafından gelenler için; Düzce çıkışından TEM'den ayrılın. Gölyaka'ya ulaşın. Gölyaka'nın içinde "Güzeldere" tabelalarını takip edin.

Türkiye'nin en yüksek şelalesi Güzeldere Şelalesidir. Kademeli olarak akan şelalenin yüksekliği 120 metreyi geçiyor. Dar bir vadide yer alması ve yoğun orman dokusuyla çevrelenmiş olması, şelaleyi tam olarak görmenizi engelliyor. Özellikle yakına geldiğinizde şelalenin tamamını göremiyorsunuz.

Şelalenin üst noktası, denizden 600 mt yükseklikte. Yaz mevsiminde suyun debisi çok yüksek değil. Ancak Bahar ortasında karlar erimeye başladıktan sonra giderseniz oldukça yüksek bir debiyle karşılaşırsınız.
Şelalenin bulunduğu yere girmek ücretli. Biletle beraber size bir adet büyük çöp poşeti veriyorlar ve görevli çevreyi temiz tutmanız için ricada bulunuyor. Bu uygulama çevrenin temiz tutulmasını tamamen sağlamasa da insanların biraz daha dikkatli davranmasını sağlıyor. Çevrede birçok piknikçi olmasına rağmen ortalıkta hiç çöp görmememiz bunun bir ispatı olsa gerek.



Kartalkaya

Nasıl gidilir :
Bolu'nun içinden Kartalkaya tabelalarını takip edin.
Burada sizlere kayak merkezi olarak adı duyulan Kartalkaya'yı anlatmayacağız. Kartalkaya yolu üzerinde henüz adını bilemediğmiz bir yayladan bahsedeceğiz. Kışın karlar altında olduğu için pek dikkat çekmeyen bu yayla görebileceğiniz en büyük yayladır. Son zamanlarda beton yayla evlerinin çoğalması bile güzelliğini bozamıyor. Gerçek bir yayla görmek istiyenlerin buraya gitmesini tavsiye ediyoruz. 



Kazkıran

Nasıl gidilir : Aslında burada anlatacağımız Göynük, Mudurnu ve Abant'ı da kapsayan yaklaşık 600 km süren, büyükçe bir tur. Gününüzün büyük bir kısmını arabada geçireceğinizi bilmenizde fayda var. TEM'den Bilecik çıkışından ayrılın. Geyve'yi geçip Taraklıya yaklaştığınızda Kazkıran geçidi karşınıza çıkar.

Kazkıran Geçidi, Geyve, Taraklı arasında yer alır. Bu gezinin, diğer kategorisi altında yer almasının sebebi bir gün içinde hem beşeri hemde doğa gezilerini yapabilmenizdir. Bu tur, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Abant veya tam tersi bir yol izlenerek Abant, Mudurnu, Göynük, Taraklı, Geyve yolu izlenerek de tamamlanabilir. Bizim tavsiyemiz, Geyve tarafından tura başlamanız ve Abant'ı sona bırakmanız. Çünkü Abant, tek başına bir gezi oluşturmakta ve eğer burada oyalanırsanız turu tamamlamaya vaktiniz kalmayabilir.

Birinci durağımız:
Geyve'yi geçer geçmez, yol sağınızdaki tepelere tırmanmaya başlıyor. Tepelerin arkasına geçip tırmanış bittiğinde solunuzda nefis bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bu noktada müsait bir yerde arabanızı kenara çekip termosunuzla getirdiğiniz çayı yudumlayın.

İkinci durak:
Yol boyunca bu güzel manzaralar size eşlik edecek. Bir süre sonra yine solunuzda büyük ve geniş bir tepe / dağ göreceksiniz. Öyle bir tepeki, içinde köy, orman, kayalık, ve yayla manzarasını bir arada bulunduruyor. İşte burası Kazkıran Geçidi'dir.

Üçüncü durak:
Göynük. Tarihi açıdan oldukça önemli bir yerdir. Fatih Sultan Mehmet'in Hocası Akşemsettin'in Türbesi Göynüktedir. Türbeyi, Yanındaki camiyi ve tarihi hamamı görmeden buradan ayrılmayın. Ayrıca nehrin kenarında bulunan yerel restoranlardan birinde (aslında sadece iki tane var) oldukça lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. Menü pek zengin olmamakla beraber lezzeti oldukça iyi. Vaktinizin oduğunu düşünüyorsanız Göynük Kalesine de uğrayabilirsiniz.

Dördüncü durak:
Göynük'ü geçtikten kısa süre sonra solda Çubuk Gölü tabelasını göreceksiniz. Ancak Çubuk Gölü'ne bu gezide uğramayıp başka bir gün ayırmanızı öneririz. Detayları Çubuk Gölü sayfamızda okuyabilirsiniz.

Beşinci durak:
Bir süre daha gittikten sonra sağda Sünnet Gölü tabelasını göreceksiniz. Buraya da başka bir gün ayırmanızı öneriyoruz. Detayları Sünnet Gölü başlığında okuyabilirsiniz.

Altıncı durak:
Mudurnu. Adını tavukçuluka duyuran bu güzel kasabamız, sizi tarihi zenginlikleri ile bekliyor. Anacaddeye girdikten sonra müsait gördüğünüz bir yerde arabanızı bırakıp sağa aşağı doğru herhangi bir sokaktan içeri dalın. Safranbolu kadar iyi korunmamış olmakla beraber oldukça eski ve güzel ahşap evler ile karşılaşacaksınız. Kasabanın içinden akan küçük dere boyunca biraz yürüyün, yerli halka sohbet edin. Dere kenarındaki türbeyi ve özellikle camiyi gezin. Daha sonra ana caddenin karşı tarafına geçip dar sokaklardan oluşan çarşıda dolaşın. Burada ünü Avrupaya kadar uzanmış bir bakır ve pirinç ustasının dükkanı var. Dükkanının vitrininde minare alemlerini göreceksiniz. Kendisiyle biraz sohbet edin. Mudurnu'da oldukça keyifli saatler geçireceksiniz.

Son durak :
Abant. Mudurnu'dan ayrıldıktan sonra Abant tabelalarını izleyin. Bir süre sonra dik ve virajlı bir yoldan çıkmaya başlayacaksınız. Bu yolda fırsat bulduğunuz noktalarda durup arkanıza bakın. Özellikle yolun sonuna doğru "keskin viraj" tabelasının yanındaki boşluğa arabanızı çekip ova manzarasına karşı keyifli birkaç dakika geçirin. Yol inişe geçtikten sonra iyice yavaşlayın. Bu sadece yol dar olduğu için değil, birkaç viraj sonra sağınızda Abant Gölü'nün sesizce sizi karşılayacağı içindir. Daha önce defalarca abant'a gelmiş olabilirsiniz ama bu noktadan göreceğiniz Abant manzarasını unutamıyacaksınız. Bundan sonraki gezilerinizde tekrar tekrar bu noktaya gelmek isteyeceksiniz. Bundan sonrasını Abant sayfamızda okuyuyabilirsiniz. 



Kefken

Nasıl gidilir :
Kandıra Çıkışı'ndan TEM'den ayrılın. Kandıra'yı geçin. Yaklaşık 20 km sonra Kefken'e varacaksınız.

Kefken, Kocaeli'nin kuzeyinde, Karadeniz kıyısında yer almakta. Küçük bir kasaba. Deniz kıyısı yazlık evlerin istilasına uğramış. Ancak yine de sahil şeridi güzelliğini korumakta. Kefken'in, (pek de uzun olmayan) kumsalında yürümek oldukça keyifli olabiliyor. Bunun dışında yaz aylarında denize girebilirsiniz. Kefken'in kayalıklardan oluşan koyları su altı dünyasını sevenler için oldukça cazip.

Kumsalın batı ucunda değişik şekilli kayalar ve denize uzanan küçük yarıklar var. Bunları görmeden Kefken'den ayrılmayın.

Pazar günü giderseniz, Kefken Pazarı'nı dolaşabilirsiniz. Burada, büyük şehirlerde görmeye alışmadığımız bazı sebzeler satılmakta. Bazılarını alıp denemenizi tavsiye ederiz. Çok lezzetli. Liman kenarında küçük bir balık restoranı var. Balıkları çok taze ve lezzetli.

(Cloud'un notu: Kefken'e yazın gidiyorsanız yanınıza mayonuzu almayı unutmayın derim, bu arada yüzme bilmiyorsanız ya da kendinize fazla güvenmiyorsanız da denizin güzelliğine kapılıp fazla açılmayın Karadeniz bu, Kefken bölgenin en düzgün yüzülebilecek yeri olmasına rağmen dikkatli olmakta fayda var.)


Madenderesi

Nasıl gidilir : TEM'den Adapazarı çıkışından ayrılın. Kuzeye Karasu istikametine devam edin. Karasu'ya vardığınızda yolu sormanız gerekiyor.

Madenderesi'nde dilerseniz dereiçi yürüyüş yapabilrisiniz veya kanyonun sol üstünden giden dar patikadan şelaleye kadar gidebilirsiniz. Bu patika zaman zaman daralıyor, bazen tünellerden geçmeniz gerekiyor. Patikanın aşağısının da uçurum olduğunu hatırlatalım. Bütün bunlara rağmen en güzel yürüyüşlerinizden birini yapmış olacaksınız. 



Mudurnu

Nasıl gidilir : Bilecik çıkışından TEM'den ayrılın. Geyve Taraklı tabelalarını takip edin. Taraklı'yı geçtikten 23 km sonra Göynük'e varacaksınız.
Diğer bir seçenek: Abant Gölü'nden Mudurnu'ya gitmek mümkün.

Mudurnu'nun tarihi günümüzden 4,000 yıl öncesine kadar uzanır. İpek Yolu gibi önemli tarihi yollar Mudurnu'dan geçmekteydi. Hatta yakın zamana kadar Ankara Yolu Mudurnu'dan geçerdi.
Son yıllarda adını tavukçuluka duyuran bu güzel kasabamız, tarihi zenginlikleri ile sizi bekliyor. Anacaddeye girdikten sonra herhangi bir sokaktan içeri dalın. Safranbolu kadar iyi korunmamış olmakla beraber oldukça eski ve güzel ahşap evler ile karşılaşacaksınız. Kasabanın içinden akan küçük dere boyunca biraz yürüyün, yerli halka sohbet edin.

Gezilecek yerler arasında Yıldırım Bayezit Camisi ve Hamamı, dere kenarında yer alan Kanuni Sultan Süleyman Camisi var. Daha sonra dar sokaklardan oluşan çarşıda dolaşın. Burada ünü Avrupaya kadar uzanmış bir bakır ve pirinç ustasının dükkanı var. Dükkanının vitrininde minare alemlerini göreceksiniz. Kendisiyle biraz sohbet edin. Mudurnu'da oldukça keyifli saatler geçireceksiniz. Fotoğraf makinenizi unutmayın. 


(Cloud'un notu: Mudurnu saat kulesinin oraya çıkın, tepeden Mudurnu manzarası harika.




Öküzovası

Nasıl gidilir :
Akyazı çıkışından TEM'den ayrılın. Akyazı istikametine devam edin. Akyazı'ya girmeden Dokurcun'a kadar gidin. Dokurcun'u geçtikten kısa bir süre sonra sola aşağı inen toprak yola sapın. Aşağıdaki dereyi geçip köyde yolu sorun.

Öküzovası yüksek ve büyük bir yayladır. Baharda oldukça sulak olur. Resimlerde göreceğiniz gibi yer yer küçük göletler oluşur. Yaylanın sonundaki vadiden aşağıya inerek dere içi yürüyüş de yapabilirsiniz. Yüksek bir yayla olduğu için bulutlu havalarda sisle karşılaşabilirsiniz.


Sapanca

Nasıl gidilir :
TEM'den Sapanca çıkışından ayrılın. Otoban çıkışında sağa sapın. Sola saparsanız Maşukiye'ye gidersiniz.

Sapanca, İstanbul'a oldukça yakın ve hoş vakit geçirilecek bir yerdir. Yarım günlüğüne bile rahatça gidip dönebilirisiniz. Göl kenarında birçok tesis bulunmakta. Otoyoldan çıktıktan sonra sola saparsanız Maşukiye'ye gidebilirsiniz. Burada da alabalık restoranları yer almaktadır. Bu restoranların arkasında da Aygır Deresi var. Burada bir dere içi yürüyüş yapabilirsiniz. (Bkz. Aygır Deresi) 


(Cloud'un notu: Göle girip yüzerim diyenler için yine dikkat uyarısı yapalım, gölün bazı yerleri yüzmek için tehlikeli olabilir. Kendinize güvenmiyorsanız yeltenmemek en iyisi.)


Serindere

Nasıl gidilir :
TEM otoyolundan İzmit'e gelince Bursa çıkışından sapın. İzmit'in içinde bir süre ilerledikten sonra Bursa tabelasından sapın. Buradan sonra size iki ayrı yol tarifi vereceğiz. Birincisi : Bursa yoluna girdikten 1-2 km sonra sonra solda Kullar girişini göreceksiniz. Kullar Kasabası'na gelinde yerli halka Serindere'nin yolunu sorun. Bundan sonra varacağınız nokta Tepecik köyüdür. Cami'nin yanından kanyonun girişini görebilirsiniz. Tepecik'den sonra sağa saparsanız dere içine, sola saparsanız kanyonun tepelerine çıkarsınız. İkincisi : Bursa yoluna girdikten sonra Kullara sapmayıp birkaç km daha gidin. Solda Yuvacık girişini göreceksiniz. Yuvacık'a girdikten sonra "Yuvacık Barajı" veya "Thames Water" tabelalarını takip edin. Baraj gölü kıyısında sağınızdaki tepelerde bir çay bahçesi var. Burada muhakkak durup bir çay için. Baraj gölünün etrafını dolaştıktan sonra, yol tepelerin arkasına doğru içerlere girer. Rastladığınız yerleşim yerlerinde Tepecik'in veya Serindere'nin yolunu sorun.

Tepecik'e vardığınızda, karşınızda kanyon girişini göreceksiniz. Dere yürüyüşü için sağa, aşağıya inen yolu seçmeniz gerekiyor. Serindere'de ayaklarınızı suya sokmadan ilerleyemezsiniz. Zaman zaman su dizlerinizin üstüne kadar geliyor. Bir süre sonra dere ikiye ayrılıyor. Sağdaki kolu takip edin. Zorlu bir parkur sizi bekliyor. Yer yer kanyonun genişligi 4-5 m ye kadar düşüyor. Derenin nerede bittiği belli değil. Biz en fazla 3 saat kadar ilerleyebildik. Daha ileri gitmek isterseniz geri dönüş yolu da hesaba katarak erken yola çıkmanız gerekiyor.

Dereiçi yürüyüşün bazı zoruklarından söz etmenin tam sırası. Öncelikle derelerin yatağındaki büyük ve yuvarlak taşlar yürümeyi oldukça zorlaştırır. Ayağınız taşların arasına sıkışarak canınızı yakabilir. Bu yüzden ayağınıza hafif ve gözden çıkardığınız bir spor ayakkabı giyin. Bot bu iş için uygun değildir. Çünkü botunuzun içine dolan su, yürümenizi daha da zorlaştıracaktır.

Serindere veya civarına kışın da gitmenizi tavsiye ederiz. İstanbula yakınlığından dolayı Serindere size ideal bir kısa gezi programı sunar. Eğer karda yürüyüş yapmayı seviyorsanız, Kasım - Mart ayları arasında Serindere ve civarının karlarla kaplı olduğunu görürsünüz. Bunun dışında yer alan ancak yine de kış diyebileceğimiz zamanlarda, yaza oranla çok daha yeşil bir bitki örtüsü göreceksiniz ve herden süzülerek akan minik şelaleler sizi büyüleyecek. 




Sülüklügöl

Nasıl gidilir :
Akyazı çıkışından TEM'den ayrılın. Akyazı istikametine devam edin. Akyazı'ya girmeden Dokurcun'a kadar gidin. Dokurcun'u geçtikten birkaç km sonra sağda küçük bir yerleşim yerinden geçeceksiniz. Burada, sağda Sülüklü Göl tabelasını göreceksiniz.

Sülüklü Göl, etrafı küçük ancak oldukça güzel bir manzaraya sahiptir. Etrafını çevreleyen tepelerde üç ayrı yayla yer alır. Gölün 30 - 40 yıl kadar önce oluştuğu söylenmektedir. Suyun içinde duran çürümüş ağaçlar bu sözü doğrulamaktadır. Kar yağdığı zaman gölün üstü buz tutar. dolayısı ile kışın da oldukça güzel bir manzarası vardır. Gölü sağınızda bırakacak şekilde yürüyün. Gölü geçtikten sonra sola sapıp devam ederseniz, ormanın içinde çok keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.



Sünnet Gölü

Nasıl gidilir :
TEM'den Bilecik çıkışından ayrılın. Sırasıyla Geyve ve Göynük'ü geçin. 15-20 km kadar sonra Hacıayaz Geçidi'ne gelmeden sağda Sünnet Gölü tabelasını göreceksiniz.

Sünnet Gölü fazla büyük olmayan ve bir baraj gölü havası veren bir göldür. Göl, dik yamaçlarla çevrili olduğu için fazla yürüyüş seçeneği sunmaz.

Sünnet Gölü'ne giderken yol üstünde görmeye değer yerler sırasıyla Kazkıran Geçidi, Göynük ve Çubuk Gölüdür. Eğer vaktiniz kalırsa yola devam edip Mudurnu'ya da uğrayabilirsiniz. 


(Cloud'un notu: Sünnet Gölü'ne Sülüklü Göl'e gider gibi Akyazı - Mudurnu istikametinden de gidebilirsiniz. )



Tirilye 

 
Nasıl gidilir :
Bursa'dan Mudanya'ya, oradan da Tirilye'ye (Zeytinbağı) ulaşabilirsiniz. Diğer bir yol : Yalova yönünden Bursa'ya gelirken Kurşunlu ayrımından sahil yoluna girin. Mudanya'ya ve oradan da Tirilye'ye varacaksınız.

Tirilye adı en çok dünyaca ünlü zeytiniyle tanınıyor. Günümdeki adı Zeytinbağı. Gerçekten hem zeytinin tadı çok farklı. 1924'deki mübadeleden önce çoğunlukla Rumların yaşadığı bir yermiş. Rumlar, Yunanistan'a giderken yanlarında zeytin aşılarını da götürmüşler ancak aynı sonucu elde edememişler.
Yeri gelmişken, Size Zeytinci İsmail Emil'den bahsedelim. Köyün meydanının aşağısında, büyük çınarın hemen karşısında bir dükkana giriyoruz. Kapıda büyükçe bir kantar, raflarda çeşit çeşit zeytinyağları. Duvarda da gazetelerden kesilmiş sayfalar. Birine gözümüz takılıyor. Spor sayfası; Bursaspor Beşiktaş'ı yenmiş, gol sonrası sevinç fotoğrafları. Golü atan "Küçük İsmail". Dükkanın sahibi İsmail Emil, zamanında Bursaspor'da santrafor oynamış. Sonra İsmail Bey ile sohbete dalıyoruz. Bize zeytinlerin hepsinden ikram ediyor. Hangisini alacağımızı şaşırdık. Hepsi birbirinden güzel. Sohbet koyulaştıkça soyadının nereden geldiğini anlatıyor. Amcası İstiklal Savaşı'nda yaralanıp Fransızlara esir düşer. Durumu oldukça kötüdür. Ancak Emilyano adında bir hemşire hayatını kurtarır. Savaştan sonra soyadı kanunu çıkınca bütün aile Emil soyadını alır. İşte İsmail Emil'in soyadının öyküsü.

Tirilye sokaklarında dolaşmak başlıbaşına bir keyif. Her köşenin arkasında bir süpriz sizi bekliyor. Bir bakıyorsuz eski bir ahşap ev, pencereleri çiçeklerle süslenmiş. Bir bakıyorsunuz, nefis deniz manzarası.

1980 yılında sit alanı ilan edilen Tirilye'de birçok eski ev bulunmakta. Bazıları tamamen restore edilmiş. Tirilyede 3 manastır, ve 4 kilise mevcuttur. Bunların bir kısmı harap durumda, bazılarıda ev olarak kullanılmaktadır. Bunlardan Aya Stefanos Kilisesi (9.yy) Osmanlılar döneminde Camiye dönüştürülmüş. Bugün Fatih Camisi ismini taşımakta.

Kemerli Kilise'nin ise çatısı çökmüş durumda. Duvarlarındaki resimler hala durmakta. Taş Mektep diye adlandırılan büyük yapı sağlam ancak bakımsız durumda. Makarios'un bu okuldan mezun olduğuna dair rivayetler var. Bu yapı daha sonra Darüleytan (Yetimler Mektebi), şehit çocukları için okul olarak kullanılmıştır. Tarihi hamam ise bugün kullanılmamaktadır.

Tirilye Marmara Denizi kıyılarında yer alan en güzel yerleşim yerlerinden biri. Görmenizi tavsiye ederiz. 



Alıntıdır: ikiteker.org'dan alınmış ufak defek değişiklikler yapılarak düzenlenmiştir.

Yukarıdaki yerlerin bir kısmını içine alan bendenizin gerçekleştirdiği bir gezi de şu linkte:
http://mymotorcycleexperience.blogspot.com/2009/08/bugun-benim-dogum-gunum-hediyem-yol.html






Bu yazıdaki resim internet ortamından alınmıştır... 




Önceki yazı: Kaza Şiiri



 

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!