Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


24 Nisan 2016 Pazar

Hoş geldin Geronimo!

     Takip edenlerin bildiği gibi nihayet 4.motosikletimi aldım. Önceki yazıda bu alım sürecini anlatmayı denemiştim, şimdi de birazcık motosikletin kendisinden dem vurayım dedim. Onu daha almadan ismini koymuştum, Geronimo. Neden Geronimo? Bilenler bilir Geronimo, son Apaçi savaşçısı, savaş şamanı Goyathlay'ın  kök söktürdüğü Meksikalılar ve Amerikalılarca bilinen adıdır. Bu adı ona daha Amerikalı beyazlardan önce savaşmaya başladığı Meksikalılar vermiştir. Geronimo'nun ailesince verilmiş ve daha az bilinen adı olan Goyathlay'ın anlamı ise "Esneyen" dir. Yani her duruma ayak uydurabilen, her tehlikeden sıyrılan da diyebiliriz. Geronimo'nun neredeyse savaşmak ve direnişle geçen hayatı da neredeyse bir sıyrılmalar, içinde bulunduğu her durumdan kaçıp kurtulup savaşa devam etmelerle dolu geçmiştir. (Esasında iyi bir motorcunun tanımına da uyar bu "esneyen" kavramı, her duruma ayak uydurabilen, esnek davranmayı becerebilen motorcu daha az sorunla karşılaşacaktır şüphesiz.)


                                                       Son Apaçi savaşçısı Geronimo
 
   Şimdi bütün bunları okuyunca yani bu kadar acaip bir motosikletin mi var diyecek olursanız, yok daha çok yeni deneyimlemeye başladığım motosikletimi övmek, çok sağlam, her şarta gelir demek gibi bir abartı içine girecek değilim. Motosikletime Geronimo adını vermemin sebebi, bilhassa bu motosiklete karar verme aşamasında araştırmalarıma, test sürüşlerime işe gidiş gelişlerime devamdayken, Geronimo'nun hayat hikayesini romanlaştırıp anlatmış olan Forest Carter'ın Dağlardan Sorun Beni kitabını okuyor oluşumdur. Ben neredeyse bu kitabı metroda, otobüste okuyup bitirene kadar geçen süreç içinde bu motosikleti almaya karar verdim ve aldım diyebilirim. Evet açık söyleyeyim bu öyle çok  da kısa bir süreç sayılmazdı, ama kitabı da çok kısa sürede bitirdiğim söylenemez, çünkü sadece işe gittiğim zamanlarda, metro ve vapurda okuyordum. Hatta kitabın son sayfasını okuduğum gün bayiye motosikletin ne zaman geleceğini sormaya gitmiştim. Ve o gün öğleden sonra geldi motor bayiye. Yani gerçek Geronimo'nun hikayesini bitirdiğim yerden onun adını verdiğim motosikletim Geronimo'nun hikayesine başladım.
   Geronimo'nun hikayesi o kadar çarpıcı ve güzeldi ki bazen kendimi kaptırıp motosiklet, hayat, şu, bu tamamen unutup, o hikayenin içine dalıyordum, metroda olduğumu, vapurda işe gittiğimi unuttuğum oluyordu. Hani adettendir kimilerimiz motosikletine isim takar ve ona bir canlı varlık muamelesi yapar, ben de ikinci kez aldığım bir motosiklete isim veriyorum. Daha önceki 3 motosikletten sadece Yamaha ybr125'e isim vermiştim, bilenler bilir aziz dostum Karakarga'yı. Şimdi yeni yol arkadaşım Bajaj Pulsar NS150'ye de Geronimo dedim, bundan böyle yazılarımda onu bu adla anacağım.


                                            Bu da benim Geronimo, Pulsar NS 150 (ilk günü)

   Geronimo bayide bir hafta geçirip, benim plaka ruhsat işlemini halletmemi bekledi ve nihayet geçtiğimiz hafta sırtına bindim. Birlikte sahil yolundan eve kadar sakin sakin denizin kokusunu, esen rüzgarı güneşin sıcağını asfalttan yansıyan yakıt ve balata kokularını tada tada geldik. Motosikletin bu yönünü çok özlemişim gerçekten, bu kokular bile burnumda tütüyordu. Ciddi ciddi heyecan yaptım, heves yaptım sürerken, müthiş zevk aldım bu ilk sürüşten. İyi ki almışım dedim. Özlemişim motosiklet sürmeyi.

   Geronimo ile henüz çok kısa bir süredir birlikteyiz bu sebeple çok derin analizlere girişemem, ama bu kısa sürede bana verdiği intiba sürüşünün çok zevkli olduğudur. Hoş bendeniz bunca yıl aradan sonra moped bile alsam sürüşünden zevk alırdım o da ayrı konu :) . Bundan sonrası için elimden geldiğince, becerebilirsem foto ve videolarla motorun özellikleri, sürüş kalitesi v.b. gibi deneyimlerimi yazmaya çalışacağım. Bajaj Pulsar NS150'yi merak eden, almayı düşünen ve yolu bir şekilde benim bloğuma düşenlere de belki küçük bir katkı olur yazdıklarım. Tabii önce rodaj dönemi var bunu tamamlayıp gerçekçi verilerle konuşmak gerek.

  Onunla ilgili henüz üç günlük 165km'lik bir sürüş deneyimim var, bu deneyimden sürüş hakkında değilde küçük tefek teknik özellikler hakkında bir kaç şey paylaşmak isterim.
   Motosikletin güzel yerlerinden biri gösterge paneli. Benim gibi yolda giderken saate bakmak isteyenler için gösterge panelinin dijital kısmında saat olması çok iyi bir özellik bence. Ayrıca iki farklı sürüşü kaydedebilmek için trip 1 ve trip 2 diye kısım var. Yan ayak açıksa göstergede side stand uyarısı çıkıyor. Motosikletin hızı yine dijital kısımda yer alıyor. Devir sayacı ise analog olarak panelin ortasında, o analog göstergenin içinde dijital olarak yakıt göstergesi mevcut. Panelin sol kısmında ise, boş vites, akü, yağ ve sinyal göstergeleri var. Ayrıca uzun far uyarısı da yine sol tarafta. Bu arada gece görüş açısından önemli bir özellik motorun elciklerindeki tüm butonlar için işaretler mavi ışıkla görünüyor. Sol elcikte flaşör, korna, sinyaller ve uzun-kısa far. Sağ elcikte ise marş butonu ve kill switch (yani acil stop düğmesi) bulunuyor, ki bazı küçük cc lerde bu da yok, bence olması gereken bir butondur.

   Unutmadan ekleyeyim fotoda da görünüyor zaten, sağ üstte RPM LIMIT yazan bir lamba var, motosiklet redline'a girdiği 9,500dev.dk. ya geldiğinde bu lamba yanıyor ve size redline'a girdiğinizi hatırlatıyor. Benim motorum rodajda olduğu için onu hiç yaktırmadım ama test ettiğim motorda yaktırdığımda titreşimin bariz arttığını gözlemlemiştim. Sürekli redline sürmeyeceğimize göre oradaki titreşimin bize çokça etkisi yok ama böyle bir hatırlatıcının olması iyi bir şey.


   Motosikletin jiklesi sele altında sol tarafta ve güzel iş gören bir jikle diyebilirim. Yani öyle jikle açıkken gaz da verilecek gibi bir mantık(sızlık) yok. Sele iki bölmeli ve artçının oturacağı kısım kontak anahtarı ile açılıyor altında acil durumlar için küçük bir alet çantası sabitlenmiş durumda.
Göstergede side stand uyarısı var demiştim, bunun sebebi, pek çok büyük cc de olan bir özelliğin Pulsar'da da bulunması. Şayet motosiklet viteste ve yan ayakta ise, marşa bastığınızda motosiklet çalışmıyor, vitesi boşa almalısınız. Aynı şekilde çalışırken yan ayağı açarsanız da motor stop ediyor, bilhassa acemiler için güzel bir özellik. Yani bu motoru boşa almadan çalıştıramazsınız, çalışır durumda iken boşa almadan yan ayak açarsanız da stop eder. 
   Bu arada motosikletin bana göre en olumsuz yanı daha önce test yazısında da yazdığım gibi aynalar. Orjinal aynaların görüş açısı da kendileri de küçük. Bu sebeple sanal alemde daha önce pazara girmiş olan abisi NS200'ü alıp kullananlarca TVS Apache RTR aynaları öneriliyor. Nitekim ben de test sürüşünde bu aynalarla uzun süre devam edilemeyeceğini fark edip daha Geronimoyu almadan aynalarını sipariş etmiştim ve ikinci sürüşümde aynaları TVS aynaları ile değiştim, hem tam oturdu hem de çok daha kaliteli bir görüş elde ettim.

   Benim şimdilik aklıma gelenler bunlar, dediğim gibi bilhassa rodaj sonrası daha detaylı anlatmak için bir test yazısı yazacağım. Belki bir video da eklerim o yazıya.

   Sadece şunu söylemeden geçmeyeyim, bu motosiklet bazı ülkelere Kawasaki Rouser NS150 diye satılmakta, nitekim Bajaj'ın Kawasaki Ninja modellerini ürettiğini ve KTM'nin de %39 ortağı olup, Duke125 - 250 VE 390'ları da ürettiğini biliyoruz, ki Pulsarların bazı özellikleri Duke'lara benziyor denilebilir. Yani Bajaj Duke'lardan edindiği deneyimle Pulsarları geliştirmiş de denilebilir bir anlamda. Şayet Türkiye Bajaj Distribütörü Kuralkan Motorlu Araçlar bu işi düzgün yaparsa, Bajaj Türkiye'de de sevilen bir marka olacak gibi görünüyor. Ki şahsi gözlemim şimdiden ticari kullanıcılar başta olmak üzere İstanbul'da pek çok Bajaj motosikleti (Bilhassa PulsarNS 200 başta olmak üzere) görmek mümkün. Sanırım insanlar küçük cc'de uygun fiyatlı, düzgün görünümlü ve kaliteli modellere hasret kaldığı için bu tip görünüm ve kalitesi hiç de fena olmayan bir ürün görünce ilgi göstermeye başlıyorlar. Benim kişisel seçimimde de bunların önemli etkisi oldu doğrusu. 


   Haydi bakalım Geronimo yollar bizi bekliyor...






NOT: Meraklısına son Apaçi savaşçısı, hatta beyazlarla savaşan son Kızılderili olan Geronimo'nun hayat hikayesi şurada:

NOT2: Bajaj Pulsar NS150'yi merakta olanların ise aradığı link şu:
http://www.bajaj.com.tr/turkce/modeller/motosikletler/pulsar/pulsar-ns-150/genel-bak%C4%B1%C5%9F/

NOT3: Kawasaki rouser videosu:




Meraklısına şurada Bajaj Hindistan Satış ve Pazarlama Müdürü ile ve aynı videoda Bajaj Türkiye satış ve pazarlama müdürü Ekrem Ata ile yapılmış bir röportaj bulunuyor,
videonun 17.dakikasından itibaren röportajlarıı izlemek mümkün. Bajaj'ın KTM125 - 250 ve 390'ları da Hindistan'da ürettiğini bu röportajdan öğrenmek mümkün.



Geronimo'nun aldıktan 7,5 ay sonraki hali aşağıda, şu an tam 6800 km'de kendisi ve üzerinde gidon yükseltme aparatı, ön turing cam, arka çanta demiri ve topcase ile küçük bir enduro - turinge dönüştü kendisi:


4 yorum:

  1. Geronimo ile bugün(27.04.2016) 4.kez sürüş yaptım ve 300km'ye geldik bile rodaj çabuk bitecek gibi. Onun hakkında söyleyebileceklerim, sabah ilk marşta jiklesiz çalıştı, hafif hafif gaz verip 30 saniye kadar ısıttım stop etmeden rölantisi stabil hale geldi. Bir kaç saat dolaştık, motorun titreşimi uzun süre dolaşınca inceden hissediliyor doğruya doğru, ama daha önce de dediğim gibi bu rahatsız edici bir titreşim değil, hani bazıları cbf'den sonra binilir mi filan diyor ya, ben eski bir cbf ve ybr kullanıcısıyım ve biniyorum, hiç de rahatsız olmuyorum, daha önce ciddi titreşimli motora binenler için buradaki hissedilen hiç bir şey gelecektir, hele hele ilk motorunu alan biri için özellikle 6bin devir altında bu alet titreşimsiz gibi bir şey. Bakalım rodaj sonrası neler olacak. Kaldı ki alet gazı açınca çok güzel tepki veriyor, bugün çok kısa bir süre 80 km hıza kadar çıktım, gazı açınca gitmem demiyor alet. Haa unutmadan bugün bir virajda gaz açarken yoldaki inşaat tozunun da etkisi ile motorun arkası hafiften kaydı, lastikler bizim muhteşem asfatta çokça güven vermiyor gibi, gaza gelmemekte fayda var, gerçi bizim pisllikli yollarda hangi lastiği taksan kayabilir o da ayrı mesele. Sanırım yaz boyu kuru havalarda bu lastikle limitleri zorlamadan kullanacağım. Sonbahara duruma ve kullanma sıklığıma göre lastik değişebilirim. Şimdilik bu kadar, rodaj sonrası 1000'li km'lerde daha detaylı bir analize girişeceğim, şimdilik çok erken. Sadece yeni almış ya da almak üzere olanlara fikir versin diye yazmadan edemedim.

    YanıtlaSil
  2. İLK DEPO Yakıt sarfiyatım: Benim motor bugün ilk deposunu bitirdi ve 363 km yol yaptı yedeğe düşene kadar. Maksimum 80'i geçmedim ve çok nadir çıktım o hıza, genelde 60 bilemedin 70 km üst limitle kullandım. Toplamda 10.42 litrelik benzinle 363 km, yanlış hesaplamadıysam 100km'de 2.87 litre yakmış. Rodajdaki bir motor için fena sayılmaz gibi. Demek ki 2.5'lu veriler olmayacak iş değil.

    Yakıt göstergesindeki son hane de söner sönmez benzin aldım ve 9.5 litre aldı 42 tl ödedim. Bayiiden teslim aldığımda motorun sadece yedek deposunda yakıt vardı, ben yedeği hiç kullanmadan alınca 1 litre kadar azla doldu full depo. Sevdim bu ekonomiyi, özlemişim.

    YanıtlaSil
  3. Şu anda 6200km'ye gelmiş olan Geronimo son deposu ile yedeğe düşene dek 368 km yol yaptı. 100km'de 2.5 litre gibi bir rakama tekabül ediyor, genellikle trafiksiz yollarda 90 km ve üstü hızlarda kullanıldı bu son depoda. Kasım ayının soğuğuna rağmen rodaj döneminden çok daha iyi bir rakam yakalamışım. Yukarıda "demek ki 2.5 lu veriler olmayacak iş değil" demiştim, Geronimo beni haklı çıkarttı.

    YanıtlaSil
  4. En son full depo ile yedeğe düşene dek 360 km yol yaptı yine Geronimo. Şu an 6800 km'de ve bu son depo hep TEM yolunda tamamen açık trafikte ve 90 - 110 arası hızlarda sürüş yaptım.

    YanıtlaSil

İlginize teşekkürler!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!