Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


13 Nisan 2018 Cuma

Hoşça kal Geronimo!



   Bugün itibariyle tam 2 yıl, 17.650 km'dir birlikte olduğum 4.motosikletim Geronimo ile ayrıldık.
Evet epeyce bir süredir satıp satmama konusunda tereddütte kaldığım Bajaj Pulsar NS150 motosikletimi bugün sattım. Açıkçası içimde bir burukluk, doğru mu yaptım, devam mı etmeliydim düşüncesi... Ama geçen yıldan beridir aklıma daha güçlü, daha güvenli, az daha konforlu ve uzun yıllar binip emeklilik öncesi ayrılacağım (yani en az 4 - 5 yıl binebileceğim) bir motosiklet alma fikri düşmüştü. Önce Honda CRF 250 Rally çok ilgimi çekti, ama hem fiyatı hem de ölçüp tarttığımda benim kullanım amacımı çokça karşılamayacak bir maceraya atılmak olacaktı Rally.
   Ben Geronimo ile birlikte motosikleti neredeyse sadece işe gidip gelmek ve şehir içi ulaşımımı sağlamak için kullanıyordum ve Rally esasen bir arazi motoru idi, Boğaz Köprüsü ve TEM'de rüzgara karşı çokça sıkıntı yaşatacağını düşündüğüm ve fiyatıyla da beni epeyce aşacağı için bir 250cc'ye o parayı vermek ve sonra da aradığımı bulamayıp pişman olmak istemiyordum. Vaz geçtim ve 1 yıl daha yola Geronimo yani NS150 ile devam ettim. İyi ki de öyle yapmışım.
   Şimdilerde önce NS 200 mü alsam diye ciddi ciddi plan yaparken, son anda cayıp gidip (bir önceki yazıda yazdım) bir Dominar 400 deneme sürüşü yaptım. Açıkçası gidonundaki titreşim dışında motoru epeyce beğendim. Titreşim olayına NS150'den alışkındım ama NS'deki titreşim öyle rahatsızlık veren uyuşturan cinsten değildi, hele hele gidon yükseltme aparatı da takınca iyiden iyiye rahat ettim Geronimo ile. Dominar kullanıclarının hemen hepsi titreşimin olduğunu ama doğru devirlerde kullanınca rahatsızlık vermediğini belirtiyordu, açıkçası bende o kısa denemede titreşimden rahatsız olmadım, hatta böyle gitsin ama titresin varsın bile dedirtti bana Dominar 400.
Neticede 1 saat deneme sürüşü yaptığım Duke 250'de de titreşim vardı ve açık söyleyeyim Dominardan çok daha konforsuz bir aletti. Duke 390 kullanıcıları ve test edenler onda da titreşim olduğunu söylüyorlardı, CRF 250 Rally için de titreşimden dem vuranları duymuştum. Tüm bunları ve yine fiyat performans mevzusunu düşününce, iyiden iyiye benim çıkabileceğim maksimum bütçede alınabilecek sıfır motosiklet olarak bir tek Dominar kalıyordu geriye. Henüz almış değilim ama yüksek ihtimalle yakında bir Bajaj Dominar 400 sahibi olacağım gibi duruyor.

   Gelelim Geronimo ile 2 yıla, bunu detaylıca Ns150 analizi başlığına da ekleyeceğim ama buraya da özet geçeyim istedim.
   Pulsar NS 150 ile 2 yıl boyunca ciddi bir sorun diyebileceğim fazlaca şey yaşadığımı söyleyemem, zaten analiz başlığında da yaşananları iyi kötü yazdım ve ufak tefek sıkıntı sayılabilecek her şeyi servisim çözdü açıkçası. Ki ben onlara sıkıntı bile diyemiyorum. 17.600 km boyunca motor bloğuyla ilgili de, motosikletin kendisiyle ilgili de genel olarak önemli bir sürüş sorunu yaşamadım. 5000 km sonrasında hemen her NS150 de olan ama ben de abartı diyemeyeceğim hava emme borusu plastik burcu takılarak tamamen giderilen, belli bir devirde gazı geç yeme diyebileceğim sorun düzeldi ve bir daha hiç yaşamadım. Tamamen benim isteğimle yine garanti kapsamında sulu akü jelli aküyle değişildi. NS 150'de düzelmeyen tek kronik sorun galiba NS 200'lerde de olan, likit gösterge ekranının kışın soğukta kalınca, ilk çalıştırmada geç açılıp günlük saati resetlemesi sorunu oldu. Ama orada da sadece günlük saati gösteren saat başa yani 01.00'a dönüyordu ve baştan saat ayarı yapıp devam ediyordum. Bu havalar ısındığı anda yani Nisan ayı gibi tamamen düzeliyordu. 2 yıl boyunca 12 ayın 4 ayı bu yaşanıyor, kalan 8 ay hiç yaşanmıyordu. Kullanıcılarından öğrendiğim Dominarda böyle bir şey hiç yaşanmıyormuş. Ki Dominar 400 kullanıcılarının geneli motorla ilgili herhangi bir kronik sorun bildirmiş değiller internet ortamında, genelde konuşulan titreşim ve stok lastiklerin kötülüğü, ki bunların her ikisi de pek çok tek silindirli daha iyi ya da büyük marka kabul edilen motosikletlerde de var.
   Geronimo ile başıma gelen tek yolda kalma olayı ise benzin filtresi hortumunun yerinden çıkması oldu. Şansıma gece iş yerinden çıkarken başıma geldi ve motoru iş yeri otoparkına bırakıp eve servisle dönmüş ve ertesi gün Bajaj servisinde boruyu yerine taktırmıştım. Bunun neden olduğunu tam bilmiyorum ama olduğu gün, işe gelirken oldukça derin bir çukuru fark edemeyip hızla üzerinden geçmiştim, ben bunun gevşemeye sebep olmuş olabileceğini düşündüm. Sonrasında bir daha başıma beni yolda bırakacak hiç bir şey gelmedi.
   Kısacası, titiz bir insan sayılabilecek biri olmama rağmen bunları sorundan saymadığım için NS 150 ile 2 yıl gayet mutlu mesut bir 17.650 km geçirdim. Şayet 1 yıl kadar önce neredeyse yeni gelen tüm motosikletler abs'li ve euro 4 standartlarıyla gelmese idi belki de NS150'yi değişmeyi düşünmeyecektim, bir başka sebep de, işe git gel için 35 km gidiş 35 km dönüş yolunu TEM üzerinden yaptığım için, zaman zaman aynı hızları daha düşük devirde, daha az yorularak yapabilecek bir motosiklet ihtiyacı hissediyordum, kimi zamanda kısa süreli de olsa önümdeki bir aracı sollamak için ya da arkamdan sıkıştıran bir otobüs ya da başka araçtan uzaklaşmak için birazcık daha hıza ihtiyacım oluyordu, bu gibi sebepler beni daha güçlü bir motosiklet arayışına itti açıkçası. Hani daha kısa mesafede ve otoban dışında sürüyor olsam motor değişme ihtiyacım hiç olmazdı doğrusu. Bir başka önemli sebepse, aşağı yukarı 5 yıl kadar sonraki emekliliğim öncesi, ülke ekonomisi de bilhassa motosiklet, otomobil gibi araçlardaki fiyatları ikiye katlamaya başlamışken, İstanbul'da son bir sıfır motosiklet alıp, emekli olana dek bu defteri kapatmak isteğiydi. Tüm bunları düşünürken kafamda en başta hep Honda ya da Yamaha gibi bir Japon markasından 250 c bir motosiklet almaktı düşüncem, ama fiyatları o kadar yükseldi ki, 20.000 tl'yi geçtim, artık 24 - 25 bin üstünü görmeye başladı 250 cc Japonlar, böyle olunca zaten servisinden memnun olduğum ve kullanıcı verilerinin de hiç fena olmadığı Bajaj'ın Dominar 400 bana hem fiyat, hem servis ve parça maliyeti olarak daha uygun geldi, ki an itibariyle 2017 Dominar 400'ler sıfır olarak Honda cb125F'le neredeyse aynı fiyat, hatta bazı bayilerde daha uygun satılmakta. 13 hp'lik bi 125cc ya da 25 hp'lik bi 250 cc Japon mu, yoksa 35 hp'lik 400cc bir Hint mi diye düşününce, üstüne bir de deneme sürüşünde oldukça olumlu izlenim edinince Dominar bana daha cazip geldi ve dediğim gibi yüksek ihtimalle alacağım.
   Tıpkı NS150'de olduğu gibi pek çoklarına bu tercih yanlış ya da garip gelebilir, ama bu benim tercihim. Bana da 250cc bir motosiklete markası her ne olursa olsun 400 cc bir motosikletten hem de 400 cc'nin neredeyse tüm donanım özellikleri aynı iken hatta bazıları daha üstün iken, 250cc'ye daha fazla para vermek akıl karı gelmedi açıkçası, zaten bütçem de el vermeyecek ve düşündüğümden çok daha fazla borca girecektim. Bu sebeple bir süre önce 250 cc Japonları listemden çıkarttım. Geriye Bajaj, Benelli gibi markalar kalıyordu. Benelli BN251 fiyatıyla cezbetse de servis ağı, Çin menşeili oluşu ve pazara yeni giriyor oluşu gibi faktörler beni ondan da vazgeçirdi. Son tahlilde ya Pulsar NS200 abs versiyonu ya da Dominar 400 alabilecektim. Pulsar yeni haliyle cazip olsa da, sadece önde abs oluşu ve yeni fiyatı, eski sıkıntıları ve alıp NS150 gibi bir süre sonra "keşke Dominar alsaydım" dedirtme ihtimali yüzünden, belli bir süre uzun uzun almayı düşünmeme rağmen elendi. Ve deneme sürüşü sonrası Dominar gönlüme düştü ne yalan söyleyeyim, (ki titreşim faktörüne rağmen) üzerine binip gaz açtığımda ve sürerken aldığım hissiyat cezbediciydi ve NS 150'den sonra eşşekten, ata binmiş gibi hissettirdi açıkçası ve kullacıların bazılarıyla birebir temasa geçmem de kararımı biraz daha netleştirdi.

   Velhasılı kelam, NS150'de 10 gün satışta kaldı ve yaklaşık 10 gün sonra fiyatını en başta koyduğumdan bi miktar aşağı çekince daha o gün 3 kişi tarafından alınmak üzere arandım. Ve ilk arayan genç kardeşime bugün verdim Geronimo'yu.

   Her motosiklette (hatta otomobilde de) olduğu gibi içim biraz burkuldu tabii, çünkü Geronimo benim neredeyse 7 yıllık aradan sonra aldığım ilk motosikletti ve bana iyi ki kazara yeniden cbf150 ya da çok sevmeme rağmen ybr 125 almamışım dedirtti pek çok kez. Çünkü (çok net söylüyorum) her anlamda her ikisinden de üstündü.

   Pulsar NS150 benim Bajaj markası ile tanışmamı sağladı ve bu markayla devam etmeye karar vermemin de önemli sebeplerinden biri oldu doğrusu. Diğer sebeplerse İstanbul Baymoto'nun oldukça memnun olduğum bayii ve servis hizmeti ile Kuralkan Satış ve Pazarlama Müdürü Sayın Ekrem Ata'nın şaşırtıcı derecede samimi ve müşteri odaklı yaklaşımıydı. Kuralkan'ın belki de Kanuni ile bilinen olumsuz imajını, Ekrem Ata - neredeyse tek başına -  Bajaj'la epeyce bir olumlu yönde değiştirmiş olabilir diye düşünüyorum doğrusu. Hatta Kuralkan'ın başındaki adam olsaydım Kanuni'den tamamıyla vazgeçip bütün enerji ve imkanlarımı Bajaj için seferber ederdim, ki şu haliyle bile Bajaj Türkiye motosiklet pazarında oldukça ciddi bir payı ele geçirmiş gibi görünüyor, çünkü bizler gibi orta ve altı, dar gelirli kullanıcılara hitap eden, eli yüzü düzgün motosikletler getirip nispeten uygun fiyatla satıyor. Ki memleketin genel ekonomik durumu bu hale gelmeden önce çok daha uygundu Bajaj fiyatları, hala da aynı segmentteki Avrupalı ya da Japon, Kore v.b. ürünlerden çok daha uygun görünüyor.
   Bir çok kullanıcı Bajaj'ı Japonlarla, Avrupalılarla mı kıyaslıyorsun diyebilir, haklı gibi de görünebilirler, ama özellikle küçük cc'de (400cc ve altı diyebiliriz buna) benim gözlemlediğim ve deneme sürüşleri yaptığım, yakından incelediğim kadarıyla o ürünlerden devasa kalite farkı var gibi durmuyor Bajaj ürünleri. Hatta yukarıda da yazdım bilhassa commuter tarzı (ve Çin'de üretilen) Japon ürünlerinden ya daha üstün ya da aynı kalitedeler gibi görünüyor. En azından şahsen 2 adet Japon commuter sahibi olmuş biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

   İmkanlarım yeterli olsaydı Japon ya da Avrupa malı almaz mıydım, tabii ki alırdım, şu anda bir Alman otomobili kullanmaktayım ve çok da memnunum. Ama kişisel olarak bir motosiklete ederinin çok üzerinde bir fiyata çıkmışken o paraları verecek ne gücüm var, ne de gönlüm razı olur. Bu sebeple seçimim bu yönde oldu, ki açık söyleyeyim artık Bajaj ürünleri de ederinin epeyce üzerinde satılıyor, hoş memlekette ithal olan hemen her şey ederinin inanılmaz üzerine çıkmış durumda (sebepler az çok belli de ekonomi politiğe girmenin yeri burası değil). Ve memleket ekonomisi düzelmezse belki de son motosikletime bile biniyor olabilirim yeni alacağım ürünle. Bu pek çok orta  ve alt seviyeli kullanıcı için de geçerli gibi kanımca.
   Umarım memleket şartları çok daha iyi hale gelir ve herkes istediği ürünü daha kolay alabilir, ne diyeyim.

   Çok fazla uzattım Geronimo ile vedalaşırken konu dallanıp budaklandı.

   Son sözüm, Geronimo'yu (yani Bajaj Pulsar NS 150'yi) aldığıma hiç pişman olmadım ve memnun şekilde de sattım. Bundan sonrası umarım yine memnuniyetle yeni bir motosikletle ve çok daha uzun süreli yol alırım. Ki Geronimo benim şu ana kadar ki en fazla km yaptığım motosikletim oldu. Umarım bir sonraki motosikletim Geronimo'nun en az 2 katı kadar yol yaptırır bana ve en az onun kadar da memnun eder.


   Unutmayın, daha iyisini alana dek en iyi motosiklet, o an kullanmakta olduğunuz motosiklettir.

   Herkese alabildiği, ulaşabildiği motosikletle keyifli ve sağlıklı sürüşler dilerim.

   Ve Hoşça kal Geronimo!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginize teşekkürler!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!