Merhaba.
Bu blog benim kişisel motosiklet hikayemi, motosikletle ilgili deneyim ve düşüncelerimi anlatmaktadır.
Profesyonel bir motosiklet sürücüsü değilim, amatörce, kendi bilgim dahilinde kendime bir kişisel motosiklet arşivi hazırlamak amacıyla yola çıktım, sonrasında iş biraz dallanıp budaklandı. Ben deneyim kazandıkça blogda paylaşım ve yazılar çoğaldı.
Motosiklet insana büyük zevk veren bir taşıt, üstelik büyük şehirlerin trafik kaosuna da bireysel anlamda harika bir çözüm sunuyor. Ama aynı zamanda oldukça riskli de bir taşıt. Motosiklete her sürücü kendi kişisel risklerini ve sorumluluklarını alarak binmek durumunda. Bu sebeple benim burada anlattıklarım tamamen benim kişisel deneyimlerim olup tavsiye ve teşvik niteliği taşımamaktadır. Okurlarının bloğu bu bilinçle okuduğu ön kabulüyle yazıp çiziyorum ve sizin motosikletle yapacaklarınız sizi bağlıyor, tıpkı benimkilerin de beni bağladığı gibi. Blog sizin yapacaklarınızla ilgili sorumluluk kabul etmez, zira burası bir motosiklete başlangıç ya da eğitim mecrası değildir.
Motosiklete başlamak isteyenler için sanılandan çok eğitim merkezi var memlekette, eğitimsiz sürmeyin derim. Çok şey fark ediyor çünkü.

Yolunuz hep açık olsun.
Nice yollara.

Ç.Ö.


19 Ağustos 2018 Pazar

Dominardan ve motosikletten dem vurduydum... (Gerçekçi bir analiz)

Bir motosiklet forumunda bizim Domi'den ve genel olarak motosikletle ilgili düşüncelerden dem vurduğum bi mesajımı Dominar 400 hakkında detaylı bir analiz olarak meraklısına buraya da aktarmak istedim buyrun:



 3300 km sonra söyleyeceklerim:

- Net olan şu, bu alet titreşimli bir alet, orjinal dişlisiyle uzun yola gitmek sanırım epeyce yorar adamı. Ben zaten uzun yol için almamama rağmen, iki gün de bir işe git gele bile yoruluyorum titremesinden. (EDİT: 42T arka dişli bu titreşim işini epeyce çözdü, uzun yola bu haliyle rahatlıkla gider gibi geliyor artık.Titreşim sıfıra düşmedi tabii ki ama epeyce rahatladı alet. Editleme : Mart) 2019

- Genel olarak motorun selesi de yorucu, motosiklet pantolunu dışındaki tekstil pantolonlarla çokça kaydırıyor adamı, üstüne ekstra bir yastık ya da yumuşak kılıf şart gibi. 1 saat inmeden binilince popoda ciddi rahatsızlık olur, ben de yarım saatte bile olabiliyor yolun durumuna göre. Titreşimi 42 dişli ile azaltıp seleyi de tekrar gözleyeceğim ve belki bir tucano yastık takacağım. (EDİT: Titreşimi 42 dişli ile azalttım ama bir yumuşak kılıf ya da yastık için hala kafamda düşünceler  var, haa abartmayalım, 1 saat inmeden binme durumu yoksa selede sıkıntı yok, onu da söyleyeyim. Editleme : Mart 2019)

- Bana göre öyle lanse edilmesine rağmen bu alet uzun yol ya da turing aleti değil. Ben böyle bir motorla zorunlu değilsem keyfi uzun yola filan gitmem açıkçası, çünkü sonucunun ne olacağı belli. Aşırı derecede yorar beni bunu biliyorum hele hele stok haliyle, 45 dişli, ön camsız, sele yastıksız filan işkence olacaktır. (Uzun yoldan kastım günlük 200 km ve üzeri sürüşlerdir.) EDİT: Evet mopedle Avustralya'dan çıkıp İngiltere'ye giden gencin ADVrider sitesindeki hikayesini okumuş biriyim, kafaya koyan her motorla her yere gider, bu ayrı bir motivasyon durumu; kastettiğim bu motoru çoğunlukla uzun yol için alıp, sürekli tura çıkmak azmindeki insanlardır, ki yine de olmaz mı olur, ben yapar mıyım, zaten vaktim ve naktim yok ama hala uzun yol için biraz düşünmedeyim, yeterince delilik ettim geçmişte küçük motorlarımla, şimdi 400cc ile de niye olmasın, ama yaşın da kemale ermesinin etkisi olsa gerek çokça gözüm yemiyor artık galiba. Artık  düşüncem şu: Gitmek isteyen her türlü gider sıkıntı yok. Editleme : Mart 2019)

- Şimdi uzun yola gidenler belki "vay efendim ben gidiyorum da bişey olmuyo" filan diyecektir. Bakın bu kişiye göre değişir ama, ben şunu anlıyorum ki arkadaşların çoğu titreşimsiz motorlara fazlaca binmemişler, yani eskiden de rahatsız aletlere binene bu alet düğün bayram gelebilir, ama benim gibi önceki motorları genelde çok az titreyen rahat motorlarsa, bu alette net titreşim ve rahatsızlık var. Kimse kızmasın ama bunu benim gibi rahat motosikleti bilen herkes de hissedecektir. Yani sen şöyle kullandın ondan oldu muhabbeti bana hikaye geliyor. Bugüne kadar test ya da rodajda sürdüğüm her motor sonrasında da aynı karakterini devam ettirmiştir. Çok çok az fark eder genelde. Yani rodajı bi yap değişir işi çokça bilimsel değil, olsa olsa pskolojiktir. Rodajdan sonra bambaşka bir motor vermiyorlar, sadece ufak bir rahatlama oluyor hepsi bu. EDİT:(Burada şunu da ekleyeyim, kişi kendisi zamanla motosikletin durumuna uyum sağlayıp alışabiliyor, bu Dominar'da bana da oldu, bu sebeple motor sanki eskisinden daha rahat gibi gelebiliyor, oysa motor aynı, biz motora alıştık, bünye uyum sağladı.😊 Editleme:12.10.2018 )

- Bütün bu yazdıklarım kimseyi soğutmasın motorundan ya da motoru kötülüyorum anlamına gelmesin, ben gerçekçi biriyimdir ve genelde "ulan satarken para etmez kötülemeyeyim" kafasıyla yorum yapmam. Neticede KTM Duke serisinden de bindiğim aletler oldu onlar da net söylüyorum Dominardan daha kullanışsız ve rahatsız geldi bana. Alayında da titreşim vardı. İnsanlar KTM'ye biniyorum demek ki bunlar böyle diyip ses etmiyor olabilir ama ben bindiğim motorları biliyorum sonuçta. (EDİT: Sanırım bu tek silindirli motorlardaki titreşim mevzusunu biraz fazla abartıyoruz, oysa tek silindirli olup az ya da çok titreşimi olmayan motosiklet yok gibi, şimdilerde Dominardan memnuniyetim arttığı için belki de titreşime alıştığım için dert etmiyor olabilirim ama önceden yazdıklarımla birazcık bizim Domi'ye haksızlık etmişim gibi geldiği için güncellemeler yapmadan edemedim yazıya.  Mart 2019)

- Bu alet bana göre bazı yönleri yeterince iyi geliştirilmemiş bir alet. Sen ürün gamındaki en yüksek hacimli ve donanımlı alete biraz olsun daha fazla yatırım yapıp en azından konforunu artırabilirdin arkadaş. Mesela bana göre depo tasarımı ve gidonun boyu hatalı, zira bacaklarınızla depoyu değil şasi demirlerini kavrabiliyorsunuz ve gidon da yükseltme aparatı olmadan çok aşağıda kalıyor ve depo düzgün kavranamadığı için yük kollara biniyor ve el ve kollar ağrıyor, ben bunu yükseltme aparatı ve sürüş esnasında peglere biraz daha ayak uç kısmına basarak dizlerimi yükselterek basıyor ve öyle çözmeye çalışıyorum ama normali bu olmamalıydı.(Normalde zeten peglere ayak topu denilen parmakların hemen arkasındaki o top kısımla basılır ayak ortası ile değil, ama bu alette ben iyiden iyiye ayak parmaklarına yakın basmazsam depoya dizlerle ulaşılamıyor maalesef. Zaten aletten inip yandan bakınca da deponun çokça yüksekte olduğu fark edilir seleye göre.)
EDİT: (Ya da depo normal ama sele çok alçak da diyebiliriz, hatta şimdilerde depo değil selenin alçak olduğunu düşünüyorum, oysa sele boyu bir 5 cm daha yukarı çekilebilirmiş, evet o zaman kısa boylular için sıkıntı olabilir denilebilir ama sport tourer diyorsun ya, o  tip aletlerde genelde sele yüksek olur diye düşünmedeyim.) (Editleme:12.10.2018)

- Bunları yazıyorum ama bu alete yine de binmeye devam edecek miyim, evet elbette edeceğim, çünkü bu özelliklere sahip başka motorlara verecek param yok, sanırım bunu 3 ya da belki 5 yıl kadar kullanıp satacağım ve sonra yine küçük cc alacağım çünkü büyüğüne bütçem yok. İşte o hep söylenen ekmek ve köfte mevzusundan alıyoruz ya zaten bu aletleri, doğruya doğru.



İyi yanları yok mu, elbette var, epeyce var. (Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim):


- Dominar bana göre güvenlik özellikleri oldukça iyi bir motor, frenlerinden çok memnunum, stok lastiklerle bile yağmurlu hava dahil ben frenajından çok memnunum. İyi bir lastikle tadından yenmez olur. Bosch ön arka kombine ABS sistemi ve Brembo fren kaliperlerini de unutmayalım, güzel çalışan bir sistem kurmuşlar.

- Genel olarak gidişi de oldukça iyi, (titreşimi umursamazsanız, ki ben umursamamaya başladım artık) alet iyi gidiyor, stabil ve kararlı bir şekilde yürüyor, bekleneni veriyor. Ben motor bloğu anlamında memnunum diyebilirim.

- Farları ve ışıklandırma sistemi bir harika, neredeyse otomobil farı kadar iyi aydınlatıyor, hele hele selektörü, flaş gibi adeta, geceleri şimşek çakmış gibi oluyor selektör yapınca :)

- Bana göre cc'sine göre gücü de yeterli, kolayca benim istediğim 120 km civarı hızlara çıkıp o civarda stabil gidebiliyor. Benim için otobandan işe git gelde hızı ve ara hızlanmaları fazlasıyla iyi. Aynı şeyi torku için de rahatlıkla söyleyebilirim.

- Motorun dengesi oldukça iyi, çok dar alanlarda ve düşük hızlarda bile ayaklarımı yere koymadan dönüş yapabiliyorum bu denge sayesinde bundan da oldukça memnunum.

- Kısaca titreşim ve uzun süreli kullanımda bedene verdiği rahatsızlığı bi kenara bırakırsak ya da bedenimizi buna alıştırırsak(ki zaten el mahkum bindikçe alışıyorsunuz😊) Dominar eksiklerine rağmen en azından şehir ve civarında binilebilir iyi nitelikleri olan bir alet. (Ben uzun yola zorunlu olmadıkça gitmem, bir kez daha belirteyim, o amaçla da almadım zaten, giden gider, bedeni ve zihni müsaade eden mobiletle bile gidebilir, ki gidenler olduğunu biliyorum mopedle filan.😊)


Gerekli iyileştirmelerle uzun süre binilir mi? Bence binilebilir, ben binecem valla😊:  

- Gidon yükseltme şart bana göre, ön cam da öyle.

- Titreşim için benim anladığım 42 t dişli arkaya takılınca oldukça iyi iş görüyor, bu sebeple benim gibi daha çok otoyoldan işe git gel yapanlar için, hatta belki uzun yol için de 42 dişli güzel iş görecektir. Ben en kısa zamanda yaptıracağım.(Bana göre 40 dişli biraz macera aramak olur bu alet de, 43 takıp, bu aletin asıl dişlisi 43 olmalıymış diyen de var.)

- Benim gibi işe git gele ya da ulaşım amaçlı kullananlara arka çanta demiri ve çanta da şart, yoksa efektifliği kalmıyor şehir içinde.

- Seleye bir minder ya da bol süngerli bir kılıf popo ağrıları için iş görebilir, ben sele altı şasi borularına süngerimsi yalıtım malzemesiyle seledeki titreşimi bir miktar azalttım ama çok iyi değil. Ekstradan rahatlatıcı bir kılıf ya da yastık şart hele de uzun yola gitmeyi düşünenler için.



   Aklıma şimdilik gelenler bunlar.
Tekrar edeyim, ben bu saatten sonra bu aleti en az 3 yıl daha kullanacağım, zira 250 cc japonlar 25 bin tl üstü olmuşken, bu alet satılıp başka bir şey alınacak gibi değil benim açımdan. Hatta belki memleketin ekonomik şartları dahilinde bir daha motosiklet bile al(a)mayabilirim, zira astarı yüzünden pahalıya gelmeye başladı benim için.

   Normal şartlarda olsaydık (kastım ekonomik ve yasal olarak daha iyi şartlar) ve benim de maddi imkanlarım müsaade etseydi, muhtemelen ben de enduro ya da turing tarzı bir aleti uzun yol için alır, bir de şehir içi için bir skutır alırdım açıkçası. Mesela bir Afrika twin ya da NC750x tarzı bir şey ve yanına da bir 250cc skutır. Ama maalesef ne şartlar normal ne de benim maddi şartlarım iyi. Bu sebeple eldeki bulgur komşudaki pirinçten yeğdir deyip devam edeceğim. Ama bu durum nereye kadar daha gider bilemiyorum. Sadece şunu biliyorum, bunu satarsam daha üst segmente değil, daha alt segmente geçe(bili)rim.

   Yazdıklarım tamamen benim ekonomik şartlarım ve sürüş deneyimlerime göredir. Olabildiğince gerçekçi ve objektif yaşamaya ve yazmaya çalışan biriyimdir. Şüphesiz yazdıklarım sizlere doğru ya da iyi gelmeyebilir, ben kendi düşünce ve hissettiklerimi yazdım. Öyle olduğu, öyle hissettirdiği halde markayı ya da modeli övecem diye olana yok, olmayana da var diyemem.

   Yaş 50'ye doğru ilerlerken motosiklet mevzusuna da abartmadan bakan, tutku olayından çoktan vazgeçmiş ve motosikleti bireysel ulaşım ve ara sıra da kısa geziler için kullanan biriyim. Bunun haricinde motorculukmuş, hobiymiş, şuymuş buymuş beni çokça enterese etmiyor ve çoğun çokça saçma ve koca koca adamların çocukça oyunları gibi geliyor artık bana. Çevremde geç yaşlarda motor sahibi olup da, sanki yeni bir oyuncağa sahip olmuş gibi abartı hareketler yapan, ama motosiklet sürüşü konusunda kendisini hiç geliştirmeyen tipleri de gördükçe kendimi o güruha ait hissetmediğime daha çok kanaat getiriyorum. Motosiklet, motosikletçi ya da motorculuk hakkında da bir sürü şey yazabilirim ama bunları zaten yıllardır blogumda yazdım, ara sıra keyfim olursa yine yazıyorum. Bu sebeple sanırım yine uzun bir süre yazmayabilirim bu konularda.(Açıkçası okuyanın da az olduğunu düşünüyorum, ki hep söylerim kutsal kitabını bile ana dilinde okuyup anlamadan ibadet eden insanlardan bahsediyoruz genel olarak, bu sebeple benim gibi böyle spesifik bir konuda bu kadar uzunca yazan adamın yazılarını da okuyan az olacaktır haliyle.)
   
   Motosiklet gereksiz riskleri asla kaldırmayan bir alet, bu sebeple "ben oldum demek, öldüm demek" gibi motosiklet mevzusunda, aman diyeyim artistliğe, havalanmaya, İkarus abi gibi olmaya, sendromlara filan girmeyelim, dikkatli sürelim, ne kendimize küfrettirelim ne de arkamızdan ağlatalım.

   Herkese kendi motosikleti ile sağlıklı günler diliyorum.

   Haydi kalın sağlıcakla.

(Edit: Yazının altına yorumlarla Midnight'la ilgili yaptığım değişikliklerin sonuçlarını ekliyorum, meraklısı oradan da güncel analizlerimi takip edebilir. Fırsat buldukça tıpkı NS150'de olduğu gibi Dominar için de bu başlığa yorumlarla canlı analiz yapmaya çalışacağım. NS150 kadar detaylı olmasa da deneyeceğim.)

(Edit 2: Bu yazının antitezi olarak 5000 bakımı ve küçük bir analiz daha başlıklı bir yazı yazdım bloga, meraklısı orada daha pozitif düşüncelerimi de bulabilir. Link şu: Dominar 400, 5000km bakımı ve küçük bir analiz daha )

                    Şurada da sonradan çektiğim amatör bir 5000 bakımı sonrası videosu var:

11 yorum:

  1. Midnight'a bugün uzun turing cam da aldım, servisten daha ucuz fiyata internetten aldım, orjinal yerine aynı vidalarla oturttum, orjinali de yerinde bıraktım, vidalar yeterince uzun olduğu için üstüne taktım. Muhtemelen bu haliyle rüzgarı daha fazla kıracaktır, zira orjinal camı sökünce gösterge ile cam arasında çok boşluk kalıyordu. Yarın test edeceğim işe giderken bakalım hızlandıkça direkt göğse vuran ve adamı geriye ittiren o rüzgar gücünü yenebilecek miyiz bu uzun camla.

    YanıtlaSil
  2. Maalesef bugün uzun tur camını test edişim olumsuzlukla sonuçlandı. Biadil ön cam rüzgarı olduğu gibi boynuma ve kaskıma veriyor ve hız arttıkça kask feci şekilde sarsılıyor. Bdnim için büyük hayal kırıklığı oldu. Biadil camın böyle olduğundan dem vuranlar vardı ama memnun olduğunu söyleyenler de vardı. Negatif düşünenler haklıymış. Açıkçası üzerine bir rüzgar saptırıcı daha eklemeden bu haliyle bu cam kullanılamaz. İşin kötüsü en ucuz deflektör de neredeyse biadil ön camla aynı fiyata satılmakta. yani bu ön cam bize iki katı fiyata mal olacak bu yolu seçersem ki seçmeden kullanamayacağım aşikar.
    Deflektör alıp denersem yine yazacağım buraya. Ama yarın ilk işim biadil ön camı sökmek olacak, deflektçr alınca yine takıp denerim yine olmazsa elden çıkartacağım ve başka bir ön cama yöneleceğim.

    YanıtlaSil
  3. YAKIT SARFİYATI SON DURUM:
    Bir de son bir yakıt verisi paylaşayım.
    En son ölçümümde bizim Dominar 100 km'de 3.38 lt. yaktı.
    Ondan öceki ölçümde de 100 km'de 3.52 litre yakmıştı. Ben genellikle otobanda ve 120 km hızı geçmeden, çoğunlukla 90 - 110 km hız aralığında kullanıyorum nadiren 130 km/hız'ları görüyorum.
    Zaten orjinal haliyel yani 45T dişli ile 110 km hız civarında çok tatlı bir gidişi var 120lere doğru çıktıkça yorucu oluyor.

    YanıtlaSil
  4. Ön uzun cam artı deflektör:
    I-ııh uzun tur camına bugün ekstra bir deflektör de taktım ama rüzgarın kafada patlaması konusunda devasa bir netice alamadım. sadece bir nebze azalttım. Gerçekten ön camsız haliyle bile daha stabil yiyordum rüzgarı, aklımdaki başka bir takım iyileştirmeleri de deneyeceğim ve yine netice alamazsam ön camı sökeceğim. bir de orjinal kısa rüzgarlıga deflektör takıp deneyeceğim bakalım neler olacak. Hani kış geliyor uzun cam rüzgarı keser filan demiştim ama olmadı, kaskta öyle bir patlıyor ki rüzgar hızlandıkça kafayı yerinde tutup titremeden yola bakmak mümkün değil. bir kaç küçük deneme daha yapıp ya tümden ön camsız eski haline döneceğim ya da aldığım malzemeyi satıp GP kompozit'in öncamını alıp deneyeceğim. Biadil ön cam'dan bu kadar kötü sonuç alacağımı hiç beklemezdim, memnun olanların ya boyları çok kısa ya da umursamıyorlar. Bu arada benim boy 1.85.
    Denemeye devam.

    YanıtlaSil
  5. Sonunda Biadil uzun tur camını söktüm. Rüzgar saptırıcıcyı(deflektör) direkt orjinal ön rüzgarlığın üzerine taktım ve çok daha iyi sonuç aldım. Biadil'i satacağım ya da aklımda daha düz halde takılabilmesi için bir aparat yaptırmak var,ama bu haliyle o camdan ben olumlu sonuç alamadım.

    Bu arada bizim Dominar Bajaj'ın kur farkları diyerek yaptığı zam ile 2017 modeli 29500, 2018 modeli ise 33000 tl oldu. İnanılır gibi değil. Umarım bu durum Bajaj'ın Türkiye'den çekilmesine sebep olmaz ve bizim motosikletler elimizde patlamaz. Bir diğer konu ise bunca pahalılıkta motosikletimize sıkı sıkı sarılıp onu pamuklara sarsak yeridir. Ne diyelim umarız memleketimiz hem ekonomik hem başka bir çok konuda gerçekten güzel günlere kavuşur, gerçekçi politikalarla hak ettiği yere gelebilir... Söylenecek çok şey var ama söylememek bazen daha iyi...

    YanıtlaSil
  6. Yazının ilk kısmındaki yakınmalarıma bakmayın, dün motosikletimi yıkadım, cilaladım, sonra şöyle uzaktan bi baktım, 4000km'yi aşmışken artık ona alıştığımı anladım ve sanırım Midnight'la da en az Geronimo kadar km yapmayı kafamda netleştirdim. Bu arada GP kompozit'in ön camını aldım, yarın takacağım, öncesinde bir de elciklere rüzgar koruma taktım, baya şekil oldu alet, ön camı da takınca zorla Domi'yi fabrika çıkışında lanse edilen tur motoru havasına sokacam galiba. Sanırım insan motosiklete binmeyi sevince hangi motosiklet olursa olsun, biraz da km'leri arttıkça onunla mutlu olmasını biliyor.

    YanıtlaSil
  7. Eveet ön cam sorunu çözüldü, GP komhozit'in ön camını taktım ve o düz olan biadil ön camdan çok daha iyi iş gördü, kaskta rüzgar hemen hemen yok gibi, rüzgar omuzlarından esip gidiyor, çünkü GP cam daha dik duruyor ve daha kıvrımlı, aerodinamik bir yapıda, aldığım rüzgar saptırıcıyı bile takmadan hem de. Böylece ön tur camı sorunun çözdüm, elciklere rüzgar koruyucu da aldım, şimdi sadece yanlara soft çanta düşünüyorum, onu da kışın yolda yağmura yakalanma durumunda içinde lastik çizme, yağmurluk v.s. taşımak amaçlı düşünüyorum, bundan sonrası umarım 50 bşnlş km'lere kadar dominarla yola devam. Haa bak bir de dişli değişimi var ama onu 5000 bakımında yapacağım artık. Niyetim yağmurda hiç sürmemekti domiyi ama bugün işe geç kaldığım için soğuk ve yagmur altında sürmek durumunda kaldım ve GP Kompozit ön camdan çok memnun kaldım.

    YanıtlaSil
  8. Bugün 5000km bkaımını yaptırdım ve bir bakıma bu yazının ilk kısmının antitezi, kendi fikirlerimi bi nebze çürüten başka bir yazı daha yazdım. "Dominar D400, 5000 bakımı ve küçük bir analiz daha" başlığıyla blog'da bugünün tarihiyle ulaşılabilir. Bundan sonra buradan yorumları kesiyorum, gerekli yorumlar o yazı altından devam edebilir.

    YanıtlaSil
  9. 42T DİŞLİ TAKILDI
    Nihayet bugün arkadaki orjinal 45T dişliyi çıkarttırıp 42 T dişli taktırdım serviste. Şimdi hemen titreşimi anlatmam zor, çünkü dönüş yolunda en fazla 90 km Hıza kadar çok kısa da 100km hıza çıkabildim. Açıkçası bana titreşim anlamında devasa bir fark varmış gibi gelmedi, hatta önceki haline iyice aloşmış olmamdan mıdır nedir, sanki titreşim daha da artmış gibi geldi. :) Ama net olarak şunu fark edebildim ki, motorun vites aralıkları uzadı ve aynı viteslerle bir 10 ar km daha opsiyonum oldu sanki özellikle alt viteslerde. Bir de eski haliyle yaptığım hızları artık bi 500devçdk daha altta yapabiliyorum gibi, en azından bu ilk deneyimde bunu gözlemledim. Yani motor rahatladı orası kesin, ama titreşim için acaip fark etti demem zor, yarın işe gidiş dönüş daha uzun ve daha hızlı sürme şansım olacağuı için bir de o zaman bakacağım bakalım.
    Bu arada dişli küçülünce tork düşüyor eyvallah ama benim sürüş tarzımdan mı bilmem ben neredeyse tork anlamında hiç bir fark hissetmedim, zaten oransal olarak da 35 nm olan tork 32.5 nm'ye düşmüş oluyor ki benim gibi kalkışlarda gaza deli gibi asılmadan sakin sakin kakış yapan biri için hiç bir fark hissedilmiyor tork düşüklüğü anlamında. Yani 42 dişli kullananlar bu anlamda haklı imiş. Eski halinden bana göre tek farkı alt vites aralarının biraz uzaması ve yapılan hızların devirlerinin bir 500dev/dk daha alt devire düşmüş olması, mesela eskiden 5000devirde 90 km hız yaparken artık 4500 devirde yapıyor.
    Benim esas gayem olan aynalardaki titreşimi yarın işe gidip dönerken daha iyi test edeceğim ama genel anlamda titreşimde devasa bir fark göremedim, hatta dediğim gibi eski haline göre bi nebze artmış gibi geldi bana, ama şunu söylemeyiyim böyle hissetmemin bir sebebi de artık biraz daha üst devirde vites değişebiliyor olmam olabilir o esnada da titreşim daha fazla hissediliyor sanırım. Yine de bu kadar kısa sürüş için çokça erken konuşmayayım belki zamanla bu dişli de orjianli gibi randımanını gösterecektir.

    YanıtlaSil
  10. Bu akşamki eve dönüş yolunda 120 km hıza kadar aynalar çok dikkat ettim 115 kmlere kadar neredeyse aynalarda hiç bozulma olmuyor, 120'ye doğru da çook haifif bozulsa da görüş kötü değil. Genel olarak motorun gidişinde de epeyce bir rahatlama var diyebilirim. Bu konu ile ilgili olarak 42 Dişli sorunsalı başlıklı yazıda daha detaylı bahsettim. Ama şunu söyleyebilirim ki, 42 dişliyi iyi ki taktırmışım gayet işime yarayacak gibi. Çok daha rahat bir sürüşe kavuştum, üstelik tork filan da fark edilecek kadar düşmedi.

    YanıtlaSil
  11. Son yakıt verisi: 100 km'de 3.14 litre, nasıl ama? Kullanım şekli, otoyolda 90 - 120 km/hız aralığında.

    YanıtlaSil

İlginize teşekkürler!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!

NEDEN SÜRÜŞ EĞİTİMİ ALMALIYIZ ?!
Fotoya tıkla yazıyı oku!

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)

125cc ile Dünya Turu (Around the world by 125cc)
Fotoya tıkla yazıyı oku!

Kaza Şiiri... :)

Kaza Şiiri... :)
Fotoya tıkla yazıyı oku!